Derenin denizle birleştiği yere yöneldi. Kum kızgındı. Bir an önce dereye varmak istedi. Dere suyu da sıcaktı. Balıklar yukarıya doğru ilerledi. Yosunlu taşlardan karşıya geçerken, balıkları korkuttu.
Biraz ileride çınar ağacının dibine çöktü. Çantası adete elinden düştü. Ağaca yaslandı, yorgunluğu ancak böyle çıkacaktı.
Gözlerini yumdu. Ayağına gelen topu arkadaşına attı. Arkadaşı da boş alana gönderdi. Top arada gitti ve geldi. Son vuruşu kendi yaptı ve gol oldu. Gol olunca tatlılıkla oynanan oyun sertleşti. Oyun olmaktan çıktı.
İki rakip topa koştu ve aynı anda tekmelerini savurdular. Savrulan tekmeler, birbirlerinin ayak bileklerine geldi ve yere yuvarlandılar. Yere yuvarlanmaları da bir anormalliğin göstergesiydi. Hakem ve oyuncular koştular. Her ikisini de sedyeye alıp hastaneye yetiştirmeye çalıştılar.
Maç ertelendi. Dere kenarına gelen oyuncular, ellerini yüzlerini yıkarken gürültülerine uyandı. İrkildi ve oyuncularsa niçin dağıldıklarını sordu. İçlerinden biri arkadaşlar çarpıştı, hastanelik oldular dedi. Oyuncular gittikten sonra, uyumaya devam etti.
Uykusunu aldıktan sonra, doğruldu ve zamanın geçtiğini anladı. Sıcak epeyce geçti, gitmeliyim dedi. Ağarmış saçlarını düzeltti. Ayağına terliklerini giydi. Kalkmak istedi, “Kendime gelemedim biraz daha oturmalıyım.” Dedi.
Derenin kenarında, kuma gömülü fakat kıyısı görülen parlak bir cisim gördü. Dikkat etti ne olduğunu anlayamadı. Kalktı ve biraz eşeleyip çıkarttı. Boya kutusuydu.
Boya kutusunu açtı, içinde altın bilezikler olduğunu gördü. Kutuyu eşyalarının arasına koydu. Evde olayı anlattı. Ana, baba ve kardeşler bekleyelim, şehirde anons edilir mi? Diye karar verdiler.
Top oynamaya gidip yorgunluğundan dolayı dere kenarında uyuması ve boya kutusuna rastlaması. Bekleyip kaybeden mutlaka ortaya çıkacaktır. Hatta sel olduğu günün eseridir diye de bir karara varırlar.
Aradan geçen on gün boyunca hafta günlerini takip eder. Altınlardan ses yoktur. Bundan bir hafta sonra, şehirde anons edilir. Beklemelerinin nedeni kaybolduğunu belki de bilmiyorlardır.
Bulan veya haberi olan belediyeye çağrılır. Arkadaş, babasıyla birlikte belediyeye giderler. Belediye de altınları kaybolanla karşılaşırlar. Onlar da beş kişiler. Başkan, hepsini içeri alır. Yalnız altınlar kime aitse onu konuşturur.
Altınların sahibi olayı anlatır. Dereden geçerken elindeki bohçayı dereye düşürür. Sel suyu sürükler. Boya kutusu içerisinde bileziklerin sayısını da söyler. Yer satmışlar ve bilezikleri almışlar.
Bileziklerini kaybedenler, her şeyi aynen anlattılar.
Belediye başkanı, arkadaş ve babasına bakıyor. Arkadaşa, “Bulduğunuz aynısı ise, size ödül vereceğiz.” Diyor.
Kaybedenlerin arkadaşlara bir bakışı varmış, nasıl yalvarır gözlerle. Arkadaş “Aynısı” diyor ve salonda sevinç çığlıkları kopuyor.
Başkan, arkadaşı, babasını ve kaybedenleri alıp eve gidiyorlar ve altınları teslim alıyorlar.
Ödül gibi bir şeyin söz konusu olamayacağını söyleyen baba, sizlere geçmiş olsun, diyor ve onları uğurluyorlar.





















