«Hiç kimse ‘biz depreme hazırız’ diyemez. Diyen yalan söyler. Depreme hazır olabilmek için sağlam yapılar gerekli.”
Kim söylemiş? Çatalca Belediye Başkanı Cem Kara.
Doğru söylemiş. Sonra ne demiş? Arama kurtarma ekiplerinin olmadığını söylemiş.
Haklı kurtarma ekibi olsa ne olacak?
Kurtarma ekiplerini kim kurtaracak, olası bir depremde?
*****
Van’da deprem oldu?
Yüreğimiz yanıyor. Ama en önemlisi pespayeliğimize, iki yüzlülüğümüze, hırsızlığımıza, kağıttan evler yapmamıza, insanlarımızın ölmelerine, sakat kalmalarına neden olan sözde kurtarma çalışmalarına içim yanıyor.
“Deprem öldürmez, çürük binalar öldürür” sözünü biliyoruz artık. Mıh gibi çakıldı, beyinlerimize.
Ancak bunun gereğini yapmı-yoruz.
*****
Çaresizliğimizden, hırsızlığımızdan, işimizi iyi yapmamaktan, devlet denetlememekten, belediye-ler kaçağa müsaade etmekten, bina stoklarımızın kimlik kartlarının çıkarılmamasından dolayı işi Allah’a havale ediyoruz.
Depremin nedenini bir anlamda suçunu Allah’a havale ederek, kendi suçumuzu ve zavallığımızı örtüyoruz.
Çürük binalar yapmaya devam ediyoruz.
Çürük binalarımızı yenilemi-yoruz.
Ve asıl çürük zihinlerimiz yerinde duruyor.
*****
Türkiye’nin her tarafındaki yüzbinlerce bina stokumuzun çürük olduğunu, sağır sultan biliyor.
Oturanlarda, yönetenlerde biliyor.Biliyor ve gereğini yapmıyoruz.
Seyrediyoruz. Sonra ahlanıyor ve vahlanıyoruz.
*****
Çürük binalar yaptıktan ve gereğini yapmadıktan sonra kurtarma ekipleri kuruyoruz.
99 depreminden sonra Türkiye’nin en küçük belediyesi bile kurtarma ekipleri kurdu.
Van’da deprem gece olsaydı, ne olacaktı?
Aynı felaket birkaç ili birden etkileseydi ne yapacaktık?
Hangi kahredici sahnelerle karşılaşacaktık?
Kurtarma ekipleri depremde yıkıntıların altında kaldığında ne yapacaktık?
Onbinlerce insan uykularının en derin saatlerinde depremin altında kalsaydı, ne olacaktı?
İnanın bugünkü manzaranın daha korkuncu ile karşılaşacaktık.
Ve bina stoklarımızı yenileyemediğimiz için, kurtarma ekiplerini çoğaltarak, günü kurtarıyoruz.
*****
Bu yazıyı yazmamın nedeni asıl bu değil.
Depremin olduğu andan itibaren, yıkılan binaların üzerinde bulunan yüzlerce insanın yaptığı kurtarma çalışmaları.
Hani kurtarma ekipleri hazırdı?
Hani toplum bilinçlendirilmişti?
Hani depreme karşı bilinçlenmiştik?
Televizyonlarda ilk dakikalardan itibaren seyrediyoruz.
Yüzlerce insan yıkıntıların üzerinde, yakınlarını kurtarmaya çalışıyorlar.
Yüzlerce insan yıkıntıların üzerinde ne kadar ağırlık oluşturuyorlar?
Halbu ki, yıkıntıların üzerinde ayrı bir deprem yaratıyoruz.
Hayatta olan insanların ölmesine neden oluyoruz.
Kurtarmak için, insanları çe-kerek kurtarıyoruz(!)
Kaç insanın ölmesine, kaç insanın sakat kalmasına neden oluyoruz?
Nerede güvenlik bantları?
Nerede güvenlik önlemleri?
Kurtarmaya çalışırken, ölümlere, sakat kalmalara neden olu-yoruz?
Kimse buna dikkat çekmiyor.
Tamam insani bir şey yardıma koşmak.
Yardıma koşmakta, bilerek koşmak, bilinçli olarak kurtarma çalışmalarına katılmak.
Esas olan bu.
*****
Tamam depreme hazır değiliz. Zaten ‘hazırız’ diyende yok.
Ya kurtarma çalışmalarını hazır mıyız?
Van’da gördük ki, ona da hazır değiliz.
Büyük ülke olmak, gelişmek sözle olmuyor.
Merkez bankalarında bulunan döviz rezervleri ile olmuyor.
Dirinize, yaralarınıza, göçük altında kalana nasıl sahip çıktığınızla ilgili büyük ülke olmak.
Büyük ülke olmak, bina stoklarınızın depreme hazır olmasıyla ilgili.
Büyük ülke olmak, martavalla değil, insanınıza ayrımsız sahip çıkabilmek ve yaşatabilmekle ilgili.
*****
Ve sonuç olarak.
Biz ne depreme hazırız, ne de kurtarmaya.
Çünkü biz birbirimizden kurtulabilmek ve düşman diye gördükleri-mizin topunun soyunu kurutmak için savaşıyoruz.
Felaket karşısında bile faşist zihinlerimizin ortaya çıkmasına engel olamıyoruz.
*****
Biz var ya biz. Müslümanız, Türküz, doğruyuz ve çalışkanız.
Ve her “bir Türk, dünyayı bedel olarak” yaşamaya devam ediyoruz.
Ve olacak bir depremde, çürük binalar altında kalacak insanlarımızın yeni görüntüleri ile karşılaşacağımız güne kadar yine unutacağız.
Hem de “Unutma ve unutturma” diyerek.