Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Kemal ÖZER

Bitkisel İlaçlar Sadra Şifa mı? Ya Gün Görmemiş Dualar?

Kemal ÖZER Yazar Kemal ÖZER
04 Ağustos 2011
Kemal ÖZER
0
400
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş
Ramazan yaklaşınca bazı kanallarda da tatlı bir telaş yaşanıyor. Özellikle TRT’nin ciddi bir hazırlık yaptığını görüyoruz. Bu Ramazan sahurunda büyük bir sürpriz yaparak, programı Ayasofya’nın içinden sunuyorlar. TRT Arapça ise Ayasofya arka planıyla yayına çıkıyor. Çok hoş gelişmeler bunlar…
 
Geçenlerde ATV’de Ramazan programı tanıtımı yapılıyor. Tanıtımda, “Ramazan’da Nihat Hatipoğlu’ndan gün yüzü görmemiş dualar izleyeceksiniz” denildiğin de, ‘bu kadar da olmaz’ deyip tebessüm ediyorsunuz ama iş o kadarla kalmıyor ki!
 
İlk gün iftar saatinde hangi kanal ne yapıyor merakıyla dolaşırken, transfer borsasının önemli figürlerinden Hatipoğlu’nun malum tavrı ile ‘Peygamberimizden “hiç duyulmamış” iki iftar duası okuyacağını söyleyince, insan gerçekten kopuyor… Sonrası, isteseniz de gelmiyor.
 
İftar sonrasında çok sevdiğim Mahir Yüksel kardeşimden bir e-posta geldi. Mahir, “yeni Pazar, bu olsa gerek” dedikten sonra, linke de mutlaka bakmamı istiyordu.
 
Linki tıkladığımda karşıma, krem, şampuan, bitkisel haplar satan bir site çıktı. Sitenin girişinde sağa eklenmiş Kâbe resminin yanına büyükçe şunlar yazılmış: “Oruç Tutmak Herkesin Hakkı. Bu sene herkes rahatça oruç tutabilecek. Dinen caizdir.”
 
Üstünde ise (cümle düşüklükleri kendilerine ait) “İlahiyatçı Doç. Dr. Nihat Hatipoğlu, İslam dinine göre bu hapların caiz olup olmadığını sorduğumuzda; ‘Bu haplara bir nevi vitamin diyebiliriz. Dinen hiçbir sakıncası yoktur. Bir nevi takviye, bu hapla, gıdayla, serumla da olabilir. Önemli olan sahur ile iftar arasında bir şey yiyip, içmemek. Hatta bu sıcaklarda, zor işlerde çalışanlara bu hapı kullanmasını tavsiye bile edebiliriz’ dedi” yazıyor.

 
Ağlanacak halimize güler misiniz, kafayı mı yersiniz, karar sizin…
 
Ama ben, benzer şeyleri gördükçe utanıyorum. Üstelik sanki ben yapmışım gibi utanıyorum. İnsanlar yanlışa yönlendirilirken, İslam ticari çıkarlara alet edilirken, dini duygular sömürülürken nasıl utanmazsın ki?
 
Bu fâcirler (Bunlar hakkında Mutaffifin suresine bakınız) topluluğunun çok olduğunu herkes görüyor. Birde telefonlarla bizi arayıp ‘Bu hapı kullanayım mı? Bu bitkici nasıl? Şu bitki hastalığıma veya anneme iyi gelir mi?’ gibi sorular sormuyorlar mı?
 
Biz insanlara ne anlatıyoruz, onlar ne soruyorlar. Algıda seçicilik sorunu yaşadıklarından, bitkileri alet ederek insanları soyanlarla bizi karıştırıyorlar.
 
Karakter sorununuz olsa, sizi hemen birkaç günde sahte veli yapıp uçurur bu toplum. Sizde kendinizde keramet olduğunu falan zannetmeye başlarsınız. Sonra da ‘kendileri kaşındı’ diyerek, vole üstüne vole vurursunuz.
 
Bu vesileyle bir anımı paylaşayım. 1997’de fuar ziyareti için Almanya Hannover’deydim. Fuar nedeniyle tüm oteller dolu. Kalacak otel bulamayınca, Iraklı bir taksicinin yardımıyla bir camiye sığındık. Gidenler bilir, orada camilerin çoğu burası gibi değil. Birçoğu, sosyal bir ihtiyacı karşılamak için planlandığından içinde her şey var.
 
Camide ilginç bir sima ile karşılaşıyorum. Ahmet Hakan’a, Kanal7’de Mason locaları hakkında bilgiler veren ve 28 Şubat’ta Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldığını söyleyen bey efendi de orada…
 
Derken, akşam bizim “Alamancılar” etrafımı sarıyorlar. Memleketten, işten derken, teklif üstüne teklif alıyorum. Gezimi uzatmamı önerip, ekliyorlar: “Şirketinizle ilgili bir broşür ile bir yüzünde şirket logosu, diğer yüzünde Türk Bayrağı olan bir anahtarlık bastırın ve bizi de temsilci olarak atayın. Size hisse senedi satalım.” Bir şartları daha var. “Şu şirketler şu kadar kâr vaat ediyor. Siz biraz daha fazlasını vaat etmelisiniz!”
 
Bir haftada birkaç milyon markı valize koyup, ver elini Türkiye. Ya sonra? Alışmış kudurmuştan beter olacağından, yeni yeni seferlere…
 
Bu işler bize göre değildi ve aklımızın ucundan geçirmek şöyle dursun, bu yöntemin ahlakî olmadığını da çok kez anlattık.
 
Sonra bu şirketlerin çoğu battı. Sorumlusu kim, şirketleri yönetenler mi? Ya insanı hırsızlığa teşvik edenler? Onlar masum mu? ‘Hırsızla, tamahkâr kolay buluşur’ diye boşuna söylememişler.
 
Benzer bir durum şimdi de bitkiselcilerde yaşanıyor…
 
Türkiye’yi saran ve “her derde deva” diye satılarak sürekli insan öldüren sözde bitkisel haplar, iyileştirmedik yara, ben, leke, kanser bırakmayan sözde kremler, saçlarımızı orijinalinden daha iyi yapmayı vaat eden şampuanlar vs. vs.
 
Meğer ülkemizde dünya ilaç sektörüne taş çıkartacak ne çok kimyacı, biyolog, farmakolog ve farmasi uzmanı varmışta haberimiz yokmuş…
 
Bir zamanlar Tansu Hanım kuşburnu çayı içiyor diye, Türkiye’de herkes kuşburnu pazarlıyordu. Sonra birden piyasaya sentetik tozunu sürdüler. Ardından bir akıllı-deli, rengi yeşil olduğu için merhum Erbakan Hoca’nın kivi içtiğini iddia edip, yapay kivi tozu pazarladı.
 
Geçtiğimiz yıllarda da “Başbakan Erdoğan altın çilek tüketiyor” diye haberler yaptılar. O halde altın çileğe hücummm… Bir ana caddeye yüzlerce kilo altın çilek meyvesi ve hapını yığmışlar. Delikanlı bağırıyor: “Erdoğan’ı gençleştiren altın çilek burada” Satın alanlar gariban görünümlüler sanıyorsanız yanılırsınız. Her gelir ve kültür grubundan insanlar orada…
 
Yalanın bini bir para
 
Etiketine “ilaç” diye yazamasalarda, üretenlere göre tarihte böylesi hiç görülmemiş “iksir ilaç” onlar. Krem ve şampuanları da öyle… Bu bol sıfırlı vurgunlar için uydurulan Hadisler, İbn-i Sina vs zatların kirletilen adları, ne ararsanız var bu sektörde. Sırf bu işlerin pazarlamasıyla ayakta kalan onlarca televizyon kanalı bile var. Satılsın da gerisi önemli değil.
 
Ömründe iki satır kitap okumamış, verdiği bitkinin adını bile telaffuz etmekten aciz kimseler, bitkisel kürler, bitkisel tabletler, tedavi reçeteleri verip, dozlar belirliyor. Eskilerin tabiriyle, ‘elifi görse mertek sananlar’ tabiplik yapıyor. Eski tabipler kaybolup meydan boşalınca, yerini -çok azı istisna- tıp endüstrisinin kuralları çerçevesinde doktorculuk oynayanlar dolduruyor. Zaten bir boşluğu dolduracak fırsatçılar her zaman, her yerde hazır ve nazırdırlar.
 
Yalan ayyuka çıkmış, kimsenin umurunda değil. Bu krizin ana sorumluları; koruyucu hekimlik hizmeti vermeyen hatta hiçe sayan devlet, hastanın yüzüne bile bakmayan, batı ortadoks tıbbının yürütücüsü doktorlar ve küresel emperyalist güçlerin kimyasal zehirlerini -ona ilaç da deniliyor- pazarlayanlar… İlacı, tedavi etmek yerine, yeni hastalıklar meydana getiren ve gıdası zehir haline getirilmiş bir toplum, ister istemez çare arayışına giriyor. Bu durumda da bu arayışın önüne ağ seren sahte farmakologlar giriyor.
 
Ortodoks tıbbı gibi, bu işlerin de başımıza ağır bir dert açacağını pek yakında göreceğiz. Gerçi ‘altın çilek’ balonu yüzünden gazete sayfalarına yansıyan ölüm haberleri, hızla yaklaşan felaketin habercisi olarak yeterde artar ama dahası var.
 
Geçen aylarda Mazlumder’in davetlisi olarak Bursa’daydım. Konferans arasında bir delikanlı geldi. Kendisine tavsiye edilen havuç kürü nedeniyle, ölümden döndüğünü anlattı. Kendi ifadesiyle, her gün kilolarca havuç yiyince gerçekten havuca dönmüş. Komalık olmuş, zor geri dönmüş…
 
Gerçekten iş çığırından çıktı. Ama devlet yasaklamaya kalkarsa, insanlıkla yaşıt -az da olsa- ehli tarafından yapılan doğru işler de yasaklanır diye endişe ediyorum. Çünkü, Ankara’nın hiç bir ayarı-gayarı yok. Ankara, bir işi felaket diz boyu olunca umursuyor. Sonrada yasaklamanın çare olduğunu sanıyor…
 
İnsanoğlu aldatılmaya ve aldanmaya bu kadar nasıl meyilli olabilir? Düşünüyorum da bu işin cehalet, tamah, çaresizlik gibi birçok sebebi var. Büyük Selçuklu Devleti, tıp eğitimini tüm okullarda zorunlu ders olarak okutunca, sağlık konusunda bilgili bir toplum inşa etmiş. Öyle dönemler olmuş ki, her köyde ağır vak’alar dışındaki birçok soruna müdahale edebilecek tabipler olmaya başlamış.
 
Malum bu toplum her açıdan cahil bırakıldı. Okumayan, sadece dinleyen bir toplum. Ancak kimin doğru kimin yanlış söylediği de birbirine girmiş…
 
Küresel ilaç mafyasının on milyarlarca dolarlık vurgunu bir yana, sentetikleştirdikleri ilaç piyasası, artık çoğu kez, derde deva olmaktan çok uzak gözüküyor. Eskiden hastaları bimarhânelere alıp tedavi ederlermiş. Şimdilerde ise sanki bir bakkalın daimi müşterisi gibi kalıcı müşteri olmamız isteniyor. Sistemler buna göre tesis ediliyor. Bizlerde, her şeyi bilen cehaletimiz sayesinde bu yemi de yutuyoruz.
 
Bunlar sadra şifa olmasın ve kalıcı müşterileri olmamız için, bitkilerin genetiğiyle oynayarak yok ediyorlar. Bitki satıcılarına malzeme temin edenlerde, dağ taş dolaşıp bitkileri kökünden yoldurarak nesillerini kesiyorlar. Ha öyle yağma, ha böyle yağma. Yapanın yanına, yaptığı kâr kalan bir dünya belki. İyi ki, o çetin gün var. İyi ki!
Paylaş
Etiketler: ATV’de Ramazan programıEtiketine “ilaç” diye yazamasalardagün yüzü görmemiş dualarNihat Hatipoğlu’ndanüretenlere göre
Önceki Yazı

Unutulmuş Sahici Mutluluklar

Sonraki Yazı

Adana’da Pide Yemeyen Adamdan Ramazan Espirileri

Kemal ÖZER

Kemal ÖZER

İlişkili Yazılar

Kemal ÖZER

Hoşça kalın, Allah’a Ismarladık

02 Şubat 2021
5k
Kemal ÖZER

Ya Şimdi Yahut Bir Asır Daha Esarete Devam

17 Ağustos 2020
5k
Kemal ÖZER

‘İlaç’ Savaş ve Suç Ürünüdür

14 Mayıs 2020
5k
Kemal ÖZER

Kemalizm: Türkiye’nin Çıkmaz Sokağı

05 Mayıs 2020
5k
Sonraki Yazı

Adana’da Pide Yemeyen Adamdan Ramazan Espirileri

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap