Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cumartesi, Aralık 6, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Ramazan AYDIN

Bireysel ve Toplumsal Özgürlükler

Ramazan AYDIN Yazar Ramazan AYDIN
19 Haziran 2011
Ramazan AYDIN
0
400
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Her türlü müdahaleye açık ve kendi öz varlıkları ile ilgili özgürlük duyguları gelişmemiş olan bireylerin oluşturduğu toplumlarda “toplumsal özgürlük” duygusu ve algısı üzerinde durmak gerekiyor. Gerek telekomünikasyon teknolojilerinde ve gerekse iletişim araçları ve yöntemlerinde meydana gelen (mesela uydular üzerinden haberleşme ve internet gibi) devrim niteliğinde gelişmelerle gündeme gelen “globalizm (küreselleşme)”, bireysel ölçekten küresel düzeye kadar, insanların yaşamlarında neden olduğu, oldukça hızlı ve köklü değişimlerle gündemde kalmaya devam ediyor.

İşte, tarihte daha önce benzeri görülmemiş olan böyle bir süreçte, “bireysel özgürlük” ve toplumsal özgürlüğün örgütlü bir ifadesi olan “bağımsızlık” kavramlarına, her geçen gün yeni anlamlar ve fonksiyonlar yükleniyor. İnsanlık küresel olarak, adeta kültürel ve siyasal bir evrimden geçiyor… Bu süreçte, inisiyatifi ellerinde bulunduran toplumlar, diğer toplumlar üzerinde her alanda etkili olmaktadırlar. Kendi düşüncelerini, yaşam biçimlerini, kültürel normlarını, sanatlarını, kısacası toplum olarak sahip oldukları her şeyi, diğer toplumlara dikte edebilmektedirler.

Küresel ölçekte ve sürekli olarak birbirini tetikleyen değişim süreçlerinde inisiyatif sahibi olamayan toplumlar ise, “her türlü müdahaleye açık” bireysel ve toplumsal yapıları ile, giderek milli niteliklerini yitiriyorlar.

Bu durum karşısında, toplumları belki de, “etkin (dönüştüren)” ve “edilgen (dönüştürülen)” şeklinde başlıca iki kategoride ele almak gerekiyor. Elbette, yeryüzünde yaşayan tüm toplumların, “tek tip” yaklaşım ile sadece bu iki grupta olduklarını düşünmek doğru olmayacaktır. Zira, toplumların, diğer toplumlar üzerinde “etkin” oldukları alanlar olabileceği gibi, “edilgen” durumda kaldıkları alanlar da olacaktır. Sonuçta, bir toplumun, diğer toplumlar karşısında, hangi konularda ne kadar “etkin” ya da “edilgen” olduğuna bakarak, toplamda ne derece “etkin” ya da” edilgen” olduğuna karar verilebilir. Bu noktada gözden kaçırılmaması gereken şey ise, zaman içinde, bir toplumun ne kadar kendisi olarak kalabildiği ya da, geçmişinden getirmekte olduğu karakteristik özelliklerinden ne kadarını kaybettiğidir.

Eğer bir toplum, tarih boyunca koruyageldiği ve gelecekte de sürdürmeyi arzu ettiği milli niteliklerini, diğer toplumlara anlatamaz, onlara kabul ettiremez ve hatta benimsemelerini sağlayamaz (yani, milli kimlik unsurlarını başkalarına pazarlayamaz) ise (başta yaşadığı ülkenin coğrafi konumunun gerektirdiği yakın ve bölgesel rekabet alanları olmak üzere), gücünü koruyamaz ve hiçbir küresel etkinliğe sahip olamaz!..

Bölgesel ve küresel ölçekteki uluslararası tüm rekabet alanlarında “etkin” bir toplum olmanın yolu ise, önce bireylerin her türlü müdahaleye kaşı korunması ve bireysel özgürlük duygusunun olabildiğince güçlendirilmesinden geçiyor. Ne olduğu her zaman tartışmalı olan “kamu (bazen bu ‘devlet’ oluyor) yararı” gerekçesi ile bireylerin sürekli olarak her türlü müdahaleye açık olduğu toplumlarda, bireyin tüm kapasitesini kullanması ve istene düzeyde üretken olabilmesi mümkün değildir.

Kendini azami derecede özgür hisseden bir kişinin üretkenliği ve başta kendi toplumu olmak üzere, tüm insanlığa yaptığı pozitif katkı ile kendini özgür hissetmeyen ve sürekli müdahale korkusu altında yaşayan bir kişinin katkısı elbette ki aynı olmayacaktır. Kaldı ki, bireyler toplumlarına sadece pozitif katkı yapmazlar, ayrıca negatif etkiler de yaparlar. Kendini özgür hissetmeyen (ve zaten gerçekte de özgür olmayan) bireyin üretkenliği özgürlük hissine ve bireysel kapasitesine bağlı olarak azalırken, kendi toplumu üzerindeki negatif etkisi de o derece yüksek olmaktadır.

Özgürlüklerin ve insan haklarının sürekli tartışmalı olduğu geri kalmış toplumlarda, adeta “gemisini kurtaran kaptan”dır. Tüm Dünyada kabul edilen genel ölçülere göre, bireyin optimum üretkenliği 18 ila 65 yaşları arasında (47 yıl) olması gerekirken, geri kalmış toplumlarda insanlar 40 yaşın altında emekli edilerek, sözüm ona “istihdam” sorunu çözümleniyor!.. Böylece, sadece 22 yılı kullanılan çalışan bireylerin gerçekleştirdikleri toplam üretimle, bu genç emekliler ve onların aileleri, fazladan 25 yıl daha finanse edilmektedir. Nedense daha işin en başında, orta ve uzun vadede, böyle bir toplumsal ekonomik düzenin sürdürülmesinin mümkün olamayacağı düşünülemiyor! Kendine güveni olmayan ve “kamu yararı” gerekçesi ile sürekli olarak devletin müdahalesine açık olan birey için böyle bir erken emeklilik, en azından “kendi gemisini kurtarma” anlamına geliyor.

Sonuçta böyle bir uygulama, zaten bireyin sahip olduğu tüm kapasiteyi kullanma konusunda yeterli olamayan toplum düzeninde, ayrıca bir de, bireyin, çok azı kullanılabilen kapasitesini kullanma süresini de %55 düşürerek ve ortalama 25 yıl civarında olması gereken emeklilik dönemini iki misli arttırarak, sadece binilen dalın kesilmediği, ağacın da kökünden yok edildiği değerlendirilemiyor! Burada, ortalama 22 yıl kadar çalıştırıldıktan sonra emekli edilen ve 50 yıl boyunca emekli maaşı ödenen genç kitlelerin, tüketim kapasitelerinde (moda, teknolojik gelişme vb. gibi etkilerle) zaman içinde meydana gelen artışın toplumsal ekonomiye getirdiği ilave yüklerin de hesaba katılması gerekiyor.

Özgürlük duygusu zayıf ve müdahalelere açık bireyler, siyasi konularda da edilgen konumdan kurtulamazlar. Mesela, seçimlerde oy kullanırken, özgür iradeleri üzerine konmuş olan “mutlak ipotek”i göremezler! Şu günlerde, Türkiye’de 12 Haziran 2011 tarihinde yapılacak olan 24. Dönem Milletvekilliği Genel Seçimleri için, siyasi partilerin “Milletvekili Aday Listeleri” belirleniyor… Listeler, siyasi parti Genel Merkezleri tarafından Yüksek Seçim Kurulu’na sunulmadan önceki birkaç hafta boyunca, siyasi parti tabanlarının eğilimlerini belirlemek amacı ile yapıldığı (ki vatandaş, zaten buna “Gaz alma çalışması” diyor) ifade edilen; ama, tamamen göstermelik ve sonuçları da (nedense) son derece “gizli” tutulan “temayül” yoklamaları ile sözüm ona aday listeleri oluşturuldu. Bu konuda, tüm partiler için ortak ve değişmeyen tek şey ise, ancak Yüksek Seçim Kurulu’na sunulduktan sonra kamuoyuna açıklanan Milletvekili Aday Listelerinin, parti tabanlarının eğilimlerini ve beklentilerini karşılamamasıdır.

Tüm partilerin milletvekili aday listelerinin, sadece Genel Başkanlar tarafından belirlendiği bir seçimde, “özgür irade”nin nasıl kullanılacağı hususu, Türkiye’de zaten hiç kimse için sorun teşkil etmiyor! Batı demokrasilerindeki özgür yaşanan, son derece şeffaf aday belirleme süreçleri, nedense Türk insanının ilgisini çekmiyor!

Gelişmiş toplumlarda, tabandan gelmeyen isimlerin milletvekili aday listelerine girmesi, siyasi parti liderleri için göze alınabilecek bir husus değildir! Bu konuda, oralarda da belki bazı istisnalar yaşanıyor olabilir; ama bu, gerçekten sadece bir “istisna”dır. Siyasi parti teşkilatları, toplumun beğeneceği isimlere aday listelerinde yer verebildikleri ölçüde vatandaştan oy alabileceklerini bilirler; çünkü o toplumlarda “siyasi parti fanatizmi” sürükleyici düzeyde değildir.

Oysa, geri kalmış toplumlarda, incir çekirdeğini doldurmayacak ölçekteki kendi işlerine aklı ermeyen insanlar, ulusal ve uluslararası meselelerde ahkam keserek, siyasi parti fanatizmi yaparken, gelişmiş toplumlardaki özgür bireyler, kapasitelerini azami derecede kullanarak, toplumlarına pozitif katkı yapmaya devam ederler; seçim günü geldiğinde de sandığa gidip oylarını kullanırlar. Seçim sonrasında ise (müteakip seçime kadar kesintisiz olarak), iktidarı ve muhalefeti ile tüm seçilmişleri, “seçim öncesi söylemleri ve vaadleri” çerçevesinde takip ederler ve denetlerler.

İnsanların bunu yapabilmeleri için ise, tek tek birey olmaları ve toplumlarına sürekli pozitif katkı yapmaları gerekiyor. Bu gibi bireyler ise (son derece sınırlı bazı istisnalar dışında), dışarıdan yapılacak her türlü müdahalelere kapalı ve olabildiğince özgür insanlardır.

Türkler olarak, bir an önce çok iyi anlamamız gereken husus budur! Yoksa, aslında herhangi kayda değer nitelikleri olmadığı halde “lider”, “önder” vb. pozisyonlarda toplumun önüne çıkan (ya da birileri tarafından çıkartılan) insanların peşinde koşarak (ya da koşturularak) zamanımızı ve imkanlarımızı (özellikle de insan kaynaklarımızı) heba eder dururuz…

Paylaş
Etiketler: Bireysel ve Toplumsal Özgürlükler
Önceki Yazı

Şüphe İkilemlerin Bileşkesidir

Sonraki Yazı

Şeker Hastalığının Acı İlaçları

Ramazan AYDIN

Ramazan AYDIN

1957 yılında, Balıkesir-Merkez Armutalan köyünde doğdu. İlk ve ortaokulu köyünde okudu. 1975 yılında Edirne Erkek Öğretmen Okulu’ndan mezun oldu. 1975-1985 yılları arasında Adıyaman ve Ankara’da ilkokul öğretmeni olarak çalıştı. Bu arada, 1975’te girdiği Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi (AİTİA) Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’ndan, 1980 yılında mezun oldu. 1978-79 yıllarında, yerel Balıkesir Birlik gazetesinde Yayın Müdürü olarak, gazeteciliğe adım attı. 1985’te (daha sonra “İhlas Holding” adını alacak olan), “Türkiye Gazetesi Yayın Grubu” tarafından yayınlanan “İnsan ve Kainat” adlı aylık bilim ve teknoloji dergisinin hazırlık çalışmalarına katıldı ve 1991 yılına kadar, bu derginin Sorumlu Yazı İşleri Müdürlüğü görevini yürüttü. Daha sonra Türkiye gazetesine geçti ve bilim, teknoloji, sağlık, ekonomi politika ve dış haberler alanlarında çalıştı. 1992 yılında, 4 arkadaşı ile birlikte, İhlas Haber Ajansı’nın kuruluş projesi ile ilgili çalışmaları başlattı. 01.01.1993 tarihinde, İHA’nın kuruluş beyannamesinde, “Sorumlu Yazı İşleri Müdürü” olarak yer aldı. Yaklaşık 2 yıl bu görevde kaldıktan sonra, 1994 yılı sonlarında TGRT televizyonuna geçti. TGRT Haber Merkezi’nde, Editörlük, Sabah Haberleri Program Yapımcılığı ve Gece Haberler Müdürlüğü görevlerinde bulundu. 1989-1997 yılları arasında, özellikle Kafkasya olmak üzere, eski Sovyetler Birliği’nden ayrılan tüm ülkelerle ilgili haberlerle Dünya çapında tanınan bir gazeteci oldu. BBC, Reuters, CNN International, CBS, vb. gibi dünyanın önde gelen yayın ve haber kuruluşlarında haber ve yorumları yayınlandı. 1997 yılı Şubat ayında, kendi isteği ile TGRT’den ve İhlas Holding’den ayrılarak, Yeni Şafak gazetesine geçti. 1999 yılında, İstanbul Eminönü Belediyesi’nde “Başkan Danışmanı” olarak göreve başladı. 2001’de, Ana Haber Editörü olarak, İstanbul’dan yayın yapmakta olan 9. Kanal televizyonu haber merkezine geçti. 1998 2004 yılları arasında, bir grup arkadaşı ile birlikte, “Türk siyasi fikirler tarihi” ile ilgili araştırmalar yaptı. Bu dönemde, uluslararası stratejiler ve dış politikada dinamik senaryolar konularında çok sayıda seminer ve konferans verdi. Türkiye’de basın sektörü ile ilgili sorunlar ve çözüm yolları üzerinde çalışmalar yaptı. Hazırladığı raporları, başta Başbakanlık ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti olmak üzere, gazetecilikle ilgili başlıca meslek kuruluşlarına sundu. Halen, Balıkesir Üniversitesi Turizm Fakültesi Sekreteri olarak görev yapmaktadır.

İlişkili Yazılar

Ramazan AYDIN

Yeni Anayasa Nasıl Yapılacak?

04 Ocak 2012
5k
Ramazan AYDIN

İnançlar, Toplumların Temelleridir

03 Ocak 2012
5k
Ramazan AYDIN

İnançlar, “İdeoloji”ye Dönüşmemeli!

02 Ocak 2012
5k
Ramazan AYDIN

Müslümanların Bir Medeniyet Alternatifi Olmalı

01 Ocak 2012
5k
Sonraki Yazı

Şeker Hastalığının Acı İlaçları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Bebeğim

Bebeğim

06 Aralık 2025
Güvenlik Görevlisi

Güvenlik Görevlisi

06 Aralık 2025
Aklımda Bir Ses Var

Aklımda Bir Ses Var

06 Aralık 2025
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap