Hilekâr kişiye zaman içerisinde rastlanır. Çünkü o da insandır. Hatta onunla konuşur ve güleriz.
Problemini ortaya koyar, kabul eder veya etmezsin. Diline gelen her şeyi açıklar, rahat ettiğini sanır. Derdini onunla paylaşırsan, dertsiz kul yokmuş, diyebilirsin.
Peşine takılıp bir iki dedikodu daha yapma fırsatı bulursun. İyilik yaptığını sanırsın. Çünkü tanımadığın bu insan, bin bir surat ve hileyi baş tacı yapmış olabilir.
Bin bir surat, rolünü gözü yaşlı olarak anlattığında, cebindeki paranın, yarısını ona vermek zorunda kalırsın. Bu konuda hiçbir tereddüdün olmaz ve severek isteyerek parayı verirsin. Amacı senin gibileri bu şekilde ağına düşürüp az çok soymaktır.
Dolmuşun en arkasında oturuyorum. İki kadın arabaya yaklaştı. Fakat bin bir surat grubundan oldukları davranışlarından belli oluyordu. Öndeki kadın dolmuşun birinci basamağına adımını attı ve yukarı çıktığında elindeki çantayı, arkadaşı çekti ve kaçtı. Dolmuştaki arkadaşı ise feryadı figan etmeye başladı. Dışarıya çıksam başka param yok diye çırpındı.
Çantayı numaradan alan arkadaşı da taksiye bindi ve çekip gitti. Dolmuşta ağlayan kadına yolculardan, nerede ise para yağmaya başladı. Yanımdaki genç kalktı ve büyük bir heyecan ve gururla, yüz lira çıkarttı. (Gencin de kadınların adamı olduğunu fark ettim.) Biz Millet olarak düşküne yardım ederiz, dercesine yüz lirayı uzatırken, koluna tuttum ve bağırdım. “Otur yerine, dedim.”
Dolmuştakiler dönüp bakmak zorunda kaldılar. Arkadaşlar kadının çantasını çeken arkadaşı. Bunlar soyguncu. Geçen başka bir semtte nerede ise aynı yöntemle dolmuştaki herkesi soydular.
Şimdi paralarınızı geri alın, yoksa polise hesap vermek zorunda kalırsınız, dedim. Dolmuşa yaklaşan polis memuruna, kadın soyguncu. Yanımdaki genci de işaret ettim. Polis kadını ve genci aldı kelepçeledi ve götürdü.
Dolmuştaki insanlardan bir kişi hariç teşekkür eden olmadı.
İnmeden önce mesleğimi söyleyip hakkınızı savundum, ama bir kişiniz de teşekkür etmediniz dedim. Sizler gibi akılsızları soysunlar. Size böyle kişiler yakışır. Belki akıllanırsınız, dedim.
Yalnız dolmuştan indim, kalabalığa karıştım ama yine de taksiye binip eve adeta kaçtım.
İnsanımızı algıyla yönetmenin kolaylığını anlıyor musunuz?























