Doğanın kurallarını kabullenmek ne kadar mantıklı olmaksa, karşı durmak da o kadar mantıksızlıktır. Deprem, doğal olayların bir gerçeği ise, binalarımızı ona göre yapmalıyız. Doğal olayları yaşamasak da tehlikenin boyutunu görüyoruz.
Altı Şubat depremini yaşamadık fakat yıkımına tanık olduk. Gözlerimizin önünde, kameralarının çekimlerini izliyoruz. Yaşanan depren büyük bir felakettir. On tane vilayetimizi yerle bir etmiştir. Öyle binalara bakmak zorunda kalıyoruz ki yarısı yok olmuş.
İnsanın duyuları olayları takip etmeye elvermiyor. Üzülüyorsun fakat elden bir şey gelmiyor. Birey olarak çaresiz kalıyorsun. Yardım sever derneklere katılmak, akla en uygunu. Arkadaşa konuyu açtım, ne yapacağını sordum. “Türk Kızılay’ı” diye tarihi bir kurumumuz vardı. Yöneticilerin, tarihe düşmanlığın açık örneğini bu değerli kurumumuz enkaza dönüştürmeleriyle görmüş olduk. Kızılay denilince koşardık. Bugün ona kimse, kan bağışlamıyor, beş kuruş yardım yapmıyor. Yazık devletin diğer kurumları gibi Kızılay’ın da içini boşalttılar.
Binanın yarısı kâğıt gibi yıpranıp yerle bir olmuş. Başka bir yerde ise, sitede on tane sekiz katlı bina var. Hepsi enkaz haline gelmiş. Hatay da aynı olay var. Fakat bu daha büyük. Aynı sitede altmış tane bina var ve hepsi yıkıldı. Bu kadar mı yapısal malzemeden çalınır.
Bu kadar mı ahlaktan yoksun olduk. Yapanlar böyle, peki bunlara izin verenlerin sorgulanması yapılmayacak mı? Enkazdan çıkan çocuk annem arkada, diyor. Genç titriyor, annem ve babam, diyor.
Binaların yerle bir olması karşısında hiçbir yürek dayanamıyor. Acı çok büyük, o derece de çaresizlik. Yapacağımız yardım neye yarar. Kaybolan giden canlar yerine gelecek mi? Çöken binanın demirine bakıyorsun, telefon teli gibi.
Hayret etmemek mümkün değil. Çünkü demir olarak sekiz on katlı binalara o teller konmuşsa yazık mühendisine ve müteahhit hiç mi ders almazsınız? Demirinden kumundan ve çimentosundan çalarsanız böyle yerle bir olursunuz.
Bence bu kadar yaşanan felaketin nedeni başta yazdığım gibi insan olduğu için, insan unsurunu eğitmek ve kuralları uygulamak gerekir. Olayda parmağı olan, en küçük yanlışı görüleni hiçbir şekilde affetmeyeceksin. İmar affını asla çıkartmayacaksın. İmar affıyla insanlara evlerini mezar eden yöneticilerin hesap vermesini sağlayacaksın.
On vilayetin yıkımı yüzyılların afeti. Afet doğal plan değildir. Olan oldu doğal plan işledi, diyemeyiz. Sonuçları çok ağır olan olayın, bilançosunu da gizliyorlar. Bu kadar enkaz oldu, ölen ve yaralananların sayısını vermiyorlar.
Çocukların ağlaması ve bekleyenleri feryatları içimize ateşi düşürdü. Bu ateş uzun süre sönmeyeceğe benziyor.
Ülkenin kalbi yörelerimizi besliyor. Kalpte olacak bir olayı Allah göstermesin, düşünebiliyor musunuz? Onun için kat vermek suretiyle binaların yenilenmesine gidilmelidir. Kat vermemekle ne yapılmak istendiğini hală anlamış değilim.
Kat verilecek ve binalar da deprem yönetmeliğine uygun olarak yapılacaktır. Bu kadar insanı koyun yerine koymayı bırakın.
Allah öyle büyüktür ki deveyi anahtar deliğinden geçirir. Yapılanları yüzünüze bulaştırır. İmar affını oya tahvil ettiniz, parasını aldınız. Bugün ise affettiğiniz binalar insanımıza mezar ettiniz.
Hasan TANRIVERDİ























