İletişim ağı geliştikçe insanlar arasında hareketlilik de artıyor. Çoğu zaman dünyanın öteki ucuna saniyede gidip geliyoruz. Seyahatlerimiz için, zaman, mekân ve maddi imkanlar bizleri sınırlamazken, aynı anda bilgi alışverişinde de bulunuyoruz.
Böylece bedensel olarak yerimizde kalsak da ruhsal yönden hareket hâlindeyiz. Jetleri aşan hızla istediğimiz yere ulaşıyoruz. Ulaştıktan sonra da fazla kalmadan geri geliyoruz. Bu durumda iletişim çağı dünyanın küçülmesine neden oldu da bizler farkında değil miyiz?
Doğa harikaları, çağlayanlar, devasa dalgalar ve kaynar su akıtan nehrin kolunu izliyoruz. Yüzyılların dipsiz gölünü, karlı dağları ve kumsallarımızı gözlüyoruz.
Dağları, yaylaları ve tüm güzellikleri seyir defterime alıyorum. Bu güzelliklerin herkes farkında ve o yöreleri geziyor. Yükseklerden has bahçelere ve çiçeklere ulaşıyorum. Çiçeklerin renkleriyle haşır neşir olurum.
Bütün gezilerimden sonra iletişim araçlarına olan hayranlığım bir kat daha artıyor. Bu güzellikleri yalnız arkadaşlara hatırlatıyorum. Çünkü onların da seyahatlerde yolları, o güzelliklerle kesişmiş.
Açıklamalara göre, herkesin hareketli bir ortam içerisinde olduğunu gösterir. Demek ki, hiç kimse hareket etmeden duramıyoruz. Öyle anlaşılıyor ki, bu çağda, üretimler ve ona bağlı ekonomiler, gelip geçici ve istikrarsız bir anlayışın elinde kalmaktadır.
Küçülen dünyada küresel ölçekte üretim rekabetine girmek, iletişim araçlarını çok iyi kullanmaya bağlıdır. İletişim araçlarından toprağın yapısını öğrenip yenilikler aynen uygulanabilir. Dünyayı gezerken üretime katkıda bulunmayı da başarmış oluruz.
Bugün Afrika’nın meyveleri bahçemizde ekiliyorsa bunu iletişim araçlarına borçluyuz. Bu olay aynı zamanda hareketli bir hayattır.
İletişim çağının getireceği üretim ve tüketim olayları, bir bakıma bu hareketli olmayı da tayin edecektir. Bu durumdan kolaylıkla kaçmak mümkün olmadığı gibi bitiş çizgisi de belli değildir.
Çağımızın nelere muktedir olduğunu biliyoruz ama aç durulamayacağına göre karınları doyurmak gerekir. Bunun için hareket hâlinde bile, daha fazlasını üretmenin peşini bırakmamız esastır.





















