Bu sefer farklı bir zamanda gideyim, dedim. Kasım, iyi bir ay. Kasım ayı yağmurlu ve soğuk olabilir. Problem değil. Belki de Berlin’i anlamanın en iyi zamanı kasım ayıdır. Önceki iki seyahatimde ılıman sayılır aylarda gitmiştim.
Ağustos ve Mayıs ayları. Ağustos 2016 ve Mayıs 2022. Tabii, insan gitmeden önce şöyle güzel havalar olsun istiyor. Çünkü, görülecek yerler düşünüldüğünde, yavaş yavaş gezmek gerekiyor. Aksi havalar gezmeyi zorlaştırır. Dolayda daha az insan olur, renkli olmaz gezmeler.
Bu tür seyahatlerde genel yaklaşım, mümkün olduğu kadar çok şey göreyim-çok şey yapayım-dır. Tabii ki mantıklı bir yaklaşım. Bilemiyorum; ben biraz daha farklı mı yaklaşıyorum…
Ağustos‘taki ilk gezimde ağırlıklı-ortalama amacım büyük isimlerin gezip dolaştığı-yaşadığı yerleri dolaşmaktı. Atatürk başta olmak üzere; en az on büyük ismin anılarının olduğu yerleri gezip dolaşmıştım. Büyük isimlerin yürüdüğü yollarda yürümüştüm.
Öbürü, yani Mayıs gezim biraz daha farklı bir amaç taşıyordu. O amacım doğrultusunda hareket etmiştim. Seyahatten birkaç ay öncesinde Aydın‘da tanıştığım Berlinli bir turistle orada buluşup biraz rehberlik almıştım. İkinci Dünya Savaşı sırasında şimdiki Ukrayna tarafından Berlin‘e kaçan çingenelerden bahsetmişti. Başka şeylerden de bahsetmişti tabii. Bana Hristiyan bir tarikata katılma teklifinde bulunmuştu. Biraz araştırmıştım tarikatı. Daha önce duymuştum. Türk’ü de Alman‘ı da gerçekten ruh hastası, demiştim içimden. Kreuzberg civarında bir odada kalıyordu. Türkçe konuşmak konusunda oldukça iyiydi. Şanslıydım yani.
Kasım başı yapacağım seyahat öncekilerden farklı olacak. Yürüme ağırlıklı bir gezi olsun istiyorum. Berlin haritasını açtım önüme. Orada olduğum her gün, çoğunlukla yürüyeceğim. Fakat esas amacım ne?.. Yeni tabirle, yazar modunda gezeceğim. Bu moda girdiğimde; insanlar, mekanlar, olaylar gözüme daha farklı görünecekler. Daha doğrusu, daha ayrıntılı.
Berlin’in kozmopolit oluşu herhangi bir yazar veya sanatçı için önemli zenginlik sunuyor. Neyse. Kısacası; “yazar_mode=true; flag=true;“.
Planlı bir şekilde yürümek gerek. Varış 5 Kasım. Ertesi günden itibaren her gün 12:00’ye doğru otelden çıkarım. Yolun bir kısmını metroyla alarak, bir kısmını yürüyerek Brandenburger Tor‘a gelirim. Hemen karşısında Starbaks‘ta bir kahve. Çünkü kahve olmazsa olmaz. Kafamın zinde olması lazım. Belki bir saat filan takılırım. Fakat her gün. 6 Kasım’dan 11 Kasım’a kadar. 12 Kasım’da İzmir‘e geri dönüyorum.
Acama Otel‘de 12’ye kadar takılırım. Kahvaltı filan.
Yapay Zekaya sordum. Yazar-sanatçı tayfasının takıldığı kafeler nereler? Önerdiği yerler :
Commondground-Moritzplatz. Birkaç yer daha söyledi. Çok da dağılmamak gerek. Perşembe ve Cuma akşamı 17:00 sonrası oraya takılırım.
9 Kasım Pazar günü önemli. Önceki yazımda bahsettiğim bit pazarına yine gideceğim. Charlottenburger Tor -Flohmarkt. 13:00 gibi.
Berlin Duvarı 9 Kasım‘da yıkılmış. Tam da denk getirmişim. Bir saat kadar pazarda takıldıktan sonra Berlin Zafer Sütununu gören bir kafeye otururum. Sonra Brandenburger Tor‘a yürüşüş. Kapıyı gören Starbaks kafe.
(…)
Ana hatlarıyla böyle çizmek gerektiğini düşündüm. Genelde yürüyüş.
Turlarla gitmeyi düşünmedim hiç. Aslında daha ekonomik oluyor turla Berlin’e gitmek. Fakat kalabalık gezmeyi sevmiyorum. Renkli bir şemsiyenin peşinde hindi sürüsü gibi; glu glu glu!.. Bir baba hindi, heeey Allah! Arabaya(tur aracı) bindi, heeey Allah! Arabadan indi, heeey Allah! Berlin öyle gezilmez. Kendi siyah şemsiyemle gezerim.
Berlin’e ilk gittiğimde de(2016) kaldığım Acama Otel, hem ekonomik hem konumu iyi. Bir Türk olarak oralara gittiğinizde dil konusunda bir çekinceniz varsa bu otel size uygun olabilir. Kenyalılar bile Türkçe konuşuyor. Tanışmıştım birkaçıyla.
Berlin‘de hiç kedi görmedim. Belki bu sefer kedi bile görürüm.























