Saat 20:00‘yi geçiyordu. İki öğretmen arkadaşla kafede buluşmak üzere sözleşmiştik. Karı kocalar. Sevdiğim insanlar.
Hava çok da serin değil. İnsanlar ya yağmurluk ya kapüşonlu hafif svetşörtlü dolanıyorlar. Kafenin çardaklı kısmında oturuyoruz. Oturduğumuz masanın konumu itibarı ile içeri girenleri de kafe önü kaldırımda gelip geçenleri de görüyorum…
Arkadaşlarım geldi. Oturdular. Okuldan, komşulardan atıştırmalık kısa kısa konuşmaya başladık…
Fazla değil, 10-15 dakika sonra girişte uzun boylu biri belirdi. Siyah sviçşörtünün kapüşonunu hemen geriye attı. Kısa ve beyaz saçları vardı. Biraz kıvırcık gibiydi kısa saçları. Hiçbir şeye bakmıyor gibiydi. Kurulmuş gibi yani. Hemen peşinden, bir iki adım gerisinden iki kadın daha içeri girdi. Onlar da siyah giyimliydi. Biri 45-50 yaşlarında, diğeri belki 20-25 yaşlarında. Bakış hizamda, bize göre karşı yan masaya oturdular.
Bu üçünde bir tuhaflık vardı. Ne girişte ne oturduktan sonra konuşuyorlardı. Hatta birbirlerine bile bakmıyorlardı. Uzun boylu olan bir tarafa, peşi sıra gelen iki kadın da diğer tarafına oturdular masanın…
Göz ucuyla karşı masayı markaja almışken ben, öğretmen arkadaşlarımla sohbet koyulaşmaya devam ediyor. Tabii, ortamda bir kadın olunca biz erkeklerin de sevdiği dedikodu yapmak daha eğlenceli hale geliyor. Kim neler yapmış, kim kime ne demiş, kim kimi kiminle aldatmış… Özellikle benim hakkımda söylenenler en çok hoşuma giden dedikodular; iyisi kötüsü fark etmiyor; eğlenceli geliyor bana.
Karşı masa ahalisi oturalı on dakika olmamıştı. Uzun kızın peşi sıra gelen kadınlardan yaşlı olanı ,bana tuhaf gelen, bir şey yaptı. Ki, geçen süre zarfınca hala bir şey konuşmamışlardı. İlginçti… Kadın şey yaptı… Gözlerime bakmadan bana doğru döndü. Başını biraz öne eğdi… Dedim, ayak ucuna bir şey mi düştü?.. Baktım, yok. Telefonuna mı bakıyor?… Telefon yok. Öööyle durdu…
Öğretmen arkadaşlarım evleriyle ilgili bir şey konuşuyorlar, kendi aralarında. Sahibi oldukları evden yeni kiralık eve çıkmışlardı. Kiralık ev de bu kafenin 4 kat üstündeydi. Taşınma ile ilgili bir şeylerden bahsediyorlar… Bir yandan da kahvelerimizi içiyoruz. Karşıdaki kadın hâlâ bana dönük… Bakmıyor. Yanındaki genç kadın, karşısındaki uzun kız… Hiç konuşmadılar, hala konuşmuyorlar…
Kendi aralarında bir konuşmaya dalmışlardı arkadaşlarım. Tamam, öyle olsun dedi, Şeyma. Dikkatimi onlara verdim, tekrar. Evle ilgili konuyu halletmişlerdi. Şeyma bana döndü. Sen çok yorgunsun Ümit hocam, dedi. Ömer, oradan geçen garsona seslendi. Bir kahve daha istedi.
Evet, gündüz yürüdüm biraz, ondandır, dedim. Hayır, öyle bir yorgunluk değil. Yazılarını okuyorum. Satır aralarında hep bir yorgunluk sezinliyorum, dedi Şeyma. Sahi senin yurt dışı işi ne oldu?.. Bir ara Berlin‘e gittiğini söylemiştin… Evet, dedim. Sonra bir daha gittim. Kimseler duymadan. 2 Mayıs 2022′de.
Yorgunsun, sen. Öyle yorgun ki, ki kalp yorgunluğu bu, şu an olduğunu sandığın yerin bir nihayet mi bir mola yeri mi olduğu konusunda bulanık bir ikilem yaşıyorsun, dedi, Şeyma.
Nazar mı var acaba? dedim gülerek. Olabilir, dedi Şeyma. Arka masamızdaki üç kişiden bahsettim. Onların tarafına yürüyen bir garson kıza bakarmış gibi yaparak üç kişiyi hızlıca taradı Şeyma.
Bana doğru eğilmiş olanı gördün mü? dedim. Medyuma benziyor, dedi, Şeyma. Allah Allah! Medyumun benle ne işi olur?.. dedim. Fakat, beyaz saçlı kızı gördün mü Şeyma?.. Evet, yabancı sanırım, dedi Şeyma.
Demin girişte aniden belirip kapüşonunu hızlıca geri atınca aklıma Yüzüklerin Efendisi-Hobbit filmlerinin birisindeki savaşkan Elf kızı geldi aklıma. Hani bir cüceye aşık oluyordu ya?.. Fakat dediğim kadar var; gerçekten uzun boylu! Gülümsedim.
Ümit hocam; seni tanıyorsam, aklında kendini cüce olarak anlattığın bir hikaye kurguladığını rahatlıkla söyleyebilirim; fakat ispatlayamam, dedi Şeyma.
Aşk olsun Şeyma! Ben cüce kadar kısa mıyım! Normalde 182 cm boyum vardı; dertler biraz çökertti, olduk 178 cm. İyi yani gene! Fakat bu Elf kızı çok uzun! Tutsam elinden bizim memlekete götürsem, Tokat‘a, konu komşu, gören bakan, cücük combalak der ki; “A,a! Leylek gibi kız!”
Bizim orada da, Mersin‘de, öyle derler, dedi Şeyma.
Fakat, bir şey diyeyim mi?.. Oturduklarından beridir hiç konuşmadılar. Ve epeydir bana doğru Pisa Kulesi gibi eğimli duran kadın hâlâ öyle duruyor. Sanırım, dediğin doğru. Bu kadın medyum, Şeyma.
Şeyma, gözlerini belertip geri doğru irkilir gibi yaptı. Yoksa sen büyücü müsün de kadını öyle tutuyorsun?..
Hayır, ben cüceyim, dedim.






















