Çok az kişi bunu anlayabiliyor, çünkü kendilerini, akılları ve bedenleri olarak görmek üzere kandırılmış ve baskılanmışlar. Aynaya bakıp kafalarındaki sonu gelmeyen aptalca gevezelikleri dinliyor ve “Bu benim” diyorlar. Oysa “Ben” dedikleri, o “Ben” Değil. Bu, gerçek “Ben” in bu realiteyi deneyimlemesi için bir araç. İnsanlar, pek çok düzeyde ve birçok şekilde “Ben” i akıl ve bedenle tanımlama konusunda oyuna getirilmiş durumdalar.
Bu sahte kimlik, dikkatimizi ve farkındalığımızı akıl ve bedene çekip gerçek “Ben” den, yani “Bilinçlilikten” koparıyor. Asıl ben, bu gerçeği yaşamakta olan “Öz” yani “Bilinç.” Bunu anlamak veya bilmek; bu dünyadaki yaşamımız, deneyimimiz ve çok farklı perspektiflerden kolektif olarak, yani birlikte yarattığımız dünya açısından çok önemli. “Bilinç” her şeyin “Tek” olduğunu biliyor, oysa “Akıl” her şeyi ayırım ve bölünme olarak görüyor.
Akıl, “Bilinçlilik” in bir hizmetkârı olarak iyi, zaten yapması gereken de o. Problem, akıl ve bedenimizin “Biz” olduğunu sandığımız zaman başlıyor. “Akıl” bu şekiller diyarında titreşim gerçeğini “Zaman,” “Yer” ve “Fiziksellik” gibi algı yanılması veya yanılsamalar hâlinde deşifre ediyor.
Bu, bir bilgisayarın, bilgiyi bir diske, metin ve grafikler şeklinde deşifre ederek ekrana aksettirmesine benziyor. Zaman, yer ve fiziksellik görsel birer olgu olup aslında yoklar. Bunları, “Akıl” ve “Beden” in deşifre etme sistemi nedeniyle yaşıyoruz veya deneyimliyoruz.
Hepsinin nasıl çalıştığını, bilmek gerekir. Fiziksel gerçeğin bizim düşündüğümüzden ne kadar farklı olduğunu anlamak çok kolay. Fiziksel gerçek olarak “Dışarıda” gördüğümüz şey, sadece beynimizde var. Saçma mı? İmkânsız mı? Hayır, sadece gerçek.
Gözlerimizle değil, beynimizin deşifre etme sistemi ile görüyoruz. Gözler titreşim bilgisini elektronik sinyallere çeviriyor, beyin de bizim “Fiziksel” gerçeğimizi deşifre ediyor. Her şey farklı formdaki aynı bilgi. Bu farklı bilgiyi alan duyu olarak gözlerimiz, beynimize gönderilmek üzere duyu sinirlerine veriliyor.
Duyu sinirleri görme merkezine ulaştığında doğrulanıyor ve görme olayı gerçekleşiyor. Bu şekilde kendimizi görüyoruz. Benim diyordun. Gördüğün zahiri olarak sensin fakat yılları yaşayan sen değilsin. Yapın hücreler yenilenmiş, duyguların zaman içerisinde değişmiş. Değişimi fark ediyorsun. Çok açık ve net bir şekilde.
Ben o eski ben değilim.





















