Hayırlı sabahlar Türkiye’m, Vatanım, Milletim, dostlarım, dost diye yüreğimde taşıdıkları…
Ben geldim ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
BEN DEĞİL, BİZ OLMAK
“Kendini diğerlerinden bağımsız gören bilinç düzeyindeki kişi kendini var, tek ve anlamlı görür ama karşıdakini bu boyutlarda var göremez.
Ancak BİZ bilincine geçmiş kişide hem kendisi hem karşısındaki büyük BİZ ‘İN bir parçası olarak vardır, tektir ve anlamlıdır.” (Psikolog Doğan Cüceloğlu)
Sosyal yaşamın varoluşumuza pek çok açıdan katkısı vardır. Bunlar iletişim, roller ve değerler olarak sınıflandırılabilir. Kişinin iletişim tarzı var olma düzeyini belirler. Yani, iletişim anında verdiğimiz tepkiler, bakış açımızı yansıtırken sahip olduğumuz saygı değerinin boyutunu da yansıtacaktır.
Çünkü normal sağlıklı bir bireyin temel ihtiyaçları vardır.
Anlaşılmak ihtiyacı bunlardan biridir ve ancak doğru iletişim ile bu duyguyu iletişim kurduğumuz kişiye geçirebiliriz
Toplum insanı etkileyen gerçek ilişkiler bütünüdür. Toplum kelimesinin esas ifadesi insanların ihtiyacından doğmuştur. İnsan ırkı diğer türler gibi tek başına yaşayamaz.
Bunun için insanlar bir araya gelerek toplumları oluştururlar. Toplumsal hayata ilişkin sorulardan biri bu hayatın nasıl devam ettiğidir; insanlar doğar, büyür, ölür ama toplum varlığını sürdürmeye devam eder.
Toplum da bir oyun takımı gibi üstelik ondan çok daha karmaşık bir yapı içerisinde pek çok unsurdan oluşur. Bu unsurların bir bütün olarak karşılıklı ilişki ve etkileşim içerisinde oluşturduğu yapı, toplumsal hayata süreklilik kazandırır. Toplum, temelde toplumsal etkileşimlerin ortaya çıkardığı toplumsal grup, kurum ve kuruluşlardan oluşan bütündür ve bu bütününü oluşturan bireyin var olabilmesi için toplumda belli değerlerin yaşaması şarttır.
Belki de saygı en temel türlerinden biridir. Saygı, bir insana gösterilecek en asil davranış şeklidir.
Çünkü içerisinde güven, sevgi, hoşgörü, anlayış, sabır, sorumluluk, paylaşım, duygudaşlık gibi birçok unsuru barındırmaktadır. Bu kadar çok anlam yüklü bir kavramı sınırlayabilmek mümkün değildir.
“SAYGI DÜZENİN ANAHTARIDIR” demiş Türkiye Cumhuriyetimizin banisi ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk…
“Her birey kendi refahından sorumludur ve bireyin bu süreci bütün toplumun refahını etkiler. Ancak savunulan “BEN” salt kendimiz değilizdir. Farklı bireylerin birlikte yaşayabildiği, eşit ve diğerlerine saygı gösterdiği bir toplumsal yaşam kültürünü geliştirdiği, düşünen, sorgulayan, üreten ve çözümün bir parçası olan bireylerle ancak “BİZ” olabiliriz.
Hayatın pek çok alanında birlik ve beraberliğe her zaman ihtiyaç duyuyoruz. Dönem dönem de bunu hemen herkes bir kere dile getiriyordur eminim. Ancak bu “birlik ve beraberlik” söyleminin içini doldurabilmek, bu kavramı eylemlerle desteklemek gerektiğine inanıyorum.
Ortak hedefler, çıkarlar, amaçlar için birlikte hareket etmek, birbirinin eksiklerini tamamlamak; kısaca istenilen birlikteliği oluşturmak oldukça zor maalesef. “BEN” iken, “BİZ” olabilmek için ilk adımın atılmasını beklemeye gerek yok. Ki bunu 6 Şubattan buyana görüyor yaşıyoruz, Kahramanmaraş merkezli 40 bin 642 AFAD açıklamasına göre can kaybettiğimiz deprem felaketinde. Milletçe kenetlendik ve bu kenetlenmeyi her açıdan her daim yapmalıyız…
“BİZ” kavramının içini doldurmak, “Biz” olabilmek üzere bir yaşam alanı yaratmak için arkamıza bakmak aslında yeterlidir.
Toprağın vatana, halkın millete dönüşmesinin en güzel örneğini tarihte 16 imparatorluk kurma yeteneğine sahip Selçuklu ’da, sonra Osmanlı’da ve en son Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde küllerinden kendini var eden Türkiye Cumhuriyetinde gösterebilmiş bir milletiz.
Bu “BİZ” olabilmenin kudretidir.
Şunu iyi bilmeliyiz ki; “Vatan varsa biz varız, bayrak dalgalandıkça insanca yaşayabiliriz, ezanlar susmadıkça yüce dinimiz ifa ederiz…”
Biz bağımsızlığın ne olduğunu ecdadımızın, yüz binlerce şehidimizin kanlarıyla yazılan şanlı tarihimizden öğrendik ve bunu hiç unutmayıp, unutturmamız gerekir!..
“Bencillik dostluğun zehiridir” diyor Balzac. Gerçekten de öyle nice dostluklar tarafların ben, ben demesi sonu kötü şekilde sonlanmaktadır. Ah! Gerçek manada, içten ve samimi bir şekilde ben yerine biz diyebilsek. Bizim için istediklerimizi karşı tarafımızda bulunanlar içinde isteyebilsek, ne kadar güzel ve iyi olur değil mi dostum…
İslam dini (Ene)’ciliği bencilliği kesinlikle reddeder. Ben demek yok. Biz demek vardır. Kur’an-ı Kerim’de Hz. Allah (c.c.) Tek olmasına, kâinatın mutlak halikı ve sahibi olmasına rağmen, ayeti kerimelerinde; “İnnaateyne”, “İnnafetahna”, “İnnaarezna”, “İnnaenzelna” (biz verdik, biz açtık, biz arz ettik (yükledik), biz indirdik) buyurmaktadır. Burada insanlara bir ders ve ibret vardır. Tek olan Hz. Allah (c.c) ben demiyor. Biz diye hitap ediyor…
Unutmayın; bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir…
Bu konuda aynı düşüncelere sahip birilerini arıyorsanız dostum; Kim; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım…’ unutma dostum…
Bu vatan için;
“Tarihin dilinden düşmez bu destan, Nehirler gazidir, dağlar kahraman, Her taşı yakut olan bu vatan, Can verme sırrına erenlerindir.”
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa Vatandır.”
Haydi dostum şimdi sende benim gibi kahveni al, otur bir köşeye. Ruhumuzu keşfe çıktık, sen de katıl bu serüvene… Her bir yüreğe uzun sağlıklı ve mutlu bir hafta sonu dilerim, ömrünüzce içi sevgi dolu hayat ağacınıza asılan günleriz olsun.
Sevin, sevilin, hayat sevince ve paylaşılınca güzel dostum… Ve diyelim her bir cümleye; “atalarımızdan emanet aldığımız bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir…” Sakın ola unutmayın bunu… Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun, gecenizden doğan sabahınıza selam olsun… Hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, bir gün bir yerlerde, yeniden görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#