Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Asuman S. ATASAYAR

Belkıs Bibi’nin Duası

Asuman SOYDAN ATASAYAR Yazar Asuman SOYDAN ATASAYAR
21 Aralık 2010
Asuman S. ATASAYAR
3
401
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

BİR HARF 2. NESİR YARIŞMASINDA 2. LİK ÖDÜLÜ alan yazımı paylaşmak istiyorum sizlerle…

Şiddetli kışın karına buzuna meydan okuyarak, güneşin yakıcılığına aldırmadan yeri öpmeye yakın eğilmiş beliyle, bastonuna tutunarak her gün gezintiye çıkardı Belkıs Bibi.Anadolu dilinde ‘Hala’ anlamına gelen, ‘Bibi’ diye hitap ederdi ona herkes. Hiç evlenmediği ve kimi kimsesi olmadığı için mahalle ve şehir halkı ona hürmet gösterip sever, sayar ve yardım etmeye çalışırdı. Bibi, her gün birinin evine, kendi eviymişçesine sahiplenerek giderdi. Akordu bozulmuş titrek ve tiz sesiyle ev halkına ahkâm keserek sohbet ederdi.

Hafızamda en fazla kaydı kalan tarafı sert üslûbu ile emr-i vâkî istekleri ve bastonu. Elindeki bastonunu, yanına yaklaşmak isteyen çocuklara karşı savunma amaçlı da kullanır, sinek kovalıyor gibi sağa sola sallardı. Yapılan ikramlarla karnını doyurduktan sonra sanki kendisini bekleyen varmışçasına, geleneksel kuralı bozmadan, akşam olunca evine dönerdi karınca adımlarıyla.

Yüz yaşında olduğu söylenirdi. Zayıflıktan kemiğine yapışmış buruşuk derisinin altından nerdeyse kılcal damarları bile sayılacaktı. Eski püskü fistanının üzerinde ya solmuş bir yelek veya eski bir hırka bulunurdu. Konu komşunun verdiği yırtık, bozarmış siyah renkli lastik pabucun içinde yırtılmaya yüz tutmuş mest giyerdi ayaklarına. Dizlerinden çoğunlukla aşağı sarkmış iç pijamasının üzerine rast gele geçirdiği kirinden rengi anlaşılamayan çorabı, “düştüm düşeceğim” diye bağırırdı adeta.

O soğuklara nasıl dayanırdı bilinmez ama yüzünün güldüğü de pek görülmezdi. Genellikle sinirli ve kızgın olurdu. Başında yaz-kış sürekli taktığı, kirinden beyaz mı gri mi bilinmez olmuş tülbendi, sabah giderken düzgün olsa da akşam eve döndüğünde bembeyaz saçlarının püskürüşünden harpten çıkmış görünümünü alırdı.

Henüz ilkokula gidiyordum bu mahalleye taşındığımızda. Oyuna çok düşkün bir çocuk olduğum halde karda kayarken kızağımı, çelik, çomak, ip, top, seksek, ne oynuyor olursam olayım, oyunumu terk edip ona koşardım. Evimize çok yakın bir mesafede oturduğu için bizim oyun alanımızın içinden geçerken görürdüm onu. Önce tülbentini düzenleyip, baston tutmayan elinden tutarak itinayla, ayağınca yürüyerek ona yardım etmeye çalışırdım. Buz kesmiş elini cebime sokarak evine götürürdüm.

Yıkılacak kadar eski, tek odalı kerpiç bir evde yaşıyordu tek başına. Evinin beş-altı basamaklı tahta merdiveni, kırılacağı günlerin geri sayımındaydı adeta. Dış kapısı hakeza; çocuk yaşımda bile iki kere zorlasam kırılacak kadar eski idi. Her gün o eskiliğinden yıkılmaya hazırlanan kapısını, paslı siyah upuzun bir kilitle kilitlerdi titreyerek. Anahtarını entarisinin sağ cebine sigara ve çakmağının yanına koyardı. Zorlanarak çıktığımız merdivenden sonra, çukur toprak zemini olan, duvarlarının sıvası dökülmüş, küçük bir antreye girilirdi. Burada komşuların ve belediyenin yardım amaçlı gönderdiği odunlar gelişi güzel atılmış dururdu. En son kaç yıl önce badana yapılmışsa kireç ve çamur renkleri alacalı ve çatlaklar içindeydi. Oldukça yüksek olan tavanında kim bilir kaç böcek yuva kurup âlem yapıyordu.

Antrenin sağından yattığı odaya girildiğinde duvarların dökülen sıvaları ve daracık pencerelerin kasveti iç bunaltırdı. Tavanındaki mertekler, çürümekten aşağı geliyorum diye el ediyordu adeta.

Odanın girişinde sağ alt köşesinde yerden bir metre kadar yükseklikte, incecik suyu zor akıtan, paslı musluğun bir metrekarelik çevresi dört parmak yüksekliğinde kara betonla çevrilmişti. “Çağ” dedikleri bu küçücük alan, evin hem banyo hem mutfak görevi yapıyordu. Musluğun hemen yanında çivileri çıkmış tahta bir raf ve kızıla çalan renklerde bakır kaplar bulunurdu. Küçücük bir gaz ocağı ve eski bir çakmak evinin yegâne lüks eşyası idi. Komşuların gönderdiği yemekleri titreyen elleriyle ısıtmaya çalıştığı etrafa saçılan yemek döküntülerinden belli oluyordu.

Odanın tam ortasında borularında delikler olan, çürümekten içinin ateşleri gözüken ve etrafında küllerden tepeler oluşmuş bir soba kuruluydu. Yaz kış bu soba dururdu yerinde. Sobanın hemen yanında kırk yamalı bir yer yatağı vardı. Gözünüz kapalı önünden geçseniz umumi tuvalet önünde olduğunuzu sanırdınız kokudan. Odaya girince rutubet, küf, sigara ve idrar kokusu karışımı ağır bir hava karşılıyordu ilk olarak. Cebinde daima taşıdığı Bafra sigarası ve gazlı çakmağı olurdu. Elleri üşümekten his kaybına uğradığı için sigarasını yakarken ellerinin sağa sola titreşim hareketleri sebebiyle sık sık kaşını, kirpiğini yakardı. Veya kızgın bir ses tonuyla yanındakilerden yardım isterdi.

Yaz tatillerinde bize gelen Annemin Babaannesiyle akran oldukları için çok iyi anlaşırlardı. İkisinin de zayıf gören gözleri, ağır işiten kulakları ve yarısı hatırlanan anıları sayesinde oldukça hoş anlar yaşanırdı. Bir defasında, Bibi bizim divana yanını dönerek oturmuş. Onun geldiğini duyan Annemin babaannesi, Bibi’nin sırtının dönük oturduğunu fark etmediği için yanına oturarak “Hoş gelmişsin Belkıs Hatun! ” diye arkasından sarıldığında, Bibi’nin dengesini kaybederek ayakları havaya kalkarken, her ikisi de düşme tehlikesi geçirmeleri anında çıkarttıkları ilginç çığlık sesleri dilimize pelesenk olmuştu.
Gülmek isteyenler için çok iyi malzemeydiler.

Havanın güzel olduğu zamanlarda bizim balkona oturup, sırtını güneşe vererek sigarasını tüttürürdü. Babam onun cebine sık sık sigara paketleri koyduğu için sigarası bittiğinde ilk olarak bize gelirdi. Babama uzaktan akraba olduğu için hak iddia ederek yarı muzip bir tavırla anneme “Emmimin oğlunun gününü biraz da ben göreyim. Hep sen mi göreceksin” gibi laflar ederek başköşeye otururdu.

Sobamızın yanına oturtup hikâyelerini dinlemek iç huzurumuz için iyi bir gıdaydı.

Onun kışın ayazında, buzunda bastonuna dayanarak evine dönüş çabaları, merhamet duygularımın azaba dönüşmesine yol açıyordu o çocuk yaşımda. Elimden gelen bir şey vardı; elinden tutup evine götürmek ve sobasını yakmak. Odunların dizilişi ve tutuşturuluşu hakkında gözlemlerime dayanarak, kırık sobasına odunları annemin dizişi gibi dizerek tutuşturmaya çalışırdım. Her an üzerimize devrilme tehlikesi vardı sobanın. Hangi hayırsever(!) kuruyorsa bu sobayı, boruların iç içe geçirilişi tamamen baştan savmaydı.

Annemin evimizin odunlarını tutuşturmak için, çam odunlarını küçük küçük eşit şekilde bölüp bir kutunun içinde sakladığı çıralardan bir avuç gizlice cebime koyarak Bibi’nin sobasını tutuşturmaya giderdim. Elimden geldiğince ısınmasına, bulaşık kaplarının yıkanmasına, evinin temizlenmesine de arada bir yardım ederdim.

Akşamları, annem yemek yaparken babam anneme sıkça hatırlatırdı ona yemek göndermesi için. Çünkü annem çocuklarının telaşından unuturdu çoğunlukla. Ben de annemin vereceği bir tabak yemeği götürüp Bibi’nin önüne koymak için sabırsızlanırdım. Aklım ya oyunda ya da yarına yetiştirmem gereken ev ödevimde olduğu için acele ederdim ve annemden oldukça azar işitirdim bu yüzden.

Ona yardım ettiğim zaman, asılmış suratını yumuşatarak dua ederdi bana. O dua ettikçe hayata güvenle bakan çocuk ruhumla gayretim artardı. Dışarıdaki oyunu çoktan unuturdum dua alıyorum diye.

Ama bir duası vardı ki; onu beğenmezdim, sık sık sözünü keserdim. Bana inat ederek, üzerine basa basa tekrar ederdi çocuk muzipliğinde bir tavırla kıs kıs gülerek.

Her sözünün başında: “Cennet hatunu olasın, dert görmeyesin, Allah ne muradın varsa versin…” gibi sözleri sıraladıktan sonra da: “Hâkim Hanımı olasın, sultanlar olasın! ” Diye mutlaka eklerdi titrek ses tonuyla. Benimse çocukken adâlete düşkünlüğüm yüzünden hâkim olma hevesim vardı. Hele o yaşlarda evlenmek mi Allah korusun! “Ben evlenmeyeceğim Bibi… Hâkim hanımı olmayı istemiyorum. Bana hâkim olasın diye dua et e mi! ” derdim. Tüm ısrarlarıma rağmen söz dinlemez bir çocuk edasıyla omzunu silkeleyerek “Demem! ” diye kıs kıs gülerdi.

Bir gün yine elimde kalacak kadar eski olan süpürgesiyle evini süpürüyordum. O da sigarasını tüttürerek aynı duaları tekrarlıyordu bana. Aniden süpürgeyi elimden bırakarak: “Hâkim olasın demezsen süpürmem! ” demiş karşısına dikilmiştim. Tehdit edecektim kendi aklımca.

Yine gülerek omzunu silkti, boncuk gibi mavi gözlerini üzerime dikerek:
“Demem çatlak, demem! ” dedi.
“Niye demiyorsun Bibi? ” diye yüksek ses tonuyla sorduğumda kaşlarını çatıp ellerini sallayarak, kızgın bir halde:
“Hâkim olup nedicin çatlak? Elin herifi kazansın sen de sultanlar gibi ye! Demeeem! Demem” diye bağırmasın mı? Korkumdan bir daha tekrar edememiştim. Asla istediğim duayı söyletememiştim ona.

Şehir dışında okumaya gittiğim senenin yaz tatiline geldiğimde öğrendim ki birbirine güvenen komşuların ihmâlkârlığı sonucunda, bir kış gecesi sobasını yakmaya çalışırken Bibi tülbentini tutuşturmuş ve hastanede can vermiş zavallı. Olayın detaylarını annemden dinlerken ağlamıştım.

İhmal edilen Bibi miydi? Yoksa insanlık mıydı? Düşünmek gerekiyor.

Ne zaman onu düşünsem düğümleniyor boğazım. Hemen aklıma, bana ısrarla yaptığı duası geliyor nedense?

O kadar başarılı bir üniversite öğrencisi olmama rağmen, önüme çıkan bir yığın engeller yüzünden iş hayatının tadına bakamayan bir ev hanımı olarak yaşadım bunca yıl. İçimde ukde olarak kalan çalışma hayatım, acaba onun yaptığı dualar yüzünden mi engellerle karşılaşmıştı diye düşünüyorum bazen…

Dua gibi bir beddua mı desem acaba?

Nur içinde yatsın.

Paylaş
Etiketler: anıedebiyatihtiyarinsaninsanlıkyardımyaşam
Önceki Yazı

Gece Yarısı “Yansımaları” Zamanımı Çaldı

Sonraki Yazı

Kadıköy Belediyesi Kitap Günleri

Asuman SOYDAN ATASAYAR

Asuman SOYDAN ATASAYAR

İlişkili Yazılar

Fikirlerin Capcanlı
Anma

Fikirlerin Capcanlı

11 Kasım 2025
5k
Pikaplı Radyomuz Vardı
Anı / Günce

Pikaplı Radyomuz Vardı

17 Ekim 2025
5k
Ömürdeki Sonbahar
Asuman S. ATASAYAR

Ömürdeki Sonbahar

15 Ekim 2025
5k
Ceyhan Denince
Asuman S. ATASAYAR

Ceyhan Denince

27 Eylül 2025
5k
Sonraki Yazı

Kadıköy Belediyesi Kitap Günleri

Yorumlar 3

  1. ahmet fidan says:
    15 yıl önce

    Asuman Hanım,
    Tebrik ederim.
    Öykünüzü sıkılmadan okudum.
    Biraz uzunca da olsa, (doğal olarak) sözcükler ve betimlemelerdeki zincirleme aktarımlar sürükledi işte. Ve sonunda bitirdim.
    Gerçek bir öykü. Ömer Seyfettin tadında…
    Tekrardan tebrik eder başarılarının devamını dilerim.

    EEEE ÖYLE.
    HAYATTA FIRSATLAR BULUT GİBİDİR.
    YAKALARSINIZ VEYA UÇUP GİDİŞİNE BAKAKALIRSINIZ.

    O halde, size “CARPEDİEM^” diyorum.
    Bir bibi öyküsü de sizin için yazmamalarına dua edin.)))))

  2. Asuman SOYDAN ATASAYAR says:
    15 yıl önce

    Teşekkür ederim Ahmet Bey…beğendiğinize çok sevindim…tavsiyenize uyacağım…uymamaktan öte bir şans ta yok zaten:)))
    Okuyan gözünüze sağlık efendim..selamlar

  3. Behçet Yani says:
    15 yıl önce

    Bütün içtenliğimle tebrik ediyorum Asuman Hanım,
    Nice güzel ödüllere… Selamlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap