Kar bastırmıştı, sis içerisinde kalmıştı. Morali bozulmuş ve “kış erken geldi,” demişti.
Bulutlar griydi, içinde fırtınanın kopması yakındı. Elinde değil, soğuğa karşı tepkiliydi, odun kesmeliyim, dedi.
Salih, emekli olmuş ve vadinin güney yakasında evini yaptırmıştı. Çocukları vilayette okuyordu. Büyüğü bir yıl sonra kendini kurtarıyordu. Düşündüğünü uygulamaya koyan Salih, sebze, meyve ve inekler beni yüzeye çıkaracak, diyordu.
Memurluğundan bugüne kadar ki yaşantısını yazıyordu. Salih, yazdıklarımı kontrol ederken, biraz da gülerim. Kuşlar gibi erken konar ve seher vakti için öterim, diyordu.
Yaşantısının inceliklerini ve düşündüğü halde başaramadıklarını yazmak istiyordu. İş hayatındaki hatalarını anlatmayı arzuluyordu. Beynimin karışıklığına rağmen, olanı biteni yazacağım. Kışa kadar kalan, “ekşi elmayı,” bir şekilde beyaz kâğıda dökeceğim, diyordu.
Yazdıklarımı okudukça gülüyorum. Ben gülüyorsam başkaları da güler diyerek, yazmaya devam ediyorum. Çünkü çocukça olaylara, gülmemek elde değildi.
Salih’in karda düşmesi gülünçtü, çünkü bir tarafını kırabilirdi. Ayağındaki lastiklerle, her zaman kayardı. Kaymayan kalın tabanlı bot almalıydı. Esnaflardan biri öyle demişti. Bot için ayakkabıcıya gittiğinde kar kıyamet giydiği kösele ayakkabıya gülmüşlerdi.
Salih, yaşadıklarını yazdı. Ama amatörce yazılmış sayılırdı. Salih görevine “ısız yollar,” diyordu. Bu demektir ki romanının adı da ıssız yollar olacaktı.
Salih elinden birinin tutmasını bekliyordu. Çünkü yazdıkları, ilk deneyimiydi.
Kendini deredeki kuşlar gibi, güvensiz hissediyordu. Sürü halindeki kuşlara özenip acaba onlara mı katılsam, diyordu. Arada havuz başında oturup kuşları izlerdi.
Çınarın altından çay ocağına geçiş, yağmurdan kaçıp güvenli yere gitmek, kendini korumaya almaktı. Memurluk günleri geldi aklına. Yol kenarında; toprak kokusuyla irkilir ve sebzeliğinde kendini bulurdu. Niçin buradayım dediğinde gözleri yaşlanır ama “vatan hizmeti,” derdi.
Toprak ısındığında, bağına bahçesine koşardı. Ekinleri, sebze ve meyveleri toprağının gülleriydi. Güller arasında güler ve olgunlaşmaya yüz tutan, meyveleri izlerdi.
Tepeye ahşap bir ev kondurdu. Evi kayaların güneyine kurmuştu. Böylece evi, rüzgârın yıkımından korunuyordu. Salih için tepeler, yaşam demekti. Yazdıklarını biraz gülerim, diye okuyordu.
Yollar medeniyetin ölçüsü, diyerek, tepeye ait yolu düzenledi.
Hasan TANRIVERDİ























