Takılır kalırsınız bazen, bir söze, bir öğüde, hâttâ bir türküye…
Siz mi sürüklenmektesiniz peşinden, o mu sizi sürüklemekte; bilemezsiniz… Kovsanız da düşmez yakanızdan.
Düşüverse rahatlayacaksınızdır da olmaz bir türlü. Esarette gibi hissedersiniz kendinizi.
Aha, şu cümleyle başladı bende bu kez esaret:
“Her olayı, her belayı, milletten saklamayı, üstelik o olay ve belalardan kazanç sağlamayı siyaset zannedenler var oldukça ne hırsızı biter ülkenin ne arsızı ne de yüzsüzü”
Ben size sormuş olmayım da siz bana sormuş olun: Ne mi yaparım böyle zamanda?
Üstüne giderim beni esir edenin. gitmiyorsa, ben de göndermem. Ben onun esiri olacağıma, o benim esirim olsun derim, irdelerim. Analizlerim, sentezlerim, sorarım sorgularım.
Türkü mü dilime düşen örneğin? Ne tonuna bakarım sesimin ne ahengine!. Bıktırasıya tekrarlarım, hem de ünüm çıktığı boydan.
Bir söz, bir deyiş mi esir aldı? Derinine inerim.
Bir eylemini mi gördüm, söylemini mi duydum örneğin, o densiz siyasinin… Daha başka densizliklerini aklıma getirir küplere binerim…
“Yeteriz!” mi dedi, yetseydin; saman ithal etmezdin derim. Yetseydin, ‘yardım et ki, yardım edeyim, diye ortalıkta dolanmazdın’ derim.
“Birliktelik”ten mi söz etti!… “Düne kadarki söylemlerin neyin nesiydi” derim.
İnatlaşmak değil bu!.. Bir tepki, kanıtlanma yöntemi… Boyun eğmeme deyin isterseniz. “İnanç ve iradeye direnç katmak” deyin!…
Meydanı densize yüzsüze arsıza bırakmamak işin aslı…
*
Doğadan ve doğaldan gelene hiç sözüm olmaz bak!… Zira doğa, kendi yasalarına uyulsun ister. Çalmaz da çaldırmaz da!. Ahlak ve erdemi bilir. Ne’sine karşı durmalı bunun?
Kendisinden usulüne göre alınmayan her bir şeyi HIRSIZLIK sayar doğa.
Hırsızlık ne?… Hırsız kim!?..
“Bir malın, sahibinin rızası olmaksızın sahiplenmek kastıyla gizlice alınması” hırsızlığın tanımı ise, “olaylardan ve belalardan kazanç sağlamayı siyaset zannetmek” adap hırsızlığı değilse nedir? Üstelik doğada bir taşın yerinden edilmesi bile hırsızlığa dâhil edilmişken…
İşin faili hırsız; koruyup kollayanı da arsız…
Hırsızı arsıza soramazsın, “Nasıl bilirsin?” Sorsan sonuç alamazsın.
Kendi yasalarına uyulduğu sürece hiç kimseyle alıp veremediği yoktur doğanın. Durup dururken kimseye hırsız yaftası takmaz. Arsız yaftası da takmayacağı gibi…
Usulünce kendisinden alındığında cömerttir de üstelik. Uyum ister doğa, tahakküm değil.
İnsanoğlunun aç gözlüsü öyle mi ya!…Densiz olunca “Tahakküm! de tahakküm!”.
Çaldığıyla yetinmez; doğadan da çalmaya kalkar. Çaldığını buldum sanır. Oysa günü geldiğinde doğa, kendinden çalınanı kat be kat geri alır.
Oysa işin doğası şudur: Yasalar derde çare olup, sorun çözmeli, yeni sorunlar yaratmalı değil. İnsan azmazsa, doğa azgınlaşmaz…
Adı ne olursa olsun; yasal dayanağı olmayan, gönüllülük temeline dayanmayan zor alım, hırsızlıktır. Emir komuta halkasıyla dayatılan her alım gibi… Zor alım gasptır.
Toplum doğanın ayrılmaz parçasıysa topluma örnektir doğa ve onun yasaları.
Hiç kimseye ayrıcalık tanımadan eşit uygular. Ne hatır bilir ne gönül!.
Yöneten azmazsa yönetilen azmaz. Yöneten çalmazsa, yönetilen çalmaya örnek bulamaz.
Doğa aldatmaz. Bencil değildir, adam da satmaz., Serttir ama cömerttir. Doğa hak yemez…
Aksine hırsıza hırslıdır, kinlidir… Çalınana ses etmez görünse de kendinden çalınanı affetmez, günü gelende alır öcünü, yerde bırakmaz. HES der kesersen deresinin önünü, misliyle alır öcünü.
Kendisinin açmadığı kanalı açmaya kalkarsan, unutmaz bunu. Kendisinin açtığı kanalın, derenin önünü kestiğinde unutmadığı gibi!…
Hırsızlık saydığında, mutlak bir gün kıstırır senin de kuyruğunu. Öcünü almadan da salıvermez o kuyruğu…
Çalan da, doğadan çaldığını yanına kâr kaldı sanan da, tam da bu nedenle düşünmeli sonunu.
Hırsızlık olmasın istiyorsa yöneten, ya hırsız olmayacak, ya hırsızları koruyup kollamayacak. Ya da her şeyi göze alıp, birlikte kirli enkazın altında, günün birinde, kalmayı göze alacak.
Madem öyle!… İşte böyle!..
Hırsız zenginleştikçe şeref kefesi hafifler!.
Çalan muteberse toplumda, o toplum çok yaşamaz. Çöker.
Kurtuluş Savaşları kadar elzemdir öylesi toplumlarda: “Temizeller”
Hesap sormadır bunun adı. En çok da bundan korkar çarkını çalmak üzerine kurmuş olanlar. Baskıları, zulümleri, hukukla oynamaları bundandır.
Yasama, yürütme yargı başta, tüm yetkileri tek elde toplama çabaları bundandır…
Hırsızlığın türevidir bütün günahlar. “Yetmezlikler” de dahil buna.
İşte “HIRSIZLIK” üzre birkaç kelam: Ben aktaranım. Elçiye zeval olmaz. Biline…
* Hırsız olmayan zengin olamaz. Onlar çalınca ticaret, biz çalınca hırsızlık…(Victor Hugo)
* Bir hırsız yaratmak için sahip ayarlayın; suç yaratmak için yasaları… (Ursula K. Le Guin)
* Ahlaktan yoksun bir iktidar makamı, ya hırsız yapar insanı ya soysuz. (Ahmet Ümit)
* Eskiden bir adamı hırsızlık edince hapse atarlardı. Şimdi doğruyu söylediği için hapsediyorlar. (Maksim Gorki)
* Yeterince hırsızlık yaparsan, çaldığın paralarla seni aziz ilan edecek bir kilise satın alabilirsin. (Comte De Lautréamont)
* Küçük hırsızları asıp yok ederler. Büyükleri ilerlemiştir, ülkeyi ve sarayı yönetirler. Goethe)
Bir söz de benden olsun mu?
* Hırsızları bulmak istiyorsan kavga ettir ki çaldıkları dökülsün.
DEVAMI DA VAR!…
Öyle bir ülkede yaşamak istiyorum ki,
Orada evlerin kapısı kilitlenmesin;
Soygun, hırsızlık, cinayet sözcükleri unutulup gitsin.
Nazım Hikmet Ran
Hırsızlık, para, mal mı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mi olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?
Victor Hugo
Her sabah yeni bir gün doğarken,
Bir gün de eksilir ömürden;
Her şafak bir hırsız gibidir
Elinde bir fenerle gelen.
Ömer Hayyam
Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler;
Kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus! dediler…
Künyeni almak için, partiye ettim telefon:
Bizdeki kayda göre, şimdi o mebus dediler!..
Neyzen Tevfik
*
Mehmet Halil Arık
Emekli eğitimci DENİZLİ