Katır, onun can yoldaşıydı. İşini gördürür ama sağlığına özen gösterirdi.
Çavuş, “yaşlılık saatim gelip çattı. Sarsılmaya başladım. Kendimde güç bulamıyorum. Çalışma zevkim, bulanıklaştı. İşi başarabilme, yeteneğimi kaybettim,” diyordu.
Yaşlılık, kasırga gibi başıma çöreklendi. Kıpırdamaya halim kalmadı. Yatsam da dinlenemiyorum. Katırımı size emanet ediyorum. Besleyin ve uzun süre, taşıma işinizi de görün. Katırım güçlü ve çalışkandır, dedi.
Muhtar: Onu, köyün katırı olarak kabul ediyorum. Bakımını yapan kasabaya götürüp eşyasını taşır. Muhtar, sıraya girip taşıma olayını başarmak varken, bir hırs uğruna dün ki kavga ayıptı. Katırı, bir daha işinde kullanmasınlar. İşlerini bir gün sonraya ertelemeleri gerekirken, kavga çıkartmışlarsa, cezasını çeksinler, dedi.
Kötülüğü benimseyenler, şiddete yöneliyor. Bu tür yönelimler, insanın ekosunu tetikler ve vurmak kırmak gibi, zulümden kaynaklanan karakter gelişimine neden olurlar. Karakterin ortaya konması ise tam bir aptallıktır. Aptallar da buz üzerinde olduğunun farkında değildirler.
Sarf edilen yavan sözler, kimsenin akıl süzgecine takılmaz. Konuşmasını beğenir. Böylece haklı olduğu kanaatine ulaşır. Yamaca tırmanmaya başlar. Buna göre düşman tepede keyif çatar.
Yavan sözlerin karşılık bulmaması, onu ilgilendirmez. Bağırdıkça haklı olduğunu ispatladığını sanır. Kendi şahsiyetini düşünmez ve zafer kazanmış gibi davranır. Bu davranış insanları dehşete düşürür.
İnsanlar, iyilik adına meydana bırakılan, katır için kavga edebilmişlerse, nasıl bir şahsiyette olduklarını anlamak zor olmasa gerekir. Yavan sözler, kimseye ilaç etkisi yapmamıştı. Halbuki olayı kavga ile çözmeye çalışanlar, düşük seviyede zulüm yapmışlardır.
Muhtar: “Bu davranışlara izin vermeyeceğim,” dedi.
Bekir çavuşun katırı, köyün getir götür işlerinin emektarı olmaya devam etti. Olgun bir şahsiyet ve ahlak geliştirmemiş kişiler, alçak perdede kaldılar.
Muhtarın alçak perdede kalanlara dikkat etmesi gerekirdi.
Hasan TANRIVERDİ























