Çocuklar pencereden sarktıkları gibi, birbirleriyle şakalaşıyorlardı. Bir iki defa ikaz edilmelerine rağmen, davranışlarında bir değişme olmadı.
Hava soğuk sayılırdı. Yanımdaki beyefendiye, “üşümüyorlar da” dedim.
Beyefendi: Bunların okulları yok mu? Diye sordu.
Okuldan kaçmışlar ve ailelerini de aldatıyorlar. Trenin yakın geçtiği bina veya elektrik direklerinden de mi korkmazlar, dedim.
Tren rayına yakın, çimde uzanmış yatan iri bir köpeğe seslendiler. Ellerindeki kâğıt parçasını üzerine attılar. Uzun boylu ve zayıf olanı avazı çıktığı kadar bağırdı. Köpek kafasını kaldırıp bakmadı. Yalnız gözünün birini açtı ve kapattı.
Çocuklar köpeği, öldürülüp raylara atıldığını sandılar.
Tren geçtikten sonra, köpek aniden, kalktı ve kaçtı. Mandanın tren geçtikten sonra ürkmesi gibi. Çocuklar birbirleriyle işaretleşip gülmeye başladılar.
Trende kalabalık arttı. Bir durak sonra ineceğim için kapıya yaklaştım. İçeri girenlerden biri çocuklara bağırdı, adeta gürledi. Onlar da hemen içeri girdiler. Çocukların sesinin kesilmesinden memnun olduk.
Gürleyen adam geriye gidince, çocuklar aynı davranışlarına devam ettiler. İçeri giren satıcı ve dilenciler; abilerim, ablalarım sözleri ilgimizi çekti ve çocukların hareketleri dikkatimizden kaçtı. Onlara kimse bir şey söylemedi, belli ki sıkıntı kabullenilmişti.
Çocuklardan biri trenin elektrik direğine yakın geçeceğini, fark edince, içeriye çekilmeye kalmamış istemiş, pencereden bir kol geçti. Anlık bir olay, belki de geçerken, el salladı. Kol geçti, yalnız çocuğun tanımlanamaz acıyla, yeri göğü tutan, bağırması yürekleri titretti.
Çocuğun bağırmasına tren durdu, zaten durağa da gelmiştik. Aceleyle indim ve caddeye doğru yürüdüm. Yürüdüm ama çığlık peşimden ayrılmadı. Caddede taksicilerin ve balıkçıların bağırmasıyla çocuğun feryadı biraz hafifler gibi oldu.
Çocukların yaptığı doğru değildi. Yalnız böyle bir acı feryada yürek dayanmazdı.
Çocuğun çığlığı, tüm sesleri bastırmış, trenin acı sinyali ve gürültüsü, duyulmaz olmuştu. Çığlık, acı bir feryada dönüşüp kümelenmiş bulutlara sığındı.
Çocuğun avazı çıktığınca bağırması, hastaneye ulaşmış olsa, dedim. Acıyla kolu hastaneye kim götürecekti. Bilinen bulutlara ulaşan ses, belki yağmur damlalarını da yerinden oynatmıştı. Kol ile ilgili yarış başlamış olmalıydı, diye aklımdan geçti.
Makinist nasıl davrandı, bilemedim ama çok üzüldüm.
Kulağımdaki sesler, sanki içimi oyuyordu. Görevli olsa çocuk pencereyi açamayacaktı.
Görev yerimde, bir süre kendime gelemedim.
Hasan TANRIVERDİ























