Küresel salgın sebebiyle büyük bölümü evde geçen koca bir yıl için “en çok film izlediğim yıl bu yıl oldu” diyecek birçok kişi olduğunu tahmin ediyorum. Bu durumun belli başlı nedenlerinin; salgın tedbiri olarak uygulanan sosyal mesafeyle seyahatlerin azalması, sokağa çıkma yasağı, evden çalışma imkânının yaygınlaşması olarak gösterilebilir.
2020 yılının son günlerini yaşadığımız şu günlerde yıla dair kısa bir muhasebe yapacak olursam ben de bu cümleyi sarf edeceklerden biriyim. Bu durum salt yetişkinler için değil, tahminimce çocuklar ve çocuklu aileler için de geçerli olduğu yaşadığım tecrübe ile sabittir. Hal böyle olunca çocuklu aileler gönül rahatlığıyla izleyebilecekleri film bulmakta zorlandılar. İşte böylesi bir günde izledik “Ballon-Balon” isimli filmi.
Almanya yapımı Balon, 125 dakikalık süresiyle nispeten uzun bir film. Yönetmenliğini Michael Herbig’in üstlendiği filmin konusunu hayata geçirilmeye çalışılan çılgın bir plan oluşturmuş. Bu planın öyle bir özelliği var ki; üstün bir cesaret istiyor.
Gerçek bir olaydan beyaz perdeye uyarlanmış 2018 yılında vizyona giren filmde; Strelzyk ve Wetzel ailesinin Doğu Almanya’dan Batı Almanya’ya kaçma girişimini konu alıyor.
Çılgın Plan
1979 yılının yazında, Doğu Almanya’nın Thüringen şehrinde yaşayan iki aile Batı Almanya’ya kaçmak için bir plan yaparlar. İşinde başarılı bir elektrikçi olan Peter Strelzyk (Friedrich Mücke), ambulans şoförlüğü yapan Günter Wetzel (David Kross) ün rol aldığı filmde kaçış planının diğer büyük aktörü; ev yapımı bir sıcak hava balonudur.
Filmin konu aldığı dönem Demokratik Alman Cumhuriyeti olarak bilinen Doğu Almanya’dan Batı’ya kaçma girişiminde balonu diken kişi ambulans şoförlüğü yapmasına rağmen iyi bir terzi olan Günter’dir.
Uzun emekler sonucunda dikilen balonla kaçış girişimi, sınırına metreler kala yağan yoğun yağmurla ağırlaşan balon sebebiyle başarısızlıkla sonuçlanır. Düşen balondan sağ salim kutulunmuş olunsa da balonun düştüğü yerdeki kalıntılar polisin bu kaçma girişiminde haberdar olmasına ve kaçma girişimin tekrar deneneceğine dair güçlü tahminlerde bulanmalarına sebep olur. Bir müddet sonra tahmin edildiği gibi olur ve aileler bir kez daha kaçma girişiminde bulunurlar. Ancak bu defa işler daha zordur.
Filmdeki atmosfer, renk, kurgu ve sahneler gerçekten başarılı. Ancak filmi anlamak için ll. Dünya Savaşı sonrası başlayan “Soğuk Savaş” yılları hakkında az da olsa bir bilgiye sahip olmak gerekiyor. Eğer izleyici bu konuda bilgisiz ise; filmdeki ailelerin duygularını, göze aldıkları tehlike, giriştikleri işin olağanüstü cesaret gerektirdiği ve neden bu işe giriştiklerini anlamakta güçlük çekebilirler. Zira filmde bu noktalara yeterince yer verilmemiş.
I.Dünya Savaşı sonrası Almanya’nın doğu ve batı olarak ikiye ayrılmasıyla doğuda olanların batıya, batıda olanların doğu tarafına dönemeyeceği, birçok ailenin bu yüzden çocuklarından ayrı kaldığı, gündelik hayatta yaşanan sıkıntılar, Berlin Duvarı olarak adlandırılan o beton duvarın görüntüleri eşliğinde Doğu ve Batı Almanya’nın kısa tarihini içeren bir bilgilendirme bölümün filmin girişine monte edilmiş olsaydı, tarihsel gerçeklik içinde hafızalarda kendisine daha kalıcı yer bulabilirdi. Filmin çocuklarla izlenebilir nitelikte olduğu düşünülürse bu husus (bana göre) film için büyük bir eksik.
Sonuç
Filmin yaşanmış, gerçek bir olayı senaryolaştırması izlenme kalitesini attıran, abartılı bulunma ihtimalini saf dışı bırakan ve dikkat toplayıcı bir unsur olduğu tartışmasız bir gerçek.
Hiç düşmeyen tempo ile “Acaba şimdi ne olacak?” sorusu izleyicide tatlı bir gerilim yaratıyor. Bir kaçış hikâyesi olan filmdeki aileleri izlerken sanırım çoğu izleyicinin aklına düşen soru benim de aklıma düştü: “Ben olsam buna cesaret edebilir miydim?”
Oldukça heyecanlı, kendini izlettiren, insanoğlunun azminin sınırsızlığını gösteren filmle özgürlüğe olan bir yolculuk izleniyor.
Film bittiğindeyse, filmdeki balonun gerçeğini görüyor izleyici. Balonu dikeni ve ona eşlik eden üç küçük çocuğu da görüyor. İşte o anda anlıyorsunuz ki; kaliteli bir film izlemişsiniz. Filmin başarısı gerçek olaya ait fotoğraflardaki detaylara olan uyumunda gizli. Tabii başarılı çekimleri ve etkileyici oyuncaları da es geçmemek gerek.