Bahçıvan formasıyla, elma ağacına yaslandı ve toprağım canlandı, dedi. Çünkü elma ağacıyla birlikte bahçeye bahar gelmişti. Yoldan geçenlerin selamını aldı ve gözleri, nazlı nazlı büyüyen, sebzelere daldı.
Daldan dala atlayan kuşların, ötüşünü izledi. Kuşlardan birinin atığı, sırtına geldi. “Rütbemi aldım,” dedi. Bahçıvan artık rütbeliydi. Kuşların seslerini kolaylıkla ayırt edebiliyordu. Hatta sabah saatinden itibaren, hangisinin ilk önce öttüğünü dahi biliyordu.
Bahçıvan, rütbesiyle gururlanıyordu. Ağaca yaslandığı gibi kaldı. Kuşların beslenmeleri, vücut yapıları ve akrabalık ilişkileri karışıktı. Öğrendiği orijinal bilgileri ise gerektiğinde kullanıyordu. Böcekle beslenenlerin çoğalması için özel çalışmalar yapıyordu. Çünkü bahçe için sıkıntı yaratan, böceklerin doğal olarak, tüketilmesi gerekiyordu.
Böcek yiyen kuşların çoğalmasına odaklanan bahçıvanın omuzuna düşen elma yaprağına yan gözle baktı. Saatler sonra ikinci rütbemi de aldım, dedi.
Bahçıvan günün ilk saatlerinden itibaren, önce kuşlardan ve sonra da ağaçtan rütbesini almıştı. Rütbelerinden çok memnundu. Şehre indiğinde, bir omuzuna kuş ve diğerine de yaprak maketi taktıracaktı.
Bahçıvan yaslandığı yerden, kendi kendine “topraktan çıkan büyüyor. Marullara bakar mısınız?” Dedi. Hafif bir rüzgâr çıkmıştı ki, dalların dansının peşine yine bir yaprak düşmüştü. Bahçıvan; önce kuş atığı, sonra yapraklar, rütbemi tamamladı, dedi. Formasına ikinci bir yaprak ekletecekti.
Doğal gübrelenmeyi sağlayan bahçıvan, yoldan geçenlerin, kolay gelsin, sözlerine eliyle teşekkür ediyordu. Formasıyla mutluydu. Bazılarına formasındaki rütbeleri gösteriyordu.
Bahçenin düzenini kendine göre en iyi yapmıştı. Görenler beğendiklerini.gizlemiyordu. Bahçıvanı tebrik ediyorlardı.
Bahçıvan, sebzeliği ziyaret etmek isteyenleri, kabul ediyordu.
Formasını gururla giyiyordu.
Hasan TANRIVERDİ























