“Bağımlılık, alışkanlık ilk kez, anne karnındayken parmak emmekle başlıyor.”
E. P
Amerika ve batı ülkelerinin çalışanları, iş yerlerinde “ücretsiz” danıştıkları terapistleri bulunuyormuş.
Keşke bizim ülkemizde de bu sağlık hizmeti olsa.
Toplum gittikçe çürümeye doğru yol alıyor.
Depresyon baş gösteriyor. Ruh nezlesinr tutulmuş bireyler kendilerini tükenmiş hissediyorlar. Değil kitap okumak, film izlemek, vb, işlevler şöyle dursun, kendilerini dikkat eksikliğinden, yararlı hobilere veremiyorlar.
Ve sosyal dünyamızda her 2 kişiden biri depresif davranışlar sergiliyor.
Herkes sanki birbirini yanlış anlamaya hazır olda duruyor..!
Haberlere şöyle bir bakın! Her kanalda aynı tema işleniyor.
Her yer beyaz öfkeyle, şiddetle dolu!
Kavgasız, tartışmasız, kansız, ölümsüz bir gün geçmiyor, şu hayatta!
Ne ailelerde, ne de dış dünyada mutluluk haram sanki insanlara…
Peki, nedendir?
Kendimce sıralayacağım nedenlerini:
Bundan 25 yıl önce bilim teknikte okumuştum:
” Savaşlar, depremler, afetler, sanayi bölgelerinin hava atıkları ve motorlu araç frenlerinden, atmosfere dağılan negatif enerji tam %70 imiş.
Biz bu enerjiyle zaten soluk alıyormuşuz.
Bazı kanser, sebepsiz ağrıların ve yorgunluk, ruhsal bozukluklarının nedeninde, asıl temelinde %70 negatif enerjiyle dolaşıyormuşuz.
Düşünebiliyor musunuz; trafikte adam korno çaldı, diye diğer adam bıçakla ona saldırıp darp etmesinin temelindeki asıl agresif etkiyi?
40 yıl önce insanlar bu kadar sıklıkla uçağa binmiyorlardı.
Çifter çifter ceplerinde dijital oyuncak ve telefonlar taşımıyorlardı.
Uzay uydu çöplüğü değildi.
İnternet 1998 yılında hayatımıza sokulmamıştı.
Eloktromanyetik sinyallerle MS, kanser, kalp hastalığına neden olan baz istasyonları günümüzdeki gibi çok yoktu.
Hatta, yerleşim alanlarının dışındaydı. Suçtu!
Şimdiyse yan apartmanımızın çatısında yükseliyor, o ölüm kuleleri..!
Atmosferde günümüzde %70’lerden daha fazla negatif elektrik yayıldığını düşünüyorum. Çünkü; insanlar mutsuzluklarıyla, stresli ruh halleriyle, gerginlikleriyle zaten birbirlerine öyle çok fazla negatif enerji yayıyorlar ki…
Hem de saatlerce gözleriyle odaklandıkları TV’ler, ellerinde tuttukları cep, androidlerle, pc, internet yoluyla aldıkları % 1500- 2500 statik elektrikle elektromanyetik enerji yüklüler.
Hiç düşünebiliyor musunuz, bu negatif enerjinin insanın beden ve ruh sağlığını nasıl bozduğunu?
Ve beyinlere, hücrelere verdikleri zararı?..
Korkunç boyuttadır!
Geçmiş yıllardan bu anlatmamı destekleyecek bir gazete haberiyle bu tezimi destekleyecek örnek gösterebilirim:
Almanya, ülkesinde kalkıp inen Nato’nun Jetlerini topraklarından kalkıp havalanmasını istememiş. Nedeni ise çevrecilerin yüzlerce imzaladıkları dilekçeleriymiş.
Efendim o jetler, Alman halkının ruhsal sağlığını tehdit eymekteymiş.
Nato Jetlerinin neden olduğu aşırı gürültü ve çevre kirliliğinden dolayı cinsel iktidarsızlık, aile içi şiddet başgöstermiş.
Nato ülkeleri, sonunda toplanmışlar, bir karara varmışlar. Alınan karar: Alman toplumunun ruhsal hastalığını bozulmasına neden olan o jetler, Nato üyesi Türkiye’ye, yani İncirlik Üssüne gönderilmesine, imza çokluğu ile karar verilmiş.
Gördünüz mü, Almanya’yı? Nasıl da halkını koruyor.
Özellikle Adana’da, İstanbul’daki adliye rafları şiddet, aike geçimsizlikleri, cinayetler, adam yaralama, ve benzer suç dosyalarıyla doludur.
Hiç düşündünüz mü, neden boşanmalar ülkemizde çok?
Ve niçin fazla suç işleniyor?
Asliye Hukuk davalarının fazla oluşu, düşündüren ciddi boyuttadır.
Cinayetler, tacizler, vs, büyük suçlar işleniyor toplumumuzda.
Ne yapılmalı?
Acil olarak toplum sağlığını koruyacak psiko teknik sağlık merkezleri açılmalı.
Her 10 ila 30 kişi üzeri çalışanı olan işyerlerinde; bir psikolog veya psikiyatristler zorunlu görev almalıdır.
Üniversitelerde ruh sağlığı eğitimini verecek alanlar açılmalı. Akıl ve ruh sağlığı eğitimcileri, psikolog, vb, ruh sağlığı hizmeti verecek tıbbi sağlıkçıların sayısı arttırılmalıdır.
Yok öyle bireylerin, tetapistlere haftada 300 ila 500 TL para ödemek, amacıyla değil…Devlete bağlı ( SGK) çalışmalı. Psiko teknik hizmet verecek, ruh sağlığı çalışanları yetiştirilmelidir.
İnternetin, dijital dünyamızda sıklıkla kullanılması
Kandaki dopamin, seratonin, adrenalin, vs gibi bazı hormon artışlarına neden olduğundan, kişilerin, beyin loblarındaki düşünce merkezini bloke ettiği kesinleşmiştir.
Bu nedenle bu çağın teknolojisi dozunda kullanılmadığından, insanın ruh sağlığını bozacak bağımlılıktır. Hatta, küçük çocukları bile oyunlarla oyalayarak, tıpkı eroin bağımlılığı gibi kötü bir hastalıktır.
Nasıl mı?
6 ila 8 saat uyumayan bir çocukta ve yetişkinde neler gelişir?
• Saldırganlığı ve dürtüsel davranışları artar.
• Dikkat eksikliği artar ve böylece öğrenme süreci olumsuz etkilenir.
• Beslenme sorunları oluşabilir. Teknolojiye bağımlı yaşayan kişilerde zamandan kazanmak için şekerli gıdalar (abur cubur vs.) ve fast food tüketimi fazlalaşır.
Obezite ve şeker hastalıkları artar.
Bunun için internet bağımlılığını tedavi edecek poliklinik hizmetleri ücretsiz verilmelidir.
Ekranlardan uzak kalarak, hayatın gerçeği ile yaşamaya araştırılmalıdır.
Bireyi boş durmaktan kurtaracak,
Müzik, resim, el sanatları, el işi, vb, gibi sevdiği bir dallarda eğitilmesi için bireyi mutlu edecek hobi merkezleri kurulmalıdır.
Ve bu merkezlerde edindikleri eserlerini sergileyeceği sergi alanları açılmalıdır.
Sonuç:
Aksi halde ruh sağlığı bozuk bir toplum, yok olmaya, parçalanmaya mahkumdur.
Cinsel iktidarsızlıktan tutun da boşanma ve cinayetlere bile neden olan hormonsal değişimin adıdır: Bağımlılık.
Günümüzde çoğu insan, adeta her an patlamaya hazır canlı bir bombadır.
Unutmayalım!
Mutsuzluk bulaşıcıdır.
Mutluluk enerji bataryası boşalmış bir insan, asla sevgiyi, şevkati ve en güzel hisleri duyumsayamaz.
Emine Pişiren /Kocaeli





















