‘’Eyvah!” dedim kendi kendime, ‘’Ya benim yağmurlarım tutarsa, yanımda selpak da yok!’’ Çünkü biliyorum ki az sonra en duyarlı olduğum konulardan biri hakkında bir tiyatro oyunu izleyeceğim. Ve o aniden bastırmasından korktuğum yağmur başlarsa sağanak haline bile dönüşebilir. Böyle düşünerek gittim İstanbul Şehir Tiyatroları’nın sahnelediği ‘‘Ocak’ta Bahar” isimli tiyatro oyununa.
“2. Dünya Savaşı sonrası Yugoslavya’sındaki güç dengeleri, sömürü ve manipülasyonları sorgularken çok kültürlülüğün yaşandığı bu topraklarda kardeşin kardeşi öldürmesine tanık olunmasını” konu aldığını oyunun tanıtımlarından biliyordum.
Oyun, eski ve gözyaşları ile sınırları yeniden çizilerek birkaç devlet adı altında bölünerek dağılan Yugoslavya’nın ve günümüz Sırbistan’ının ortak değeri olan ünlü yazar-yönetmen-senarist Dusan Kavocevic’ in aynı adlı eserinden uyarlanmıştı.
Yazarın çok yönlü kişiliği, Lizbon’da büyükelçisi, Belgrad Zvezdara Tiyatrosu Sanat Yönetmeni, Sırp Bilim ve Sanat Akademisi üyesi olarak görev yapmasına sebep olmuş ve oyunları çeşitli dillere çevrilmiştir. Edebiyat, fotoğraf, sinema, sanat, mimarlık kategorilerinde eserler yazmış olan popüler yazarın en ünlü yapıtlarından bazıları: Buluşma Yeri, Dar Ayakkabıyla Yaşamak, Kunduracı Doktor, Ocak’ta Bahar, Yıldız Tozu olarak sayılabilir. Bir röportajında ‘’Oldum olası sanatın kurumsallaşmasına sıcak bakmamış biriyim ben. Sanatçının memur olduğu tiyatrolarda, sanatın iyice geriye çekilip kurumun öne çıkmasından daha doğal ne olabilir ki! Zaten sanatçıdan ne memur olur ne de emekli sanatçının emekliliği mezarda başlar.” diyen yazarın aynı adlı eseri Emir Kusturica tarafından’’ Undergrand (Yeraltı)” ismiyle filme de alınmışken benim gözyaşı kaygım yersiz değildi şüphesiz.
Ancak müzikleri dışında beklentimi ne kadar yüksek tutuğuma yanarak ayrıldım salondan. Acaba önce filmini izleseydim daha iyi özümser miydim oyunu diye düşündüm? Sonra aklıma salondan ayrılanları tahlil etmek geldi. Baktım ki herkes bi şaşkın, sesiz. Alkışlar coşkusuz. Ve dedim ki ‘’Necla yalnız değilsin.”
Ardından geçen yıl Şubat ayında bilet aldığım ancak gidemediğim ‘’Makedonya Gamzesi” ’isimli oyun geldi aklıma.
Makedonya Gamzesi oyunu, gazeteci-yazar –dramaturg Üstün İnanç’ın aynı adlı kitabından uyarlanan bir oyundu ve yönetmeni de pek takdir ettiğim Tarık Şerbetçioğlu idi. ‘’Bir avuç vatanseverin Makedonya dan İstanbul a uzanana mücadelesi” cümlesiyle tanıtılan oyun da (eğer gidebilseydim) Şubat’ta Bahar gibi hayal kırıklığı mı olacaktı benim için diye düşünmeden edemedim. Ama sanmam çünkü oyunu izlemeye hazır hala gelmek için artık basımı bulunmayan Makedonya Gamzesi isimli kitabı satın almak istemiş, bulamayınca eski bir baskısını Üsküdar Şemsi Paşa Kütüphanesi ‘nde tespit ederek ödünç almış, bir solukta okumuştum. Bu sezon gösterimde olsaydı izleyebilirdim ama sahnelenmiyor ne yazık ki. Eğer sahnelenirse gelecek sezonlarda izlemek isterim. Tam burada bir dipnot daha iletmek isterim ki o da şudur: Söz konusu kitabı 2018 yaz ortasında bin bir güçlükle temin ettiğimde kendi kütüphanemde değil köyümüz olan Makedonya- Kocacık Köyü İlkokulu kütüphanesinde olmasının daha uygun olacağını düşündüm. Aynı tarihlerdeki memleket ziyaretimizde kitabı okula teslim ettim, umarım Makedonya Gamzesi kitabı benim okuduğum gibi istekle okunuyordur.
Tekrardan hayal kırıklığı ile sonuçlanan tiyatro izlencem hususuna dönecek olursak bu konuda diyeceğim o ki; “Az uman çok sevinir.” Beklentiyi her zaman minimumda tutmak daha iyi tabii ama oldukça zor… Yapabilene bravo!
Kaynakça:
https://tiyatrolar.com.tr/dusan-kovacevic
https://kidega.com/yazar/dusan-kovacevic-109890
http://www.salom.com.tr/arsiv/haber-76874-dusan_kovacevIcden_profesyonel_ve_Intiharin_genel_provasi.html
https://sehirtiyatrolari.ibb.istanbul/Activity/Detail/175





















