Azeri kardeşlerimizin muhteşem zaferi; Ermeni çetelerini bozguna uğratması ve işgal altındaki topraklarını kurtarması, hepimizi çok mutlu etmiş, gururlandırmıştır.
Savaş sırasında “devamlı olarak” hiç kural tanımayan, sivilleri hedef alan, gözü dönmüş, Türk ve İslam düşmanlığı ile insanlıktan çıkmış, tarih boyunca hep birilerine tetikçilik yapmış, hiçbir zaman gerçek devlet vasıflarına sahip olmamış, bu haysiyetsiz ve haddini bilmez hainlerin hezimete uğraması için çok dua ettik. Yüce Rabbim(cc) de lütfunu esirgemedi. Bunları rezil duruma düşürdü. Diasporanın da bir gücü olmadığını gösterdi. (Kaldı ki Diasporanın; sefil, perişan durumdaki Ermenistan umurlarında değildir. Onlar ekonomik ve politik çıkar peşindedir. Tam anlamı ile istismarcıdırlar.)
Bu arada haddini bilmez, Türk ve İslam düşmanı, sömürge soyguncusu Macron da ağzının payını aldı. Hala şov peşinde ve Karabağ ile ilgili anlamsız ve saçma kararlar almakla meşgul. Bir taraftan da AB’ye, Türkiye aleyhine kararlar aldırmakla uğraşıyor. Şimdilik onu da beceremedi. AB’nin şımarık, müflis, devamlı yardım talep eden üyesi Yunanistan ile birlikte hüsrana uğradılar.
1– Zafer kutlamaları, her Türk evladı gibi beni de çok gururlandırdı ve ağlattı. (Rabbim (cc) her iki ülkenin Mehmetçiklerini korusun.)
a) Türkiye/Azerbaycan kardeşliğinin sergilenmesi çok sevindiricidir. Ancak Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve diğer Türk devletlerinin liderleri de olsa, daha muhteşem bir tablo sergilenmiş olmaz mıydı?
b) Bu arada; bir asır önce aynı zaferlere imza atan, Kafkas İslâm Ordusu Komutanı Nuri Paşa’yı da, Rahmet ve minnetle andık. 2783 Azeri şehidimize de dualar okuduk.
c) Bu zaferde, Türkiye’nin her açıdan desteği önemli olmuştur. İHA ve SİHA’lar Ermenileri perişan etmiştir. (Ancak, bu başarıyı hazmedemeyenlerin İHA ve SİHA’lara karşı etkisiz kılma çalışmaları yapacağı bellidir. Lütfen, biz de bunları bertaraf edecek çalışmaları ihmal etmeyelim.)
2– Her iki Cumhurbaşkanı’nın da “Avrasya Paktı” konusunu gündeme sokmalarının çok önemli olduğuna inanıyorum. Atatürk’ün başardığı Balkan ve Sadabat Paktları gibi bir oluşum saklanırsa çok yararlı olur. Ancak bunun çok kolay olmayacağı da açıktır. Zira üye olarak zikredilen ülkelerin tümü birbirinden çok farklıdır.
a) Ermenistan, (kendisi için çok hayırlı olmasına rağmen) üye olur mu? Kindar tutumunu, Türkiye’den toprak talep etmek gibi saçma hayallerini terk eder mi? Diyasporaya karşı çıkabilir mi? Çocuklarına, küçük yaştan itibaren, Türk düşmanlığı aşılamaktan/yalancı tarih öğretmekten vazgeçer mi? Ülkeye hakim olan az sayıda ailenin etkinliğini bitirip, gerçek demokrasiye geçebilir mi? Tetikçilik yapma karakterinden kurtulabilir mi?
– Aslında kendisine uzatılan bu zeytin dalına sarılsa çok şey kazanacaktır. Kinini, inadını, düşmanlığını terk etmemek, kendisini ebediyen sefil ve perişan edecektir.
b) İran, ne kadar samimi olabilir? Ermenistan destekçisi olmaktan, Türkiye’ye karşı ikiyüzlü davranmaktan, aşırı mezhepçilikten vazgeçebilir mi? Bakın okunan bir şiiri bile nasıl kasıtlı yorumlayabiliyor ve bize saldırma fırsatı olarak kullanıyor? Böyle bir birlikteliğin kendisine, ne kadar yararlı olacağını idrak edebilir mi?
c) Gürcistan bizimle ve Azerbeycan’la dost ancak, Rusya’nın kara listesinde.
d) Rusya’nın olaya müspet baktığı ifade edildi. Ancak sistemi çok iyi kurmanın önemi de unutulmamalıdır. Merhum İnönü’nün dediği gibi,”Büyük devletlerle dost olmak, ayı ile yatağa girmek gibidir.”
e) Aslında bu birliktelik sağlansa, zaman içinde diğer Türk Cumhuriyetleri/Katar/Pakistan/Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de üye olabilir. Çok daha güçlü bir birliktelik doğar. ABD ve AB’nin hegemonyası da önlenir. Ulaşım, enerji, tarım, sanayi ve Ar-Ge konularında çok güzel işbirlikleri gerçekleştirilebilir. Her türlü ambargo etkisizleşir.
f) Bu birlikteliğe bir de (zamanında Merhum Erbakan’ın başlattığı) D/8 grubunun daha güçlü ve aktif hale getirildiğini ilave edebilirsek, ne muhteşem bir tablonun ortaya çıkacağını düşünelim. Ayrıca Afrika’nın da, Türkiye için ne kadar müsait bir ortam olduğunu, 42 ülkede büyükelçiliğimizin bulunduğunu, THY’nin uçuşlarını, tarihi ve dini bağlarımızı akıldan çıkarmamalıyız.
3– Türkiye’nin ABD/NATO ve AB’ye mahkûm olduğunu düşünmüyorum. (Elbette bunlarla ilişkileri keselim demiyorum. Ancak alternatifleri, mutlaka değerlendirelim. Ancak lütfen bunlara, dost-müttefik lafını kullanmayalım.)
a) Son iki yazımda; ABD/NATO ve AB’nin, Türkiye’ye karşı tutumlarını, amaçlarını uzun uzun yazdım. Gerçek dost olmadıkların dile getirdim. Bize karşı gösterdikleri tavırlardan; devamlı tehdit, baskı, iki yüzlülük, haksızlık, kalleşlik, ambargo, suçlama ve yaptırım kararlarından/teröre, fetöye, şımarık Rum ve Ermenilere verdikleri desteklerden/sömürgeci reflekslerinden/bizi küçük gören saygısız ve küstah tavırlarından/S-400 şantajlarından/cami saldırılarından velhasıl, tüm pisliklerinden tiksindiğimi belirttim. (Kendilerini dev aynasında görüyorlar. Asırlardır sömürgeleri soyarak, soykırım yaparak –ki halen devam etmektedirler- zengin olmuş; bugünü ve geçmişi kirli, eli kanlı, Siyonist ve Evenjelist çetesinin uşağı, İsrail’in kölesi, haçlı ruhunun esiri, ırkçı ve faşist eşkiyalarsınız. İnsanlıktan nasibi olmayan tiplersiniz. Hangi hakla; bizi tenkit ve tehdit ediyor, akıl veriyorsunuz?)
Bakınız; yıllardır teröre, devamlı destek veren, Hz. Ali’siz (RA) Alevilik projesini yürüten, kara ses rezaletini sahneye koyan, ırkçı-azınlık düşmanı Almanya, şimdi de Alevilik’i ayrı bir din olarak kabul etti. Amacı, Sünni/Alevi ihtilafını körüklemektir.
b) İç politikada; iktidarı birçok konuda beğenmiyorum ve tenkit ediyorum. Ancak dış politikada birlik olmanın zaruretine inanıyorum. Bu açıdan Mavi Vatan Kıbrıs, Doğu Akdeniz vb. konularına hepimizin sahip çıkması gereken, milli davalar olduğunu düşünüyorum. Başta kara ve deniz kuvvetlerimiz olmak üzere, silahlı kuvvetlerimizin çok güçlü olması gerektiğini savunuyorum.
c) S-400’ler Türkiye için önemlidir. Zira bu sistem 15 Temmuz ihanetinden sonra satın alındı. Çünkü Türkiye’nin en yakın ve en büyük düşmanı ABD’dir. Bu sistem ABD hava hücumlarını def edecektir. (Lütfen, yıllar önce basılan “Metal Fırtına” kitabını tekrar okuyalım) Biz gerilla savaşı ile ABD’yi (Vietnam ve Afganistan’da olduğu gibi) perişan edebiliriz. Kozmik Oda bunun için soyuldu. Sırlarımız ifşa oldu. Ümit ederim ki, sistem yeniden inşa edilmiş olsun.
ABD’nin de, AB’nin de canı cehenneme. Biz güçlü olursak, her türlü yaptırım vız gelir, tırıs gider. Bu açıdan; başta tarım, savunma sanayi, eğitim kalitesi, su kaynakları, yüksek teknoloji vb. konulara ağırlık verelim. Gurbetçilerimizden yararlanarak, daha etkili lobi faaliyetleri yürütelim. Liyakata ve istişareye önem verelim. Her açıdan güçlü olalım. Bağımsızlığımızdan taviz vermeyelim.
Hazır ol cenge, istersen sulh-u salah. Zaten 40 yıldır ABD ve AB’nin tetikçisi terör örgütleri ile savaşıyoruz. Tertipledikleri darbelerle uğraşıyoruz. Yüce Rabbim (cc) sonsuz şükürler olsun, yıkılmadık dimdik ayaktayız. Sizin yaptırımlarınız bizi yolumuzdan döndüremez. (Lütfen S-400’leri tam anlamı ile aktif hale getirelim. Hatta bir tane daha alalım. Savaş uçağı üretimini de hızlandıralım.)