Sevgili okurlarım, bizler Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü anlamak için İstiklal Savaşı öncesini bilmemiz gerekir. Sebebine gelince, Birinci Dünya Savaşı öncesinde, Osmanlı Devletinin yanlış politikaları yüzünden, devletin nizamı bozulmuş, mevcut topraklarının çok büyük bir kısmını kayıp etmişti. Kısacası Osmanlı Devleti eski gücünü yitirmişti. 1876 sonrasında Avrupa’daki topraklarımızı kayıp ettiğimiz gibi, Balkan Savaşının galibi olan Ruslara, savaş tazminatı olarak Kars, Artvin ve Batum illeri verilmişti. Durum bu vaziyette iken, Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşına, Almanya Devletinin yanında katıldı. Birinci Dünya Savaşının kayıp edilmesiyle birlikte, Osmanlı Devleti paramparça oldu. Üç kıtada var olan topraklar tamamen elden çıktı. Anadolu işgaliyle birlikte tarihten silinme noktasına gelindi. İşte tam bu noktada Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919 da Samsun’a varmasıyla, bağımsızlık savaşımızın ilk adımı atılmış oldu. Bu hareketin ilk kıvılcım ateşi, Amasya Tamimiyle yakıldı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, yayınlamış olduğu tamimden önce 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa ve diğer Paşalarla bir araya gelerek, almış oldukları kararları uygulamaya koydu. İlk önce 23 Temmuz ve 27 Ağustos 1919 da Erzurum Kongresini yaptı. Bu Kongreye gelen delegelerle, vatanın tehlikede olduğunu ve kurtarılması gerektiği kararını almış bulundu. Sonrasında Sivas’a hareket ederek, 4-11 Eylül 1919 da Sivas Kongresini gerçekleştirmiş bulundu. Bu kongrede de, Erzurum Kongresinde almış olduğu kararlarla, Sivas Kongresinde alınan kararları hayata geçirmeğe karar verdi. Yapılan Kongrelerde ne manda, ne himaye kabul edilmedi. Verilen bu kararlar üzerine, işgal edilen şehir ve bölgelerde yaşayan ve eli silah tutan vatandaşları, silahlı direnişe geçirmek üzere örgütlenmesini sağladı. Daha sonra, Ankara’ya gelerek 23 Nisan 1920 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açtı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kararıyla, hem Meclisin Başkanı, hem de ordularımızın Baş Komutanı unvanıyla yetkilendirildi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu yetkileriyle dağıtılan ve silahları ellerinden alınan ordumuzu yeniden düzenli ordu haline getirdi. İşgal küvetlerine karşı çeşitli cephelerde savaşarak bağımsızlığımızı kazandırmış oldu. İstiklal Savaşını Kazanan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, yalnızca ulusumuzun bağımsızlık savaşını veren değil, Misak-i Milli sınırları içinde, 29 Ekim 1923’de, Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurduğunu bütün dünyaya duyurmuş oldu. Birçok alanda, köklü Devrimler yaptı. Cumhuriyeti sağlam temellere oturtturmak maksadıyla, gece ve gündüz durmadan çalıştı. Kurmuş olduğu cumhuriyetin kurumlarıyla birlikte, çağdaş medeniyetin içinde yer alınmasının da gayretini gösterdi. O bir kurtarıcı kahraman, hem bir siyasi deha, hem de öngörülü bir devlet adamıydı. Eğer erken aramızdan ayrılmamış olsaydı, belki de bu gün dünyanın parmakla gösterilen, bir ülkesi olurduk… Ne yazık ki her ölümlü gibi, O’da 10 Kasım 1938 de, saat 09.05 ‘e aramızdan ayrıldı.
Sevgili okurlarım, biliniz ki 10 Kasım yas tutma günü değildir. Sürekli olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptıklarını öğrenmek, öğretmek ve uygulamaktır. Hele hele ülkemizin ve dünyanın içinde bulunduğu bu acımasız ortamda, O’nun düşünce ve fikirlerine daha çok ihtiyaç duyulmaktadır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün öngördüğü ve işaret ettiği ilkeler hâlâ geçerliliğini yitirmemiştir. Günümüzde de bu ilkelere daha çok ihtiyaç duyulduğu da görülmektedir. Çünkü: Atatürk gibi dehalar ancak görünüşte ölürler. Öyle insanlar bir kuşak için doğmadıkları gibi, belli bir dönem içinde doğmazlar. O nedenle; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün açtığı yoldan yürümenin önemi bilinmeli ve ona göre hareket edilmelidir. Bu güzel ülkemizin insanları yıllardır istismar edilerek, öyle bir noktaya getirildi ki, halkımız, Ata’sına hem saygı sunmak, hem de yanlış gidişatı şikâyet etmek maksadıyla, Anıtkabir’e koşmaktadırlar. Bu duruma neden olanlar, oturup düşünmelidirler. Bu vesileyle başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, silah arkadaşlarına, şehitlerimize ve gazilerimize, bu uğurda birlik ve beraberlik içinde hareket eden halkımıza minnet ve şükranlarımı sunuyorum.
Saygılarımla.
Mürsel ADIGÜZEL
Yazar ve Halk Şairi























