Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cumartesi, Aralık 6, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Ahmet AY

Arap Baharı, Suriye Çıkmazı

Ahmet AY Yazar Ahmet AY
01 Haziran 2012
Ahmet AY
0
400
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Kendi halklarına karşı acımasızlık görevi verilmişti, başarıyla yerine getirdiler. Haklı olmak, doğru söylemek, adaleti gözetmek, zulmü kınamak binlerce kişinin ölümü için yeterli gerekçeydi.

Her şeye sessiz, bulduklarıyla yetinen, olur olmaza karışmayan bir toplum oluşturmaktı gayeleri, başardılar.

Şimdi devir değişti, ‘demokrasi’ gerekti. Bunu da daha önceki despot yönetimleri getirdikleri gibi yine “medeni batı” getirecekti.


Daha önce Arap Baharı ile ilgili birkaç yazı kaleme almıştım. Tunus’ta başlayıp Mısır ve Libya’da kısmen sonuca ulaşılan ve şimdi de Suriye’de devam eden halk ayaklanmaları aslında “pazar” kaybetmeyi önlemeye dair telaş olup, bu amaca yönelik “iç restorasyon”dur.

Elbette ki Esad gibi, Kaddafi gibi zalim ve kukla yöneticilerin bu ülkelerdeki iktidarlarının devam etmelerinden yana olunmaz, olunamaz. Halkın özgürlüğü, iradesinin tecellisi takdir edilir ancak. Lakin halklarını inim inim inleten zalimleri de bugün bölgede “bahar” rüzgârı estirenlerin bu ülkelerde iktidara getirdiklerini unutmamalıyız.

Başta ABD ve SSCB olmak üzere batılı ülkeler bu yüzyılın ortalarında kendi pazarlarını muhkem kılmak için dünyanın pek çok ülkesinde kukla yöneticilerle diktatoryal yönetimleri tercih edip desteklemeyi uygun görmüştü. SSCB Varşova Paktı-Doğu Bloku ve diğer sömürgelerini, ABD, İngiltere ve Fransa’da NATO-AT gibi geniş hinterlanda sahip örgütlenmelerle kendi pazarlarını kurdular.

II. Dünya Savaşından sonra bölgemizde Nasır, Esad, Kaddafi, Saddam, Kral Hüseyin, Kral Hasan gibi diktatörleri Mısır, Suriye, Libya, Irak, Ürdün, Fas gibi ülkelerde iktidara getirdiler. Bu ülke yöneticilerinin temel özellikleri despot, Batı yanlısı (SSCB Blokunu da Batı olarak ifade ediyoruz) kukla olmalarıdır.
SSCB ve ABD’nin bu kuklalarından istekleri, kendilerine yapılacak ekonomik yardımlara karşılık gerektiğinde şiddete başvurarak halkın sesini bastırmalarıydı. Bunun adını da “istikrar” olarak belirlemişlerdi. Demokrasinin olmadığı yerde de kukla muhalefet dışında bütün güçlerini seferber ederek farklı söyleme sahip kesimlerin bastırılması kararlaştırılmıştı. Doğrusu bu despotluklarında -halklarına dayanamayacağı baskıları sergilemelerinden dolayı- uzun yıllar başarılı da oldular.

Lakin Müslüman ülkelerde H. El Benna, S. Kutub, M. B. Es Sadr, Said Havva, M. Abduh, A. Şeriati, Bin Bella gibi İslami uyanışın öncülerinin eserleriyle başkaldırı kültürünü yeniden kazanan nesiller, yeniden muhalefet görevini üstlendiler. Bu uyanış ve muhalif ruhun kazanılmasına İran’daki İslami Devrim, HAMAS, İslami Cihad, Hizbullah gibi kendi kamuoyunda ve diğer Müslüman ülkelerde geniş taraftar bulan örgütlerin ortaya koydukları direniş kültürünün rolünü de eklememiz lazım. Tabi söz konusu ülkelerde ve (başta Türkiye olmak üzere) diğer Müslüman ülkelerde muhalefet kültürü yeşerdi, büyüdü.

Batının büyük şirketleri -ki büyük devletleri büyük şirketler yönetiyor- para karşılığında (ekonomik yardım) enerji ihtiyacını karşıladığı, pazarlarını satın aldığı bu ülkelerdeki diktatörlerden bazı taleplerde bulunmuştu;


1. “Pazar/(çıkar)ımıza zarar verecek bir ortam (muhalefet) istemiyoruz, asla arzu etmediğimiz, edemeyeceğimiz bu durumun meydana gelmemesi için muhaliflere reva göreceğiniz her türlü baskıya destek vereceğimizi taahhüt ederiz.”
2. İsrail’e dokunmayacaksınız,

3. İslamcılara göz açtırmayacaksınız.

Hakikaten batı taahhütlerine sadık kaldı ve bu ülkelerden başka taleplerde bulunmamıştı. Halkın iradesinin gerçekleşmemesine karşılık, ekonomik yardım adı altında para…

Bildiğiniz gibi Mısır turizm dışında hiçbir gelire sahip değildi(r). Tunus’un keza öyleydi. Suriye için de aynı şeyi söylemek mümkün.

SSCB dağıldıktan Ortadoğu devletleri tıkanma noktasına geldi.
1980’li yıllardan sonra Doğu Bloku ‘kendi baharını’ yaşadı. Pazar-tüketim ortamı sağlandı. Buna kapanarak direnen Yugoslavya bombalandı. Evet, sadece kapanma isteği ve bunda ısrarcı olduğu için Yugoslavya bombalandı.
Ortadoğu’da Nasır’cı, BAAS’çı Arap milliyetçi (nasyonalist) sosyalizmi terk eden Arap Müslüman gençliği ve çocuklarının büyük bir kısmı Batı’nın korkulu rüyası haline geldi. Çünkü bu gençlik ve çocukları İslami değerleri önceleyen, direnişçi ruha sahip bir şekilde yetiştiler. Batı buna “radikal İslamcılar” dese de Müslüman gençlik, internetin yaygınlaşmasından dolayı sosyal ilişkilerini geliştirerek son 15 yılda yaptıkları çok ani çıkışlarla ABD ve diğer sömürgeci ülkeleri yeniden düşünmeye sevk etti.

ABD(büyük şirketler) Ortadoğu projesini geniş halk kitleleri üzerinden gerçekleştirmek istedi. Bu planını sivil toplumu örgütleyerek, birkaç yıllık çalışmayla toplumu rejim ve muhalefet konularında bilinçlendirmesiyle gerçekleştirdi.

Ve,
İnsanın yaşama hakkının elinden alınmasını tasvip etmezsek de 11 Eylül 2001’de ikiz kulelere yapılan saldırıyla ‘gelişmemiş ülkelerin çocukları’ azameti dünyayı korkutan ABD efsanesini yerle bir etti. Daha önce “kolumuzdaki saatin akrebini görüyor” diye abartılan ABD, ‘geri bırakılmış ülkelerin esmer çocukları’ndan çekinmeyi anlamıştı ve bu saldırıyla birlikte ne kadar korkması gerektiğini de kavramış oldu. SSCB’nin yıkılmasıyla birlikte üzerinde çalıştığı “Müslüman dünya (pazarının güvenliği) için yeni proje”sini daha da hızlandırdı. Böylelikle ABD, halkların dini değerlerini yok edemeyeceğini ve fakat bundan korunmanın bir yolunun da olması gerektiğini anladı. Bu sebeple ABD-Batı “radikal olmayan” Müslümanlıkla barışmak istedi.

Pazarı zarar görmesin diye…

Zira “radikal”lerin kontrolsüz devrimleri AVM pazarlarını altüst edecekti. Dolayısıyla hem “radikal”ler kontrollü bir şekilde sistem içinde tutulacak ve hem de kendi pazarlarına halel gelmeyecekti. Batı, bunu sağlamak için şimdiye kadar yönetimi ellerinde bulunduran kuklalarına, “para vermeye devam edeceğim ancak demokrasiye geçişte gecikmeyiniz” teklifini götürdü. Bunu dönüşümü başaramayan ülkelerde (sıraları gelmişse) ABD ve diğer müttefikler ‘sivil toplum örgütleri’ üzerinden orta sertlikte geçişler yapmak zorunda kaldı! Tunus’taki kıvılcım buydu.
Mısır ABD kontrolünde olan ordusuyla Hüsnü Mübarek’i gönderdi. Tunus ve Mısır öteden beri ABD’nin periferisinde olmaları hasebiyle yöneticileri, sosyalist kültürle beslenen Kaddafi ve Esad’ın direndiği gibi direnemeden gönderildiler. Ancak SSCB’nin periferisindeki Libya ve Suriye hem asker ve hem de istihbarat servislerinin kendilerine bağlı olmasından dolayı sonuna kadar direnmeyi göze aldılar. Libya’da batının askeri müdahalesi olmasaydı bu değişikliğin gerçekleşmesi mümkün olmayacaktı. Suriye için de aynı akibeti söyleyebiliriz, Esad’ın bu saatten sonra iktidarda kalmasının mümkünatı yok. Gidecek ama maalesef halkının kanını daha çok akıtarak gidecek.
Tabi bu değişim yüklenici ülkelerin öncülüğünde olacaktı(r). Libya için Fransa, Mısır için Suudi ve ABD, Suriye için Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar…
Bu değişim için hedeflenen kimi körfez ülkelerinde (ABD’nin finans ayağı zarar görmesin diye) ayaklanma şimdilik ertelenmişse de, vakti gelince yeniden start verileceği kaçınılmazdır.

 

Peki,
İşler Suriye’de neden batının istediği gibi gitmiyor?

Bir yönüyle Türkiye ile ilgili bir durumdan kaynaklanıyor olsa da pek çok nedeni var. Aslında ciddi anlamda territoric bir durum oluşturmayacağı düşünülen Arap Baharı, Libya’da sınırların değişmesini gündeme getirdi. Suriye’de de benzer bir durum söz konusu olunca muhtemel duruma hazırlıksız olan Suriye Baharı’nın “sürükleyici” ülkelerinden biri olan Türkiye haklı olarak tedirgin oldu. Irak Kürdistanı’ndan sonra ortaya çıkma ihtimali beliren Suriye Kürdistan’ı sorunu Türkiye’nin işi kendi istediği minvalde götürmesini gerekli kıldı. Yani bu süreçte sınırların değişmesi ile ilgili pazarlık, hazırlık ve kontrolün tamamlanması gerekti.

Sınırların değişme ihtimaline Batılı ülkelerin (özellikle Fransa, Almanya) aymazlığı da eklenince Suriye ile ilgili politika ağır çekime alınmış oldu.

Yoksa kamuoyunda bilindiği gibi Rusya, Çin, İran buna engel oluşturmuyor. ABD bu ülkelerin şirketlerini rahatlıkla ikna ederek Suriye’ye bir müdahaleye gidebilirdi. Bu ülkelerin Suriye’yi ayakta tutma gibi bir niyetleri ve dertlerinin olmadığını biliyoruz. Batı, Rusya ve Çin arasında Esad sonrası için bazı hesap ve paylaşımlarla ilgili sorun var ki bu karşılıklı menfaatlerle giderilebilirdi.
Bu arada şunu da belirtmeliyim ki, bu ‘devrimlerin’ ekonomik faturası başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkelerine kesildi. Karşılığında da 15 USD olan petrol yavaş yavaş 100 USD üzerine çıkarıldı.

Sadece petrol fiyatlarındaki artışları ele alırsak herkes bir şeyler kaybederken, Batının ne kaybettiğini düşünelim.

Kaybetmekten söz açıldı da,

Sahi,
Batının kaybedeceği bir şeyi kalmış mıydı?

Son bir soru;

‘Bahar’ını yaşayan ülkelerde muhalifler tarafından ABD ve Batı aleyhine bir tek slogan dahi atıldı mı? Yıllarca bu ülkelerin diktatörlerini ayakta tutan ABD ve diğer ortakları değil miydi? “Bahar”larını yaşayanların daha birkaç yıl önceyi unutmuş olmaları mümkün olmadığına göre bir şeyler olmalı bilmediğimiz. Arap Baharı dedikleri süreci/değişimi yaşayan ülkelerdeki “sürükleyici/yüklenici” ayaklardan en az bir tanesi (hatta en önemlisi ve en etkilisi) ABD adına işin tam ortasında olmalı. 40 yıl boyunca ABD, Fransa, İngiltere denince burnundan soluyan Libyalı, Mısırlı muhaliflerin bir tane ABD bayrağını yakmamalarının bir değil pek çok nedeni olmalı.

Evet,
Bölgedeki bütün diktatörlerin en kısa zamanda görevden uzaklaştırılıp bu ülkelerde halkın iradesine uygun yönetimin oluşturulması gerek. Lakin dediğim gibi sorumuz havada kalmaya devam ediyor.

Ne oluyoruz sorusunu sormuyorum,

Neden?.

Twitter: @AhmetAY_

Paylaş
Etiketler: periferisuriyevarşov paktı
Önceki Yazı

Sezeryan ve Kürtaj Cinayet İse Halkı Aç Bırakmak Nedir?

Sonraki Yazı

Yoksa İstanbul, Hiç Bizim Olmadı mı?

Ahmet AY

Ahmet AY

Ahmet Ay'ın Tüm Yazılarını Göster

İlişkili Yazılar

Ahmet AY

CHP Artık Milli Güvenlik Sorunu

06 Aralık 2020
5k
Ahmet AY

AB’nin ‘İRİNİ’ Akdeniz’e Aktı

29 Kasım 2020
5k
Ahmet AY

Başkan Erdoğan’dan Kıbrıs Çıkarması

22 Kasım 2020
5k
Ahmet AY

Biden’a Neden Sevindiler?

15 Kasım 2020
5k
Sonraki Yazı

Yoksa İstanbul, Hiç Bizim Olmadı mı?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Bebeğim

Bebeğim

06 Aralık 2025
Güvenlik Görevlisi

Güvenlik Görevlisi

06 Aralık 2025
Aklımda Bir Ses Var

Aklımda Bir Ses Var

06 Aralık 2025
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap