Her annenin sevdiği bir çiçeği vardır.
Benim annemin ki sardunya çiçekleriydi. Bir gün kaç renk olduğunu daymıştım. Sekiz renk sayabilmiştim. Hepsi öyle güzellerdi ki… Üstelik bazıları katmer katmerdi. Balkonun kenarlarında, pencere önlerinde rengârenk açarlar; her sabah güneşi selamlayan bir koro gibi evimizi neşeyle doldururlardı. Onların renkleri annemin gülüşüne benzerdi; taze, masum ve hayatın kalbine kök salmış, gibiydi.
Yağmurlu bir bahar gününde annem öte dünyaya göç edince, sanki sardunyalar da onun sessiz gidişini hissetmişti. Her gün biri sararıp biri soluyor, usulca toprağa gömülüyordu. Ne kadar özen göstersem de, ne kadar toprağını havalandırıp, gübrelerle beslesem de faydasızdı. Ellerimden kayıp gidiyorlardı. O an anladım ki, sardunyaların direnci annemin nefesiydi; onun yokluğunda her şey suskun kalıyordu.
Son kalan sardunyaya gözlerim buğu buğu dolmuşken annemin sözleri yankılandı zihnimde:
“Çiçekler de hayvanlar gibi sahiplerine alışır. Kuru bir dal görsem dikerim, her hikmetse o dal yeşillenir. Çünkü ben onlarla her gün konuşurum. Onlara türküler söylerim.”
O an bir karar verdim. Son sardunyayı, saksısıyla birlikte kucakladım ve yola koyuldum. Annemin ebedi uykusuna çekildiği yere götürdüm. Toprağın bağrına bıraktım. “Nasılsa kuruyacak,” dedim kendi kendime. Hatta onu sulamak için dahi gitmedim. Belki yağmurlar acıyı hafifletir, diye düşündüm. Ama günler, haftalar geçti; gökler bile annemin yokluğunda suskun kalmıştı.
Bir bayram arifesinde mezarına gittiğimde gözlerime inanamadım. Sardunya yaşamıştı. Üstelik tek bir dalın üzerinde iki renk açmıştı: biri kırmızı, diğeri beyaz.
O an anladım ki annem, hâlâ oradaydı. Çiçeğin yapraklarında, rüzgârla sallanan dallarında, renklerin mucizevi birleşiminde… Belki de sardunyalar, annemin türküsünü hâlâ duyuyordu.
Kırmızı: Onun sevgisi.
Beyaz: Onun huzuru.
Ve ben, annemin yokluğunda ilk kez bir varlığı böylesine hissettim:
Çiçekler bile sahibini özlüyorlardı.
Yokluğunda daimi bir özlem oluşuyor içimde,
Geride bıraktığı boşluk; zaman geçtikçe değil, derinleştikçe büyüyor. Kör bir bıçak gibi sol yanımı oyuyor. Ve her hatırasında yeniden kanıyor.
Onun yokluğunda çocuk kalıyorum adeta
Saçlarımı örmesini bekleyen küçük bir kız gibiyim.
Her dua, her gözyaşı sanki ona çıkıyor.
Ve hâlâ kulağımın derinliklerinde, annemin sardunyalarına okuduğu, türkülerini özlüyorum…
Emine Pişiren/ Akçay
#kocaelikitapfuarı
#eminepişireninyazıları
#eminepisiren10
#eminepişiren
#emineninşiirleri
#göğsümdeuyananfırtına
#emineninyüreközleri
#emineningönülközleri
#şiirler
#edebiyatgalerisi
#herkese























