ANILARLARIN IŞIĞINDA…
Olumlu davranış sevgiden geçer,
Kalbin hassaslığı güveni ölçer,
Benim titiz huyum kalite seçer,
Mutluluğa geçit sağlar gözlerin.
Muhsin DURUCAN
Andre Gide: “Anı yazmak, ölümün elinden bir şeyler kurtarmaktır.” Demişken, “Bazen arkana bile bakmadan gitmek istersin. Öyle her şeyi bırakmana falan da gerek yok. Anıları bırakabilsen yeter.” Demiş Edip Cansever… Evet, Cansever, anlamlı sözcükleri anılara zincirlemiştir.
Öyle anılar vardır ki; içten dostluklarla biriktirilen, bavullara doldurarak her yere götürmek istediğimiz ve her zaman yapamadığımız… O anlardan kimileri, dostları anımsatacak onları yâd ettirecek düzeyde koşar yetişir yanı başınıza…
Anıları şeridinde zamanla yarışıyorum. O bile unutturamıyor ilk günkü güzel anlarımızı… Hani araçtan inip görünce valizini bırakıp koşması, sarılması ve başını omzuma yaslaması… Güzel anılar güzel filmlere benzer. Konu unutulsa bile başroldekiler kesinlikle unutulmaz. Kimi kavramlar da…
Çok renkli kadife, sıcak sulu zirve, yakışan gülüş, gösterilen özveri, kıpır kıpır parmak uçları, avuç içi kaşıntı, bal meydanı, sevgi manavlığı, ninem sıcaklığı bakış, su ve kahve, kişilik ve onur, leziz yafa, yaslanılan sütun, zirveye koşmak… Kimi küçük tepkiler olsa da anıları perçinleyen böylesi sözcükler unutulur mu?
Söyleyeni belli olmamakla birlikte deneyimin süzgeçlediği kimi şiirsel sözcükleri de burada yansıtmadan edemedim:
“Yaranın yerini sorsalar gösteremezsin ama dinlediğin şarkılar ve türküler, gözleri kapalı buluyor yarayı…”
İçimde sızı, Çalıkuşu, Bir gülüşün, Bal yârim, Kurusa fidanım, Senede bir gün, Şifa istemem balından, Sevemez kimse seni, Yaşamak yalan belki, Ak göğsünde nokta nokta, Gel efendim gel… Gibi, gibi, gibi… Türkü ya da şarkıları ilk kez dinleyince hayaller üşür, birkaç kez ya da son kez dinleyince anılar belleğe üşüşür!
Ünlü Vadideki Zambak romanının yazarı Honore de Balzac şöyle demiş: “Bir kadının mutluluğu deniz feneri gibidir. Geleceği aydınlatır, aynı zamanda tatlı anıların maskeleri altındaki geçmişi de yansıtır.” Hayat yaşanmaya değer, onu sevdikçe ve onu düşündükçe bambaşka anlam kazanır.
Yarınıma adını yazdım, bugünü dünüme yazdım, yarınımızda bugünümüzden daha güzel olacak anılarımız! Bugünden daha güzel ve andıkça küçük küçük gülümsetir! Güven ile sevgi anıları kalıcı kılar. Belki Mecnun olamam… Ferhat hiç… Ne ki ben de boş durmam, yazarım. Nasıl mı? Üstat Neyzen Tevfik’in şiirleştirdiği gibi:
Koşma
Dudağında yangın varmış dediler,
Tâ ezelden yayan koşarak geldim.
Alev yanaklara sarmış dediler,
Sevda seli oldum, taşarak geldim.
Kapılmışım aşk oduna bir kere,
Katlanırım her bir cefaya, cevre
Uğraya uğraya devirden devre
Bütün kâinatı aşarak geldim.
Yapmak, yıkmak senin bu gamlı ömrü
Ben gönlümü sana verdim götürü,
Sana meftûn olduğumdan ötürü,
Sarhoş oldum Neyzen, coşarak geldim.
Halil Cibran’ın özdeyişine dönüş yapalım ve yazımızı sonlandıralım: “Bırakın bugününüz geçmiş anılarla, geleceğiniz ise özlemle kucaklaşsın.”
*
“Aşımız yok, ilaç yok, meydanı boş bulmuşsun Evimize hapsettin, gardiyan mı olmuşsun Eski günlerimizi yaşamak...
“Ölürsem görmeden millette ümîd ettiğim feyzi; Yazılsın seng-i kabrime: Vatan mahzun, ben mahzun…” Nâmık KEMAL...
“Sevgi, saygı, barış bekler İnsanlığa hizmet ister Birlik ve kardeşlik diler Yan ışığı Hacı Bektaş.”...
Namık Kemal, tiyatroyu aşka benzetir. Tiyatro hüzün verse dahi verdiği hüzünde bir lezzet bulunduğunu konusunda...
Ahu gözlüm tut elimden Vazgeçmeden emelimden Aşkın beni temelimden Yıkmadan gel yakmadan gel Feymani Türkü,...