M.Mackinder diyorki:
‘’Dünyanın merkezine hakim olan Cihan’a hakim olur.’’
Mackinder, ‘’Akdeniz çevresinde ortaya çıkan bütün medeniyetlerin öncelikle karada güçlendiğini ardından denizler vasıtasıyla genişlediğini.’’ yazmıştır.
Kara Hakimiyet Teorisine göre,biz Türkler, tam Heartland’ın / can damarı,dünyanın merkezi,en önemli yerler/ üzerinde oturuyoruz.
Dünyanın heartlandı neresidir?
Orta Asya.
Peki, Türkler için Hinterland neresidir? / Denizlerin arkasındaki toprak parçası/
Teker teker anlatacağım;
Orta Asya seyahatlerimden ve tarih , coğrafya okumalarımdangözlemlediğim iki önemli husus var.
Uzun bir makale olmasın diye her konuya girmeyeceğim. Orta Asya konusunu başka bir makaleye bırakalım, Türkiye’ye dönelim.Heartland’ı değil Hinterlandı anlatacağız.
Türklerin ana vatanı Orta Asya, Sibirya, Altay çevresidir. Orta Asya’da, Altay Dağlarına ve Tanrı Dağlarına hakim olmadan hegemonik güç olamazsınız. Bugün Rusya ve Çin tarafından ele geçirilmiş bu iki dağ silsilesinin çok azı Kırgızistan ve Kazakistan’a uzanıyor. Oysa Bering Boğazından MAcar Düzlüklerine kadar uzanan bir Türk Yurdu vardı. Dünya’nın tatlısu açısından en zengin gölü Baykal, Türk Gölünden Rus suyu haline geldi. Yenisey, Orhun ve Selenga gibi nehirlerde elimizden gitti.
Bu açıklamadan sonra ana konuya dönelim.
Türkiye, elbet Anadolu’ya sığmıyor. Büyük Türkiye, elbette Anadolu’dan ibaret olamaz. Hazar’dan Tuna kıyılarına çıkacak, Adriyatik ve Hazar Gölü arasında , Batı Türk Devleti gelecek nesillere vereceğimiz bir Kızıl Elma hedefidir.
Benim yazılarımın okuru, araştırma, gözlem ve bilgi ile analiz, öngörü olarak yazdığımı bilir.
Bu yıl Hitit İmparatorluğunun başkenti Hatuşaş’a 6 ziyaret gerçekleştirdim. 6 aydır Çorum’u merkez alıp 300 km bir yarı çapta sahayı geziyorum. Dünya’da 50 den fazla ülkeyi gezdim. Türkiye’nin tamamına yakın yerini gezdim. 50 yıl İstanbul’da yaşadım. Nevşehir ( Kapadokya) da doğdum. Köklerim Anadolu’da ve Asya’da.
Hattuşaş’ı gezdiğimde, Şapinuva ve Alacahöyük’ü gezdiğimde, Asuri’lere verilen kapitülasyonların, şehre gelen hastlalıklar ve nüfusun hızla azalışı neticesi , Hatti ve İşgalci Hititlerin kurduğu Anadolu’nun ilk İmparatorluğu nasıl yıkıldı, halkı neden ve nasıl yok oldu anlamaya çalışıyorum.
Doğduğum topraklardaki izlerine bakarak Mısır Firavunlarını Suriye Kadeş’te dize getiren bir imparatorluğun ve yok olan halkın, Hitilerin izlerini takip etmeye çalışıyorum.
Bu halkın Hattuşaş’tan benim tam köyümün üzerindeki yeni kentleşmelerinin de dahil daha aşağılara Fırat’a inişi ile neden yok olduklarını anlamaya çalıştım. Luvileri ve Urartuları, Pontus yada Frigleri, Kimerleri araştırdım. Ege ve tüm Anadolu’dan gelip geçen halkların neden Anadolu’da tutunamadıklarını sorguladım.
Sonra aslında Anadolu’nun daha eski yerleşke çizgisinin, yani boncukların tarihinin, Göbeklite’nin, Karahan Tepenin, Mamasun Hasan Dağı eteklerinin, Çatal Höyük Konyasına kadar buralarda neden bir emperyal medeni saha ve güçlü bir devlet oluşmadı onlara da baktım.
Orta Asya ile Anadolu arasındaki temel farkı anladım. Bir milletin yeniden uyanması, yeşermesi için bir arınma sahası, bir korunma sahası, müstahkem bir yer lazım. Türklerin, Ergenekon Destanı varken, ne Hattilerin, ne Hititlerin, Ne Asuri, yada Urartuların, yada İonya şehirlerinin, Frigya, yada Klikya’nın, yani Anadolu’nun bir Ergenekon destanı yok. Tepe tepe üstüne, ev ev üstüne, höyük höyük üstüne, gelen istilacılar, ‘’ dağdan gelip bağdakini kovarcasına’’ hakimiyetlerini tesis edip atide bırakacak taş,kap, kacaktan başka bir şey bırakmazcasına yerlileri, önce gelenleri ardıllar hep eritmiştir. Anadolu budur.
Türkün yeniden dirilişini anlatan bir Ergenekon Destanı varken, Anadolu’da böyle bir destansı hikaye yoktur. Hatti, Hititlerden itibaren Bizan’sın düşüşüne kadar yeniden ayağa kalkan bir millet yoktur.
Bunun tarihteki tek Anadolu örneği Türklerdir. Selçuklu düşmüş, Beylikler ile Osmanlının etrafında kenetlenmişiz, Osmanlı yıkılmış Sevr dayatmasına Kızılırmak önlerinde yedi düvelin oyuncağı Yunanlıları durdurmuşuz.
Sevr’de bize bırakılan haritaya bir kez daha bakınca, bizim neden bu Sevr’i yırtıp atma, ve Anadolu’dan tüm müstemleke gücünü sepetlediğimizi daha iyi anladım.
Çorum merkezli 300 km bir yarıçapı gezerek, Kızılırmak ve Yeşilırmak Hilalinin , yalnızca Türkiye Türklerinin değil, Tüm Türklerin Hinterlandı olduğuna kesin kanaat getirdim.
Bu manada Aziz Türk Ulusunun gelecek nesillerine sesleniyorum.
Yeşilırmak ve Kızılırmak arasındaki toprakları kimselere satmayın, konut yabancılara satmayın. Topraklarınızı satmayın. Yabancıları bu sahada yerleştirmeyin.
Kastamonu, Bolu, Çankırı, Sinop, Samsun, Amasya, Ordu, Giresun, Samsun, Tokat ve Çorum, Kırıkkale, Kırşehir ve Yozgat, kesinlikle yabancıların yerleşmesine, ev almalarına, toprak almalarına kapalı olmalıdır.
Bakın bir Nevşehir’li olarak Kayseri, Aksaray ve Nevşehir’i bile dahil etmedim.
Bu Orta KAradeniz kuşağı Türklerin hinterlandı, Anadolu Türklerinin Ergenekonudur. Vatana sahip çıkmak için bu coğrafya çok değerlidir.
Ama, tarihi de iyi okumak lazım. Truva düştüğü zaman Şapinuva’da düştü. Çünkü. Balkanlardan gelen Frigler ve Doğu’dan gelen diğer kavimler, Hitit Devletine son verdiler.
Bugün, İstanbul düşmek üzere. Boğazlardan birisi Çanakkale şu anda Türklerin elinde. Çünkü, Çanakkale, Türk Milletinin şehit kanlarıyla savunuldu. Ama, İstanbul’u sattık. İstanbul’u perişan ettik.
Kızılırmak ve Yeşilırmak yayına Türkçe dışında başka diller konuşan ve yabancı kalacak hiç kimseyi yerleştiremeyiz. Türklerin, Çerkezlerin, Gürcülerin ve Kürtlerin yaşadığı bu coğrafya Türkçe Ana dili olanların ve ‘’ Ne Mutlu Türküm ‘’ demekten gocunmayanların coğrafyasıdır. Amasya’lı Strabon ne güzel demiş : ‘’ “Küçük şeyleri görmek, büyük şeyleri anlamak için gereklidir.”
Bu coğrafyanın, yani Kızılırmak, Yeşilırmak hilali, yaşama uygun alanlardır. Burada yeni şehir yerleşkeleri, yeni endüstriyel imkanlar ve tarımda daha verimli imkanlara dönük çalışmaların gerekliliğini tesbit ettim.
Türkiye, ve Türkler için Samsun limanı merkezli Çorum’a kadar ve bu çizginin sağlı sollu 300 kmlik hattı Türk Milletinin Anadolu’daki varlığını en az 3000 sene daha uzatır.
Toprağını satan kendi kaderini satar.
‘’ Coğrafya kaderindir.’’
Kader coğrafyanda gizli ise benim son sözüm atam Bilge Kağan’ın sözüne sadık olmaktır.
‘’ Türk, titre! Titre ve kendine dön.’’
TÜYDİH
TÜRKÜN YENİDEN DİRİLİŞ HAREKETİ