Alzheimer tüm dünyada giderek artıyor ama bugün için piyasada bulunan ilaçların hiçbirinin hastalığı tedavi edici etkisi yok.
Bazı ilaçlar bazı hastalarda belirtileri maskelemeye yarıyorlar, o kadar.
İlaç endüstrisi, Allah için Alzheimer ilacı geliştirmek için çok çalışıyor, çok harcama yapıyor fakat araştırmaları birer birer hüsranla sonlanıyor.
İlk deneylerde umut veren ilaçların daha sonra işe yaramadığı sonucuna varılıyor.
FDA, son 10 sene içinde hiçbir Alzheimer ilacına onay vermedi.
Avagacestat, solanezumab, bapineumuzab ve gammagard son dönemlerde denenen ama etkileri gösterilemeyen ilaçlar.
Alzheimer’ de mucizeler yaratması umulan “bexarotene” isimli kanser ilacının da sanıldığı gibi etkili olmadığı ortaya çıkıyor.
Eli Lilly, sonuçları olumsuz olduğu için çalışmaları durduğu solanezumab isimli ilaçlarını belirtileri daha hafif olan hastalarda deneyeceğini açıklıyor (1).
Chiesi Pharmaceuticals, beyindeki mikroglial hücreleri modüle ederek enflamasyonu baskılayan CHF5074 kod adlı ilaçlarının özellikle APOE4 geni taşıyan hastalarda çok iyi sonuç vereceğini bekliyor (2).
Endüstrinin gayretlerini –asıl amaçlarının bu işten milyar dolarlar kazanmak olduğunu bildiğim hâlde- takdir etmiyor değilim ama çalışmalarını biraz da tabiata yönlendirseler çok iyi edecekler.
Vitaminlerle ve tarçınla yapılan araştırmalardan bugüne kadar denen tüm ilaçlardan hem de aksi tesir riski olmadan çok iyi sonuç alındığını yazmıştım (3, 4).
Bugün de sıra “Nigella sativa” da.
Adı size tuhaf gelebilir ama bu bizim mutfaklarımızın da vaz geçilmez ürünlerinden olan “çörek otu”.
Ethnopharmacology isimli tıp dergisinde yayınlanan araştırma, çörek otu Alzheimer hastalığının önlenmesi ve ilerlemesinin yavaşlatılmasında ideal bir besin desteği olabileceğini gösteriyor (5).
20’ şer kişilik iki gruptan birine her gün 9 hafta günde iki defa 500 miligram çörek otu kapsülü, diğerine ise plasebo veriliyor.
Bu süre sonunda çörek otu kapsülleri içen yaşlıların hafıza, dikkat ve idraklerinde anlamlı düzelmeler olduğu tespit ediliyor; üstelik de ne kalp, ne karaciğer ve ne böbrekler üzerine olumsuz bir tesir olmadan.
Daha önce çörek otu ile hafıza bozukluğu olan yaşlı fareler üzerinde yapılan deneylerde hipokampüsteki piramidal hücre kaybının önlendiği, hafızayı müspet etkilediği tespit edilmişti.
Çörek otunun sinir sistemi, böbrek, akciğer, kalp, karaciğere koruyucu etkileri olduğunu gösteren sayısız hayvan deneyi ve insanlar üzerinde yapılmış olan araştırma var.
İbn-i Sina, 14 ciltlik tıp ansiklopedisi “El-Kanun fi’t-Tıb” veya Latince ismiyle “Canon Medicinae’ da çörek otunun metabolizmayı uyardığı, halsizlik ve moral bozukluğuna iyi geldiğini yazar.
Çörek otu halk arasında da “ölümden başka her derde deva” olarak bilinir.
Gelelim neticeye
BİR: Tamam çok değerli, hayatımızı kurtaran ilaçları var ama modern tıp, birçok hastalığın önlenmesi ve tedavisinin tabiatta olduğunu da görmek zorunda.
İKİ: Geleneksel tıbbın yüzlerce binlerce yıldır kullandığı çoğu da mutfağımızın temel taşlarından olan çörek otu, tarçın, zencefil, zerdeçal, kimyon, biber, kekik gibi ürünlerin bilimsel metotlarla ciddi olarak araştırılması gerekiyor.
ÜÇ: Patent meselesi var biliyorum ama bu, halledilmeyecek bir şey değil. Çörek otuna tarçına zerdeçala patent almanın yollarını ben öğretecek değilim.
KAYNAK
1. http://www.usatoday.com/story/news/nation/2013/07/12/alzheimers-drug-trial/2513717/
