Albümde gönüllerde iz bırakmış ve sevgiyle anılan, bir görüntü, takıldı gözüme. Öyle bir görüntü ki yıllar içinde, tazeliğini koruyarak geldi. O gün geldi, sayfa karanlığa gömülürken, yıllar peş peşe sağır oldu. Sağır oldu anılar ve güzelliğiyle soldu, gitti.
Albüme baktığımda, gördüğüm o güne ait ilişkiyi bir an düşünemedim. Bana ait bir anının albümde ne işi vardı. Albüm yalan söylemeyeceğine göre anıyı, yıllara sormalıydık.
Albümün her sayfasında, sanat müziği plakları yer alıyordu. Plaklardan şarkıları dinlerken, eski günleri adeta yaşadık. Plaklar da tazeliğini koruyamadı gitti. Yalnız anıların olduğu sayfayı tekrar gözledim. Sayfadan ayrılamayıp takıldım kaldım.
Hayatın zorlukları bizi farklı yerlere ittiğinde, kurtarmaya, el atan çıkmamıştı. Bunun üzerine anılar belleğimde bir ize dönüşmüştü. Albümde gözüme ilişen anılarıma ilgisiz, değildim ama belleğimde izine rastlamamıştım.
Fotoğraftaki arkadaşlara gereken değeri, vermemem mümkün değildi. Bu arkadaşlar yalnız fotoğrafta yanımda değillerdi. Hayatın her anında bile beraberdik. Yalnız yıllar içerisinde buluşamadık. Hayatın insana göz kırptığı haller. Yaşanan çalkantılar, anıları alıp götürdü.
Albümde anıların telafisi yoktu. Bir kare içerisinde olmak, gizli kalmak, değildi. Fakat anıların yaşanması gerekirdi. Sayfayı çevirmeye gerek yoktu. İşte hayat demek istiyordum. Anıların beyni meşgul etmesi, istenen bir olguydu.
Beyinde iz bırakmayan bir anının albümün sayfasında işi neydi. On karede yer almak, hiç mi hatırlanmazdı. Söylenecek söz bulamıyorum. Yaşanan olayların etkisi ne kadar acıydı, acaba unutuluyor muydu?
Hayatın yaşanmışlıklarını dile getirsek, işin içinden nasıl çıkılamaz olduğu anlaşılacaktır. Onun için albümün sayfasında gördüğüm bir görüntü canlı bir anı olarak yaşanmaya neden olmamıştı, demek istiyorum.
Fotoğraf, belleğimde iz bırakmıştı. Fakat yıllar sonra bir anı olarak sunulacağını düşünmemişim. Düşünmek ayrıntıya inmek olacağı için, onu gözdem kaçırmışım.
Anılar geleceğe yönelik tasarılar mıydı? Konuşulanlar. Yoksa tasarılar, yeni mi ortaya atılıyordu. Tasarılar yerli yerinde ortadaydı. Yoksa umut muydu birkaç cümle ile verilen.
Mutluluğa inanman ve inandığını özümsemen.
Hasan TANRIVERDİ























