1/2
Memleketimden İnsan Manzaraları 508
AKŞAMDAN SÖZ VERİP DE
SABAHA DÖNÜŞ MÜ OLUR?
Tanrım ne zaman kurtulacak, İslam dünyası bu cehaletten? Yüzyıllardır bıkmadılar. Birbirlerini yemekten.(*)
Dr. Hüseyin DEMİRCİ
Sanırım, siz de farkındasınız. Yılların süzgecinden geçmiş anıları seviyorum ben. Derin izler bırakıyor; belleğimde her biri. Ve özeleştiri yapmama fırsat vererek davranışlarımı olumlu yönde etkiliyor.
Beni etkiliyor da sizi niçin etkilemeyecekmiş! İşte böyle düşünüp özellikle bu tür anılara yer veriyorum; haftalık söyleşilerimde. Hele hele öğretmenlerle ilgili anılara…
İşte yine böyle bir anı… Ve yine Bahattin Gemici’nin Hasanoğlan Ateşi adlı eserinden:
1950’li, 1960’lı yıllarda öğretmen okullarında 4. sınıftan başlayarak din dersleri de verilirdi. Gemici’nin Hasanoğlan’daki din dersi öğretmeni Arif Güran’mış. Ben ayrıldıktan sonra gelmiş olacak ki, tanımadım kendisini.
Düşünceleri uyuşmuyormuş; yazarımız Gemici’yle. Kimi surelerin hem Arapçasını hem Türkçesini ezberletiyormuş. Bir yazılı sınavda soruları yanıtladıktan sonra şu dörtlüğü yazar Gemici:
Fasulyenin piyazı
Gel kılalım namazı.
Düşman etmek yaraşmaz,
Kendimize yobazı.
Öğretmen sınav kâğıdını alır almaz okur; bu dörtlüğü ama ses çıkarmaz. Gemici, öğretmenin kızacağını, not olarak zayıf vereceğini düşünür. Ancak bir hafta sonra notlar okunduğunda önceki sınavlarda olduğu gibi yine pekiyi aldığını öğrenir.
Yani öğrenci, üstü biraz kapalı olarak, “Ben sizinle aynı görüşte değilim öğretmenim” der ama öğretmen bunu kesinlikle bir sorun olarak görmez. Ne güzel, değil mi?
Benim de tanıdığım var; böylesine olgun ve hoşgörür bir din dersi öğretmeni. Dicle İlköğretmen Okulunda üç yıl birlikte çalıştık onunla. Ankara İlahiyat Fakültesi mezunu Birecikli Yümni Sezen… Kimi zaman benim dinsel görüşüm onunkine uymuyordu; onunki de bana… Sakin sakin oturup konuşuyor, tartışıyorduk ama kesinlikle o bana düşman gibi bakmıyordu; ben de ona… Dahası bugünlere dek sürdü geldi dostluğumuz. O sonrada akademik kariyer yapıp Dr. Doç. Profesör oldu. İstanbul’da buluştuk bu kez. Yine görüştük dostça. Karşılıklı
sevgi ve saygımız arttı, eksilmedi hiç. Hâlâ görüşür, haberleşiriz. Öğretmen eşi de saygıdeğer bir hanımefendidir. Dostum, tüm hanımlara olduğu gibi eşinin de giyim kuşam özgürlüğüne saygı gösterir.
2/2
Dicle’de öğrencisi olmuş hiçbir öğretmenden ve birlikte çalışmış meslektaşlarından bugüne kadar onun hakkında olumsuz bir şey söylediklerini duymadım.
Gelelim şimdi de Gemici’nin Almanca Öğretmeni Gönül Turgut hanıma:
Bir akşam etüdünde Gönül Hanım sınıfa girip, “Yarın yazılı yapacağım” der.
“Yarın yapmayın öğretmenim, hazırlanmadık.” derse de öğrenciler, kararından geri dönmez öğretmen. Bunun üzerine tüm sınıf, “Öğretmen soruları yazdırdıktan sonra, hiçbirine yanıtlamadan boş kâğıt verelim.” diye sözleşir.
Ertesi gün, öğretmen soruları yazdırdıktan sonra, Gemici hiç düşünmeden boş kâğıda adını yazıp imzasını attıktan sonra götürüp öğretmen kürsüsüne bırakarak dışarı çıkar. Birkaç dakika içinde birkaç arkadaşı daha gelir ama büyük çoğunluk uymaz; akşam verilen söze.
Öğle paydosunda adı okunur hoparlörden. Öğretmenler odasına girer girmez, Gönül Öğretmen, “Sen nasıl boş kâğıt verirsin?” diyerek bir tokat patlatır hışımla. “Disipline vereceğim seni” diye de tehdit eder.
İşe bakın ki, Gönül Hanımın eşi Nâzım Bey de disiplin kurulu üyesidir. Alır mı Gemici’yi bir korku! Sınıf arkadaşlarının verdiği söze kanmış o. Ne bilsin, akşamdan söz verip de sabaha dönüleceğini! Arkadaşlarının dönekliği yüzünden ne ceza alacak bakalım?
Ancak Gönül Hanımın eşi, öğrencilere karşı daha sevecen yaklaşan bir öğretmendir. Eşini Gemici’yi disiplin kuruluna şikâyet etmemeye ikna eder. Ama Gemici ne zaman Almanca öğretmenini görse, yediği tokat aklına gelir, yüzü kızarır.
Bir hafta sonra Gönül Hanım, öğrencisinin yanına gelip, “Gemici, senin duvar gazetesindeki yazını okudum; çok beğendim.” deyince. Aralarındaki buzlar eriyiverir birden.
“Yarım elma, gönül alma.” denir ya hani. Onun gibi aynı… Kötü bir söz, anlamsız bir davranış nasıl kırarsa insanın kalbini güzel bir söz, hoş bir davranış da şifa olur; incinen gönüllere.
—————————————————————————
(*) Dörtlük Dr. Hüseyin Demirci’nin, “Ben Bir Sevgi Dağıyım Anadolu’da” adlı şiir kitabından alındı. Biraz olsun tanıtmak isterim; size şairimizi: Doktorumuz 1952 Çorum doğumlu… İlkokulu köyünde okur. 1965’te yatılı olarak Hasanoğlan Atatürk Öğretmen Okuluna girer. 5. sınıfı okul birincisi olarak bitirince Yüksek Öğretmen Okuluna seçilir.
Ankara Yüksek Öğretmen Okulu ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirir. Çeşitli lise ve yüksekokullarda öğretmen ve yönetici, sağlık kuruluşlarında doktor ve bölüm başkanı olarak çalışır. “Eğitimciliğin öğrencilerle, gençlerle olmanın, onlara birşeyler öğretmenin zevkini, sorunlarını, zorluklarını tattım. Hekim olarak insanların acılarını dindirmenin, dertlerine deva olmanın, bir insanı hayata döndürmenin mutluluğunu hastam ve yakınlarıyla paylaştım” diyor. Ne mutlu ona! (drhsyn52@gmail.com; 0532 241 97 14)
Hüseyin ERKAN
0535 371 74 83























