Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cumartesi, Aralık 6, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Cahit KARAÇ

Allah Yanında; Fille Karıncanın, Aklını kullanmayan İnsanla Eşeğin Hiç Bir Farkı Yoktur

Cahit KARAÇ Yazar Cahit KARAÇ
04 Kasım 2012
Cahit KARAÇ
0
400
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Allah, tüm varlıkları sevgisiyle yaratıp var etmiştir. Onun yanında hayvanın hayvandan, insanın insandan farkı yoktur.Ancak, tüm hayvanlar insana hizmet için yaratıldığından, Allah onlara sadece doğal hayat içindeki yaşamlarını, yaratılışları gereği sürdürebilmeleri için iç güdü, doğal akıl da denilen şuursal akıl vermiştir. Onlar kendilerine verilen bu şuursal akılla ancak uzuvsal alışkanlık kazanarak doğal hayat içindeki yaşamlarını sürdürebilirler.

 Onların dünyayı mamur edip daha iyi bir hayat yaşamak gibi, dert ve kaygıları olmadığı için bu bağlamda herhangi bir görev ve sorumlulukları da yoktur. Onun için kendi ihtiyaçlarını giderirlerken, yaratılışlarının gereği olarak insana hizmet etmekten başka dünya ile ilgili hiçbir şey yapmazlar. Çünkü onların bizim gibi düşünüp irade kullanabilecekleri bir akılları yoktur.

Onun için onlar kendilerini hiç bir varlıkla kıyaslamazlar. Kıyaslamadıkları gibi de ne fil, karıncaya karşı büyüklüğü ile övünür. Ne de onun varlığından rahatsızlık duyup onu ezip yok etmek ister.

Ne de ondan faydalanmak için gücünü gösterip korkutup faydalanmak ister. Buna karşılık karınca da, file karşı ne kendini küçük görür. Ne ezilip, büzülüp kapris yapar. Ne ondan medet umar. Ne de ondan korkup hayatını kabusa çevirir.

Ne fil karıncanın, ne de karıncada filin görevini yapar.

Hiç biri bir diğerinin ne görevine karışır. Ne de görevi dışında bir sorumluluk taşır.

Yani fil filliğini, karıncada karıncalığını yapar.

Bu bağlamda doğal hayat içindeki her varlık kendi yaratılışı gereği bu şekilde yaşarlarken görevlerinin son bulacağı zamana kadar görevlerini yaparak nesillerinin devamını sürdürürler.

Ama insana gelince; Allah, onu kendisi için yaratıp var ettiğinden ona şuursal aklın yanı sıra, birde iradi akıl vermiştir. Akılla okuyup öğrenip düşünmesini, düşüncesiyle de doğruyu bulup kanaat getirmesini, getirdiği kanaat istikametinde de irade oluşturup vicdandan alacağı güçle birlikte uygulamaya geçmesini istemiştir.

Yani dünyayı mamur ederken gücüne güç katıp yaşantısını daha çok kolaylaştırmasını istemiştir.

Hayatın tekrarı olmadığı için hayatta yapılacak olan hata ve yanlışlıkların silgisi de yoktur. Onun için zamanı iyi kullanıp, iyi değerlendirmesi gerekir. Çünkü yaşarken kendi eliyle yapıp ettiği her şeyden sorumludur.

Bunun yanı sıra insanlar tüm bilip öğrendiklerini nesilden nesile aktararak kıyamete kadar kesintisiz olarak gelişip olgunlaşmaya devam ederler.

Ama hayvanlar için böyle bir olgunlaşma söz konusu değildir. Onun için onlar böyle şeylerle uğraşıp zaman harcamazlar. Onun için onlar tecrübe edip, tecrübe kazanmazlar. Onlar sadece alışkanlık edinip, alışkanlıkla yaşarlar. Ama o edindikleri alışkanlıklarla yaşarlarken daha önceki düştükleri bir hataya da bir daha kolay kolay düşmezler.

Burada bir örnek vermek istiyorum. Hepimiz eşeklerin inat olduğunu biliriz. Öyle değil mi? Ama maalesef eşekler inat değil, aksine bizler inadız. Çünkü bir yerde bir şekilde zarar gören eşek, bir daha o yerden geçmek istemez. Çünkü şuursal aklıyla edindiği alışkanlık gereği oraya gelince içgüdüsel olarak kendi canını savunmaya geçiyor. Oradan yürüyüp geçip gitmesi için zorladığımızda da elbette eşek ısrarımız üzerine, canını tehlikeye atıp oradan yürüyüp geçip gitmek zorunda kalır.

Şimdi sizlere soruyorum. Eşek mi? Yoksa biz mi? Daha çok inadız. Kararı siz veriniz. Bu bilim adamlarınca denenip ispatlanmış bir şey.

Onun için hayvan tecrübe kazanmaz. Ama uzuvsal alışkanlık kazanır. Ama buna karşılık insanoğlu iradi aklıyla her yaptığı hatadan ders alıp tecrübe kazanır. Onu da ilerde akıl edip kullanmak üzere hafızasına kaydeder.

Peki şimdi sizlere soruyorum. Hayvan hayvanlığı ile düştüğü hataları bir daha tekrarlamak istemezken; akıl, bilgi ve hayatta edindiği tecrübelerle bu kadar çok övünen insanoğlu, neden bu kadar çok hata yapıyor.

Hiç düşündünüz mü?

Düşünmedinizse ben size düşündüklerimi söyleyeyim.

Daha henüz insanoğu, benliğini tanıyıp bencilliğini yenememiş. Her şeyi kendi için bilip, kendi için çalışmış. Bütün dünyanın kendi için yaratıldığını onun içinde kendi etrafında döndüğünü düşünmüş. Onun için kendinden başkasını sevmemiş. Sevmesini bilmemiş.

Sevmediği için sevilmeyeceğini, düşünmediği için düşünülmeyeceğini, paylaşmadığı için paylaşılamayacağını, dünyanın sadece kendisi için yaratılıp kendi etrefında dönen bir mekan olmadığını öğrenip anlayamamış.

Hayatın en önemli öğretilerinden birisi de insanoğlu doğaya nasıl davranırsa doğadan da aynı karşılığı misliyle göreceğini bilip öğrenememiş.

Dolayısıyla bugün başımıza gelen her türlü afetin, dilim varmıyor söylemeye ama ne yazık ki, daha henüz şuursal akılla yaşayan hayvanlar kadar biz insanoğlunun öğrenip anlayamamış olmasından kaynaklandığını düşündüğümü ifade etmek istiyorum.

Halbuki, bilip öğrenip irade kullanamayan akıl, eşekte de var. O halde içinde bulunduğumuz bu gün için insanoğlunun eşekten farkı ne?

 

 

 

 

Allah, tüm varlıkları sevgisiyle yaratıp var etmiştir. Onun yanında hayvanın hayvandan, insanın insandan farkı yoktur.Ancak, tüm hayvanlar insana hizmet için yaratıldığından, Allah onlara sadece doğal hayat içindeki yaşamlarını, yaratılışları gereği sürdürebilmeleri için iç güdü, doğal akıl da denilen şuursal akıl vermiştir. Onlar kendilerine verilen bu şuursal akılla ancak uzuvsal alışkanlık kazanarak doğal hayat içindeki yaşamlarını sürdürebilirler.

 Onların dünyayı mamur edip daha iyi bir hayat yaşamak gibi, dert ve kaygıları olmadığı için bu bağlamda herhangi bir görev ve sorumlulukları da yoktur. Onun için kendi ihtiyaçlarını giderirlerken, yaratılışlarının gereği olarak insana hizmet etmekten başka dünya ile ilgili hiçbir şey yapmazlar. Çünkü onların bizim gibi düşünüp irade kullanabilecekleri bir akılları yoktur.

Onun için onlar kendilerini hiç bir varlıkla kıyaslamazlar. Kıyaslamadıkları gibi de ne fil, karıncaya karşı büyüklüğü ile övünür. Ne de onun varlığından rahatsızlık duyup onu ezip yok etmek ister.

Ne de ondan faydalanmak için gücünü gösterip korkutup faydalanmak ister. Buna karşılık karınca da, file karşı ne kendini küçük görür. Ne ezilip, büzülüp kapris yapar. Ne ondan medet umar. Ne de ondan korkup hayatını kabusa çevirir.

Ne fil karıncanın, ne de karıncada filin görevini yapar.

Hiç biri bir diğerinin ne görevine karışır. Ne de görevi dışında bir sorumluluk taşır.

Yani fil filliğini, karıncada karıncalığını yapar.

Bu bağlamda doğal hayat içindeki her varlık kendi yaratılışı gereği bu şekilde yaşarlarken görevlerinin son bulacağı zamana kadar görevlerini yaparak nesillerinin devamını sürdürürler.

Ama insana gelince; Allah, onu kendisi için yaratıp var ettiğinden ona şuursal aklın yanı sıra, birde iradi akıl vermiştir. Akılla okuyup öğrenip düşünmesini, düşüncesiyle de doğruyu bulup kanaat getirmesini, getirdiği kanaat istikametinde de irade oluşturup vicdandan alacağı güçle birlikte uygulamaya geçmesini istemiştir.

Yani dünyayı mamur ederken gücüne güç katıp yaşantısını daha çok kolaylaştırmasını istemiştir.

Hayatın tekrarı olmadığı için hayatta yapılacak olan hata ve yanlışlıkların silgisi de yoktur. Onun için zamanı iyi kullanıp, iyi değerlendirmesi gerekir. Çünkü yaşarken kendi eliyle yapıp ettiği her şeyden sorumludur.

Bunun yanı sıra insanlar tüm bilip öğrendiklerini nesilden nesile aktararak kıyamete kadar kesintisiz olarak gelişip olgunlaşmaya devam ederler.

Ama hayvanlar için böyle bir olgunlaşma söz konusu değildir. Onun için onlar böyle şeylerle uğraşıp zaman harcamazlar. Onun için onlar tecrübe edip, tecrübe kazanmazlar. Onlar sadece alışkanlık edinip, alışkanlıkla yaşarlar. Ama o edindikleri alışkanlıklarla yaşarlarken daha önceki düştükleri bir hataya da bir daha kolay kolay düşmezler.

Burada bir örnek vermek istiyorum. Hepimiz eşeklerin inat olduğunu biliriz. Öyle değil mi? Ama maalesef eşekler inat değil, aksine bizler inadız. Çünkü bir yerde bir şekilde zarar gören eşek, bir daha o yerden geçmek istemez. Çünkü şuursal aklıyla edindiği alışkanlık gereği oraya gelince içgüdüsel olarak kendi canını savunmaya geçiyor. Oradan yürüyüp geçip gitmesi için zorladığımızda da elbette eşek ısrarımız üzerine, canını tehlikeye atıp oradan yürüyüp geçip gitmek zorunda kalır.

Şimdi sizlere soruyorum. Eşek mi? Yoksa biz mi? Daha çok inadız. Kararı siz veriniz. Bu bilim adamlarınca denenip ispatlanmış bir şey.

Onun için hayvan tecrübe kazanmaz. Ama uzuvsal alışkanlık kazanır. Ama buna karşılık insanoğlu iradi aklıyla her yaptığı hatadan ders alıp tecrübe kazanır. Onu da ilerde akıl edip kullanmak üzere hafızasına kaydeder.

Peki şimdi sizlere soruyorum. Hayvan hayvanlığı ile düştüğü hataları bir daha tekrarlamak istemezken; akıl, bilgi ve hayatta edindiği tecrübelerle bu kadar çok övünen insanoğlu, neden bu kadar çok hata yapıyor.

Hiç düşündünüz mü?

Düşünmedinizse ben size düşündüklerimi söyleyeyim.

Daha henüz insanoğu, benliğini tanıyıp bencilliğini yenememiş. Her şeyi kendi için bilip, kendi için çalışmış. Bütün dünyanın kendi için yaratıldığını onun içinde kendi etrafında döndüğünü düşünmüş. Onun için kendinden başkasını sevmemiş. Sevmesini bilmemiş.

Sevmediği için sevilmeyeceğini, düşünmediği için düşünülmeyeceğini, paylaşmadığı için paylaşılamayacağını, dünyanın sadece kendisi için yaratılıp kendi etrefında dönen bir mekan olmadığını öğrenip anlayamamış.

Hayatın en önemli öğretilerinden birisi de insanoğlu doğaya nasıl davranırsa doğadan da aynı karşılığı misliyle göreceğini bilip öğrenememiş.

Dolayısıyla bugün başımıza gelen her türlü afetin, dilim varmıyor söylemeye ama ne yazık ki, daha henüz şuursal akılla yaşayan hayvanlar kadar biz insanoğlunun öğrenip anlayamamış olmasından kaynaklandığını düşündüğümü ifade etmek istiyorum.

Halbuki, bilip öğrenip irade kullanamayan akıl, eşekte de var. O halde içinde bulunduğumuz bu gün için insanoğlunun eşekten farkı ne?

 

 

 

 

Allah, tüm varlıkları sevgisiyle yaratıp var etmiştir. Onun yanında hayvanın hayvandan, insanın insandan farkı yoktur.Ancak, tüm hayvanlar insana hizmet için yaratıldığından, Allah onlara sadece doğal hayat içindeki yaşamlarını, yaratılışları gereği sürdürebilmeleri için iç güdü, doğal akıl da denilen şuursal akıl vermiştir. Onlar kendilerine verilen bu şuursal akılla ancak uzuvsal alışkanlık kazanarak doğal hayat içindeki yaşamlarını sürdürebilirler.

 Onların dünyayı mamur edip daha iyi bir hayat yaşamak gibi, dert ve kaygıları olmadığı için bu bağlamda herhangi bir görev ve sorumlulukları da yoktur. Onun için kendi ihtiyaçlarını giderirlerken, yaratılışlarının gereği olarak insana hizmet etmekten başka dünya ile ilgili hiçbir şey yapmazlar. Çünkü onların bizim gibi düşünüp irade kullanabilecekleri bir akılları yoktur.

Onun için onlar kendilerini hiç bir varlıkla kıyaslamazlar. Kıyaslamadıkları gibi de ne fil, karıncaya karşı büyüklüğü ile övünür. Ne de onun varlığından rahatsızlık duyup onu ezip yok etmek ister.

Ne de ondan faydalanmak için gücünü gösterip korkutup faydalanmak ister. Buna karşılık karınca da, file karşı ne kendini küçük görür. Ne ezilip, büzülüp kapris yapar. Ne ondan medet umar. Ne de ondan korkup hayatını kabusa çevirir.

Ne fil karıncanın, ne de karıncada filin görevini yapar.

Hiç biri bir diğerinin ne görevine karışır. Ne de görevi dışında bir sorumluluk taşır.

Yani fil filliğini, karıncada karıncalığını yapar.

Bu bağlamda doğal hayat içindeki her varlık kendi yaratılışı gereği bu şekilde yaşarlarken görevlerinin son bulacağı zamana kadar görevlerini yaparak nesillerinin devamını sürdürürler.

Ama insana gelince; Allah, onu kendisi için yaratıp var ettiğinden ona şuursal aklın yanı sıra, birde iradi akıl vermiştir. Akılla okuyup öğrenip düşünmesini, düşüncesiyle de doğruyu bulup kanaat getirmesini, getirdiği kanaat istikametinde de irade oluşturup vicdandan alacağı güçle birlikte uygulamaya geçmesini istemiştir.

Yani dünyayı mamur ederken gücüne güç katıp yaşantısını daha çok kolaylaştırmasını istemiştir.

Hayatın tekrarı olmadığı için hayatta yapılacak olan hata ve yanlışlıkların silgisi de yoktur. Onun için zamanı iyi kullanıp, iyi değerlendirmesi gerekir. Çünkü yaşarken kendi eliyle yapıp ettiği her şeyden sorumludur.

Bunun yanı sıra insanlar tüm bilip öğrendiklerini nesilden nesile aktararak kıyamete kadar kesintisiz olarak gelişip olgunlaşmaya devam ederler.

Ama hayvanlar için böyle bir olgunlaşma söz konusu değildir. Onun için onlar böyle şeylerle uğraşıp zaman harcamazlar. Onun için onlar tecrübe edip, tecrübe kazanmazlar. Onlar sadece alışkanlık edinip, alışkanlıkla yaşarlar. Ama o edindikleri alışkanlıklarla yaşarlarken daha önceki düştükleri bir hataya da bir daha kolay kolay düşmezler.

Burada bir örnek vermek istiyorum. Hepimiz eşeklerin inat olduğunu biliriz. Öyle değil mi? Ama maalesef eşekler inat değil, aksine bizler inadız. Çünkü bir yerde bir şekilde zarar gören eşek, bir daha o yerden geçmek istemez. Çünkü şuursal aklıyla edindiği alışkanlık gereği oraya gelince içgüdüsel olarak kendi canını savunmaya geçiyor. Oradan yürüyüp geçip gitmesi için zorladığımızda da elbette eşek ısrarımız üzerine, canını tehlikeye atıp oradan yürüyüp geçip gitmek zorunda kalır.

Şimdi sizlere soruyorum. Eşek mi? Yoksa biz mi? Daha çok inadız. Kararı siz veriniz. Bu bilim adamlarınca denenip ispatlanmış bir şey.

Onun için hayvan tecrübe kazanmaz. Ama uzuvsal alışkanlık kazanır. Ama buna karşılık insanoğlu iradi aklıyla her yaptığı hatadan ders alıp tecrübe kazanır. Onu da ilerde akıl edip kullanmak üzere hafızasına kaydeder.

Peki şimdi sizlere soruyorum. Hayvan hayvanlığı ile düştüğü hataları bir daha tekrarlamak istemezken; akıl, bilgi ve hayatta edindiği tecrübelerle bu kadar çok övünen insanoğlu, neden bu kadar çok hata yapıyor.

Hiç düşündünüz mü?

Düşünmedinizse ben size düşündüklerimi söyleyeyim.

Daha henüz insanoğu, benliğini tanıyıp bencilliğini yenememiş. Her şeyi kendi için bilip, kendi için çalışmış. Bütün dünyanın kendi için yaratıldığını onun içinde kendi etrafında döndüğünü düşünmüş. Onun için kendinden başkasını sevmemiş. Sevmesini bilmemiş.

Sevmediği için sevilmeyeceğini, düşünmediği için düşünülmeyeceğini, paylaşmadığı için paylaşılamayacağını, dünyanın sadece kendisi için yaratılıp kendi etrefında dönen bir mekan olmadığını öğrenip anlayamamış.

Hayatın en önemli öğretilerinden birisi de insanoğlu doğaya nasıl davranırsa doğadan da aynı karşılığı misliyle göreceğini bilip öğrenememiş.

Dolayısıyla bugün başımıza gelen her türlü afetin, dilim varmıyor söylemeye ama ne yazık ki, daha henüz şuursal akılla yaşayan hayvanlar kadar biz insanoğlunun öğrenip anlayamamış olmasından kaynaklandığını düşündüğümü ifade etmek istiyorum.

Halbuki, bilip öğrenip irade kullanamayan akıl, eşekte de var. O halde içinde bulunduğumuz bu gün için insanoğlunun eşekten farkı ne?

 

 

 

 

Allah, tüm varlıkları sevgisiyle yaratıp var etmiştir. Onun yanında hayvanın hayvandan, insanın insandan farkı yoktur.Ancak, tüm hayvanlar insana hizmet için yaratıldığından, Allah onlara sadece doğal hayat içindeki yaşamlarını, yaratılışları gereği sürdürebilmeleri için iç güdü, doğal akıl da denilen şuursal akıl vermiştir. Onlar kendilerine verilen bu şuursal akılla ancak uzuvsal alışkanlık kazanarak doğal hayat içindeki yaşamlarını sürdürebilirler.

 Onların dünyayı mamur edip daha iyi bir hayat yaşamak gibi, dert ve kaygıları olmadığı için bu bağlamda herhangi bir görev ve sorumlulukları da yoktur. Onun için kendi ihtiyaçlarını giderirlerken, yaratılışlarının gereği olarak insana hizmet etmekten başka dünya ile ilgili hiçbir şey yapmazlar. Çünkü onların bizim gibi düşünüp irade kullanabilecekleri bir akılları yoktur.

Onun için onlar kendilerini hiç bir varlıkla kıyaslamazlar. Kıyaslamadıkları gibi de ne fil, karıncaya karşı büyüklüğü ile övünür. Ne de onun varlığından rahatsızlık duyup onu ezip yok etmek ister.

Ne de ondan faydalanmak için gücünü gösterip korkutup faydalanmak ister. Buna karşılık karınca da, file karşı ne kendini küçük görür. Ne ezilip, büzülüp kapris yapar. Ne ondan medet umar. Ne de ondan korkup hayatını kabusa çevirir.

Ne fil karıncanın, ne de karıncada filin görevini yapar.

Hiç biri bir diğerinin ne görevine karışır. Ne de görevi dışında bir sorumluluk taşır.

Yani fil filliğini, karıncada karıncalığını yapar.

Bu bağlamda doğal hayat içindeki her varlık kendi yaratılışı gereği bu şekilde yaşarlarken görevlerinin son bulacağı zamana kadar görevlerini yaparak nesillerinin devamını sürdürürler.

Ama insana gelince; Allah, onu kendisi için yaratıp var ettiğinden ona şuursal aklın yanı sıra, birde iradi akıl vermiştir. Akılla okuyup öğrenip düşünmesini, düşüncesiyle de doğruyu bulup kanaat getirmesini, getirdiği kanaat istikametinde de irade oluşturup vicdandan alacağı güçle birlikte uygulamaya geçmesini istemiştir.

Yani dünyayı mamur ederken gücüne güç katıp yaşantısını daha çok kolaylaştırmasını istemiştir.

Hayatın tekrarı olmadığı için hayatta yapılacak olan hata ve yanlışlıkların silgisi de yoktur. Onun için zamanı iyi kullanıp, iyi değerlendirmesi gerekir. Çünkü yaşarken kendi eliyle yapıp ettiği her şeyden sorumludur.

Bunun yanı sıra insanlar tüm bilip öğrendiklerini nesilden nesile aktararak kıyamete kadar kesintisiz olarak gelişip olgunlaşmaya devam ederler.

Ama hayvanlar için böyle bir olgunlaşma söz konusu değildir. Onun için onlar böyle şeylerle uğraşıp zaman harcamazlar. Onun için onlar tecrübe edip, tecrübe kazanmazlar. Onlar sadece alışkanlık edinip, alışkanlıkla yaşarlar. Ama o edindikleri alışkanlıklarla yaşarlarken daha önceki düştükleri bir hataya da bir daha kolay kolay düşmezler.

Burada bir örnek vermek istiyorum. Hepimiz eşeklerin inat olduğunu biliriz. Öyle değil mi? Ama maalesef eşekler inat değil, aksine bizler inadız. Çünkü bir yerde bir şekilde zarar gören eşek, bir daha o yerden geçmek istemez. Çünkü şuursal aklıyla edindiği alışkanlık gereği oraya gelince içgüdüsel olarak kendi canını savunmaya geçiyor. Oradan yürüyüp geçip gitmesi için zorladığımızda da elbette eşek ısrarımız üzerine, canını tehlikeye atıp oradan yürüyüp geçip gitmek zorunda kalır.

Şimdi sizlere soruyorum. Eşek mi? Yoksa biz mi? Daha çok inadız. Kararı siz veriniz. Bu bilim adamlarınca denenip ispatlanmış bir şey.

Onun için hayvan tecrübe kazanmaz. Ama uzuvsal alışkanlık kazanır. Ama buna karşılık insanoğlu iradi aklıyla her yaptığı hatadan ders alıp tecrübe kazanır. Onu da ilerde akıl edip kullanmak üzere hafızasına kaydeder.

Peki şimdi sizlere soruyorum. Hayvan hayvanlığı ile düştüğü hataları bir daha tekrarlamak istemezken; akıl, bilgi ve hayatta edindiği tecrübelerle bu kadar çok övünen insanoğlu, neden bu kadar çok hata yapıyor.

Hiç düşündünüz mü?

Düşünmedinizse ben size düşündüklerimi söyleyeyim.

Daha henüz insanoğu, benliğini tanıyıp bencilliğini yenememiş. Her şeyi kendi için bilip, kendi için çalışmış. Bütün dünyanın kendi için yaratıldığını onun içinde kendi etrafında döndüğünü düşünmüş. Onun için kendinden başkasını sevmemiş. Sevmesini bilmemiş.

Sevmediği için sevilmeyeceğini, düşünmediği için düşünülmeyeceğini, paylaşmadığı için paylaşılamayacağını, dünyanın sadece kendisi için yaratılıp kendi etrefında dönen bir mekan olmadığını öğrenip anlayamamış.

Hayatın en önemli öğretilerinden birisi de insanoğlu doğaya nasıl davranırsa doğadan da aynı karşılığı misliyle göreceğini bilip öğrenememiş.

Dolayısıyla bugün başımıza gelen her türlü afetin, dilim varmıyor söylemeye ama ne yazık ki, daha henüz şuursal akılla yaşayan hayvanlar kadar biz insanoğlunun öğrenip anlayamamış olmasından kaynaklandığını düşündüğümü ifade etmek istiyorum.

Halbuki, bilip öğrenip irade kullanamayan akıl, eşekte de var. O halde içinde bulunduğumuz bu gün için insanoğlunun eşekten farkı ne?

 

 

 

 

Paylaş
Etiketler: Aklını kullanmayaninsanla
Önceki Yazı

Sağlık Bakanlığı’na Bir Tavsiye

Sonraki Yazı

Özürlü Emekliliğinde Sorun Var?

Cahit KARAÇ

Cahit KARAÇ

İlişkili Yazılar

Cahit KARAÇ

Barış

19 Nisan 2019
5k
Cahit KARAÇ

İnsan ve Ağaç

16 Nisan 2019
5k
Cahit KARAÇ

Cahit’ten Özlü Sözler

26 Şubat 2019
5k
Cahit KARAÇ

İnsan ve Ağaç

23 Şubat 2018
5k
Sonraki Yazı

Özürlü Emekliliğinde Sorun Var?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Bebeğim

Bebeğim

06 Aralık 2025
Güvenlik Görevlisi

Güvenlik Görevlisi

06 Aralık 2025
Aklımda Bir Ses Var

Aklımda Bir Ses Var

06 Aralık 2025
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap