Kara dayı yürümüyor, adeta koşuyordu. Koşması işin önemli olduğunun göstergesiydi. Komşusunun “Kara dayı” diye, seslenmesine aldırmadı ve adımlarını hızlı atmaya devam etti. Başındaki sarığı çıkarıp düzeltti.
Önünü kesen şapkalı adamla kısa bir konuşma yaptı ve adımlarını açtı.
Şapkalı Hayrı efendiye, arkadaşlar sordular. Hayrı efendinin üzüldüğü her halinden belliydi. İnekleri bahçeye salmak gerekiyormuş. Ahırda inekler birbirine girmiş, yaralananlar ve hatta ölenler olmuş. Kara dayının başına böyle bir üzülecek olay gelmiş,” dedi.
Kara dayı, ahır kapısını açtığında; ineklerin üçü ve iki dana yerde yatıyordu. Ellerini birbirine çarptı ve ağzından “çok yazık oldu,” çıktı. İneklerden dışarı çıkabilenler, bahçeye geçtiler.
Kara dayı bağıracak kimseyi bulamadı. Eve geçti ki kimse yoktu. Korktu ve neredeler diye komşunun yanına koştu. Komşu, küçük oğlun, denizde boğulma tehlikesi geçirmiş de oraya gittiler,” dedi. Kara dayıyı durduramadılar. Bağırarak koşuyordu. Önünü kesip “oğlunuz hastanede iyileşti. Artık tehlike kalmadı. Biraz sonra buraya gelecek,” demiş olsalar da Kara dayı yine bağırmaya devam etti.
“Oğlum ve ineklerim. Nedir bu başıma gelenler,” diyordu.
Kara dayı; satın aldığı inekleri, bir geceliğine ahıra bırakmış ki, ertesi gün, kasap inekleri alacakmış. Onun için komşunun oğlunu, kasaba gönderip acele gelsin, diye haber saldı.
Bahçenin duvarına yaslanmış, bekliyorlardı. Hem çocuğunu ve hem de kasabı…
Anasıyla çocuk geldi. Çocuk dediğinde otuz yaşında vardı. Kayıkta olta atarken, kayığa yaklaşan arkadaşlarından biri onu itiyor ve denizi boyluyor. Elbiseleriyle kurtulma mücadelesi verirken zor anlar yaşıyor.
Sabri’yi sudan çıkarıp sağlık ocağına getiriyorlar ve bir süre doktor gözetiminde kalıyor. Annesi de ani haber üzerine inekleri salmadan koşuyor ve inekler birbirini eziyorlar.
Çocuk geliyor. Bir şeyi yok ama korkudan titriyor. Kara dayı çocuğunu hoş karşılıyor. Çünkü hata arkadaşının, onu suya itmişti. Böyle şakalar yapılmamalı, diyor. Yalnız oğluna bir çift sözü, onunla bir daha konuşmayacaksın. Hatta olduğu semte dahi uğramayacaksın. Yoksa onu da seni de fena yaparım, diyor.
Kasap, ineklerin durumuna göre, bazılarını kesiyor. Ölenleri gömüyorlar. Kara dayı ineklere üzülüyor. Çünkü sevdiği ineği de gitmişti.
Hayatın verdiği rolü başaramadım, diye üzülmeye devam ediyordu. Gözleri dışarı fırlamış gibiydi. Paltosunu çıkardı ve kasaba yardım amacıyla, kesilen ineklere ait etleri kamyonete yükledi.
Kasap etleri dükkâna astı. Duyan koştu ve kasapta kuyruğa girdi. Etleri satın aldılar ve Kara dayıya yardım ettiler. Çocuğu da iyiydi.
Bir haftadır ilk defa Kara dayının yüzü gülmüştü.
Hasan TANRIVERDİ























