Bir ömür geçirdin ağladın mı hiç, gözyaşları döktün mü? Döktün mü gözyaşlarını kendinden geçerek. Arkanda dağ gibi duran ve güven sağlayan büyüklerini bulamayınca, ne hissettin, başını öne eğip ağladın mı hiç.
“Babam sağ olsun.” diyerek har vurup harman savurduğun günleri gözünün önüne getirip ağladın mı hiç. Kardeş dedin bağrına bastın, ayağına taş değdiğinde ağladın mı hiç.
Yaşadığın dağ, tepe ve yaylalar dendiğinde ağladın mı hiç. Merdiven çıkamayan, otobüse binemeyen yaşlısını ve gencini gördüğünde gözyaşı bezlerin uyarıldı mı hiç. Çocuklar okumuş kendini kurtarmış ve kendini geçindirebiliyorsa sevinç gözyaşları döktün mü hiç.
Taşlara kazıdığın, ağaç gövdelerin çizdiğin sevdiğinin adını yıllar sonra gördüğünde gözyaşlarını hatırladın mı hiç.
Tohumlar yeşerdiğinde, çiçekler açtığında ve meyveler görülmeye başladığında gururlandın mı hiç. Hayatı tanımadan tanıyamadan göçüp gidenleri gördükçe gözlerin yaşardı mı hiç. Değişik duyguların girdabında neler olduğunu anlamadan zaman geçtiğini hissettiğinde içim buruldu dediğin oldu mu hiç. Yaşananları algıladıkça geleceği iyi göremeyip ağladın mı hiç.
Günler geçiyordu ağır aksak da olsa. Derin izler, yoğun tortular bırakıp kendi etrafında dönerek. Bu durumda anılarını yaşamak isteyip üzüldüğünde gözlerinden yaş geldi mi hiç. Ben sizden biri değilim ama kaderin cilvesi olarak aranıza düştüm deyip de iç dünyanın acılar içerisinde kıvrandığını hissedip gözyaşları döktün mü hiç.
Annenin kınalı kuzusunu al bayrakla donanmış olarak gördüğünde göz yaşlarını tutamayıp ağladın mı hiç. Duygu ve düşüncelerini kara kaleminle sayfalara bambaşka renklere itiraf ettin mi hiç.
Doğaçlama bir düşüncenin ürünü olarak bir şeyler söyleyip de içine attığını döktüğün gözyaşlarıyla dışa vuramadığında sararıp soldun mu hiç. Hissettiklerini yalın bir şekilde kâğıda döktün mü hiç. Dökememişsen gözyaşlarını sildin mi hiç.
Kim olursa olsun, bir annenin ağlamasına yaşların akmadı mı hiç. Kavuştuktan sonra, ayrılma trajedisi yaşadığında gözlerin kan rengini aldı mı hiç. Sokaklarında gezdiğin, parkında çay içtiğin ve döner yediğin günleri anılarına kaydettiğinde gözlerin doldu mu hiç.
Söylediği şarkıları mırıldandığında dudaklarında sesinin çıkmadığını hissettin mi hiç. Bahar sabahında sıcaklığı hissedip duvar dibine yaslanıp uyukladın mı hiç. Rüyanda sevdiğine ulaşamadığında sıkıntı içerisinde uyandın mı hiç, kendini kaybettiğin oldu mu hiç.
Kurtuluşu olmayan bir illete yakalananı duyduğunda, üzüntü ve göz yaşı sorunun oldu mu hiç. Aç garip vatan savunmasında Çanakkale de Dumlupınar’ı duyduğunda elin ayağın titremedi mi hiç. Sönmesini istemediğin çiçeklerin solduğunu gördüğünde, gönlümün güzelleri diyerek üzüldüğün olmadı mı hiç.
Suyunu ve toprağını özlediğin çocukluğunun geçtiği yerleri görmek istediğinde duygularına hâkim olabildin mi hiç.
Sevgiyle başlayıp her şeyde sevgi ve sevgiyle bitirip sevgiyle güldün mü hiç.
Hasan TANRIVERDİ





















