Her şey bitmiş, mahvolmuş, Devlet kavramı ortadan kalkmış, her türlü kanunsuzluğun/ keyfiliğin/ baskının/ diktatörlüğün/ haksızlığın/ yolsuzluğun önü açılmış, sade vatandaşın hiçbir sığınağı kalmamış demektir. Ve ne yazık ki Türkiye şu anda böyle bir feci tabloyu yaşamaktadır:
1– Adalet ve kalkınma sloganları ile iktidar olanlar; ülkeyi tam anlamı ile adaletten yoksun bırakmışlardır. Anayasa dahil tüm hukuk mevzuatını hiçe sayar olmuşlardır. Anayasa Mahkemesi ve tüm yüksek yargı dahil, bütün yargı, tam anlamı ile Sarayın emri altına sokulmuştur. Adil davrananlar, hukuka saygı duyanlar, hemen cezalandırılmakta, baskılara/ sürgünlere/ tahkikatlara maruz bırakılmaktadır.
a) Saraya biat etmeyenler için can ve mal güvenliği yoktur. Fikir/ ifade/inanç ve teşebbüs hürriyetleri mevcut değildir. Bu haliyle Türkiye’de, demokrasinden hiç bahsedilemez. Maalesef, ülkemiz “Muz Cumhuriyeti” bile değildir. Tek adam rejimi vardır. TBMM tamamen devre dışı bırakılmıştır. Kuvvetler ayrılığı sistemi yok edilmiştir. Her şey tek bir kişinin keyfine bırakılmıştır. Her şey gibi yargı da siyasallaştırılmıştır. Ülke bir aile şirketine dönüştürülmüş, çiftlik gibi yönetilir olmuştur.
b) 18 yıldır artan bir tempoda sürdürülen bu anti demokratik rejim yüzünden, toplum düşman kamplara bölünmüş/ terör azmış/ devamlı kin, nefret ve bölücülük tohumları saçılmış/ baskılar, tehditler, hakaretler, iftiralar, yalanlar, haksız tutuklamalar ve işten atmalar, gerçek dışı ihbarlar (namuslu insanlar için) hayatı çekilmez hale getirmiştir. Yok edileceği vaat edilen, Yokluklar/ Yasaklar/ Yolsuzluklar zirve yapmıştır. Her gün tehdit/ hakaret dolu konuşmalar dinlemekten toplumun ruh sağlığı bozulmuştur. İnsanlarımız hayatından bıkmıştır. Kamu kaynaklarını sömüren yandaşlar dışında, herkes perişan olmuştur.
c) Kalkınmadan bahsetmek ise hiç mümkün değildir. Maliye Bakanı’nın pembe beyanları ve TÜİK’in uydurma rakamları, gerçeği örtemez. Halk perişandır. İşsizlik ve sefalet zirve yapmıştır. Tüm ekonomi (tarımı, sanayi vs ile) çökmüştür. Eğitim dibe vurmuştur.
d) Bu arada en büyük yıkım da Dinimiz ve toplum ahlakında yaşanmıştır. Tüm dini, milli ve manevi değerler dejenere edilmiştir. Lüks düşkünü Diyanet teşkilatı, AKP ve Sarayın emri altına girmiştir. Milletimizi dinden soğutmuş, Vehhabiliğin/ Şia’nın / Selefiliğin/ Ateizm ve Deizmin güçlenmesine sebebiyet vermiştir. Türk düşmanlığı, ülkeyi “Araplaştırma politikası” ile karşı karşıya getirmiştir. Suriyeliler başımızın derdi olmuştur. Şirk / Kul hakkı/ faiz/ rüşvet/ zina/ kamu malı yağması/ her türlü yolsuzluk ve rüşveti günah olmaktan çıkmış ve yaygınlaşmıştır. Tek ölçü “Türban” olmuştur. Onlar da lüks yaşantıları, israfları ve görgüsüzlükleri ile insanları dinden daha fazla uzaklaştırmıştır. Neticede, ülkemiz yangın yerine dönmüş, her şey tahrip edilmiştir.
2– Osman Kavala’yı tanımam. En son, Soner Yalçın’ın (Sözcü Gazetesi’ndeki) bir yazısından bilgi sahibi oldum. Tamamen ayrı dünyaların insanı olduğumuzu, fikirlerimizin çok farklı olduğunu öğrendim. Ancak herkes gibi adil bir şekilde yargılanmasının gereğine inanıyorum. Cumhurbaşkanı’nın adalete talimat vermesini tasvip etmiyorum.
a) Gezi olayı başlangıçta masumdu. Çevreci amaçları vardı. İktidarın sert, hoşgörüsüz tutumu yüzünden yön değiştirdi. Terörist guruplara yol açıldı. Provokatörlerin devreye girmesi (her iki taraftan da) mümkün oldu. Mesela, Bülent Arınç’ın (Başbakanlığa vekalet ederken) uzlaşmacı tutumu, olayları bitirmek üzereydi. Ancak, AKP Genel Başkanı’nın yurda döner dönmez, takındığı çok sert tavır, işi alevlendirdi. (Biraz vicdan muhasebesi yapılamaz mı?)
b) FETÖ’yü de ülkenin başına saran siz oldunuz. Her türlü imkanı verdiniz. Sonra da “Aldatıldık. Allah affetsin” diye günah çıkardınız. Ama ibret dersi de almadınız. Zira, bugün de ülkemizi (çoğu dış güçlerin maşası, oy ve Cennet tüccarı) cemaatlere peşkeş çekmektesiniz. Kamu kaynakları, istihdam ve ihale torpilleri ile beslemektesiniz.
3– ABD ile Rusya arasında gidip gelen dış politikadaki hatalarınızı, şehitlerimizin vebalini yazmaya sahifeler yetmez.
Lütfen, suçu devamlı olarak başkalarına atmaktan vazgeçin. Vicdan muhasebesi yapın. Adil olun. Dünyanın kimseye kalmayacağını hatırlayın…