Selim narin yapılı, ince ve uzun bir gençti. Samimiyetini güler yüzüyle tamamlıyordu. Siyah saçları çıkık elmacık kemikleriyle Orta Asyalı bir Türk delikanlısına benzetilirdi.
Yönetici, bir gün Selim’e psikoloğa görün ki ailenle, aran düzelsin ve çevrenle içten ilişki kurarsın, demişti. Selim başını sallayıp hak vermişse de kafasındaki tereddüdü bir türlü silemiyordu. Yalnız bu gidişle dile düşeceğe benziyordu.
Selim büroda yöneticinin koltuğuna oturur ve herkesi göz hapsine alırdı. Yönetici gelince, kendi masasına geçerdi. Bugün yönetici erken gelmiş ve toplantı hemen başlasın, demişti. Konu ise yeni gelen zamlardı. Selim, vergi güne damgasını vuracaktır, diyerek yöneticisinden açıklama istedi.
Selim kalktı ve psikoloğun bürosuna girdi. Psikolog Selimi buyur etti. Selim oturmak istemedi, masanın etrafındaki öğrencileri dinleyeceğini işaret etti. Lise birinci sınıfta okurmuşlar ve her gün kavga ediyorlarmış.
Öğrencilerin her biri olaylar karşısındaki tutumlarını açıklıyordu. Çelimsiz olanı, çığlık atarak cevap verdi. Olayla ilgisinin olmadığını, başka bir dünyanın öğrencisiymiş gibi davrandı. Psikolog kısa boylu ve şişman öğrenciye, sayıklıyorsun, gece nerede idin? Diye sordu. Öğrenci tepki verdi ve psikolog bozuldu. Diğer iki öğrenci ise güldüler. Yalnız, Ferhat’ın psikolojisi bozuktur, dediler.
Selim muhasebeci olarak, hepsinin gözüne baktı ve psikoloğun bana yapacağı bir şey yok, dedi. Hemen dışarı çıktı. Hava açıktı, taşlar arasındaki çimleri koparttı. Kendi kendine konuşması bir iç çatışması mıydı? Psikolog ile konuşup hayallerimin kararmasını istemem. Psikolog şeytana pabucunu ters giydirir, dedi.
Muhasebeci içeriye girip iki gün sonraya randevu aldı. İş yerine geçti ve evrakların karşısına, tekrar oturdu. Evrakları görmek istemiyorum, dedi. Çalışanlara bakıp iyisiniz işareti yaptı. Amirine nanik çekti.
Maaş konusunu açıklıyorum. Zamlı maaşlarınızı bu aydan itibaren alacaksınız. İş verenlerle görüşmeler için belki bugün ikinci bir toplantı yapılırsa, zam alabiliriz, dedi. Bilesiniz toplantıya gitmeyeceğim. Çünkü onların dediği hiçbir görüşü kabul etmiyorum, dedi.
Büro amiriyle çay içmeye çıktılar. Selim, amire baktı ve güldü.
Gökyüzü ve deniz mavi fakat dalgalar niçin beyaz, dedi.
Hasan TANRIVERDİ























