Dalgaların gelişini, korkarak izledik. Fakat bir süre sonra alıştık. Çıldırmış dalgalar, biraz sakinleşir gibiydi, yine de dur durağı yoktu. Kayalara çarpıyor ve arkaya devriliyordu. Onun için kayıkla ilgili endişemiz, kafamızı karıştırmaya başlamıştı.
Balığa çıkacak arkadaşların işleri zordu. Halbuki şafak söktüğünde deniz sakindi. Hırçın dalgalar, güneşin çekilip dağın bulutlanmasından, sonra başladı. Ahmet’i bu vaziyette, balığa çıkamazsın diye zorladık. Bizi dinlemedi, kendini dalgalara attı.
Kayığın gücü çıldırmış dalgalara, göre değildi. Balıkçılar; Ahmet öyledir, sözünden dönmez, dediler. Fakat denizde rahat değildi. Arada dalgaların yükselip alçalmasında gözlerden kaybolurdu. Bu durumda denize, saygı duymak gerek, nerede ise kayaları söküp atacaktı. Suyun gücüyle oynanmazdı.
Huzursuzluğumuz endişemizi bir kat daha artırıyordu. Fakat Ahmet kimseye aldırış etmiyordu. Yılların balıkçıları dahi, ağızlarını açmıyordu. Çünkü Ahmet, yılların deneyimli balıkçılarını da dinlemezdi.
Balıkçılar kıyıya yaklaşamadı ve açıkta kaldılar. Ahmet’te onlara doğru, gitmeye çalışıyordu. Onu arada görebiliyoruz. Dalgaların kayığa çarpması, öyle sarsıcı oluyor ki inanılmaz. Tereddüt ediyor ve içimiz adeta kavruluyordu. Ahmet bu kafayla kayığı parçalayacak, bakalım ne marifet kazanacaktı.
Kıyıdan ayrılmadık ve Ahmet’i gözetlemeye devam ettik. Yalnız arada dalgalar arsında kalıyordu. Bizlerde zorunlu olarak, evin yolunu tuttuk. Hoşlanmadığımız deniz olayını iki saattir konuşuyoruz. Bir santim yol kat edemedik. Başımız ağırdı. Daha fazla sıkıntı çekmek istemedik.
Endişelenmeyi de bıraktık. Arkadaş ailesine olanları anlatmış, aile yapılacak bir şey yok, bizde bıktık, demişler. Hayat onun, söylenecek söz bulamıyoruz. Denize tutkulu, buna karşılık dalgalarla mücadelede şartlarını da gözetmiyordu.
Sabah yürüyüşte bile hava olumsuz ise o gün yürümezsin. Çünkü zararı dokunacaksa niçin dışarıdasın. Onun için doğanın kurallarına, direnmek doğru değildir.
Okulun penceresinden Ahmet’i gördüm. Kayığını kenara çekiyordu. Geçirdiği önemli olay, umurunda değildi. Denize tutku, işte böyle bir şeydi.
Hasan TANRIVERDİ























