Bszı insanlar, güzel sözlerle büyür. Bazılarıysa o sözlerin içinde kaybolur.
Eskiler şöyle dermiş:
“Marifet iltifata tabidir.”
Yani bir başarıyı takdir ederseniz başarının sahibi işine daha büyük bir şevkle sarılırmış.
İnsana iltifat etmek, biraz enerji, biraz ışıltı vermektir. Hani karanlık bir aynayı kirli bırakırsan, o ışık yansımak yerine dağılır ya
Kimi insan, ona yüklenen değeri taşıyacak sağlamlıkta değildir.
Ve ne yazık ki, taşıyamayan insan onu yüceltmek yerine kendi kibirini parlatmakta kullanır.
Övgü ve iltifat pis kokar aslında.
Onu hak etmeyenlere sunarsan; kalplerinde büyüttükleri tek duygu kibirdir.
Bazen sırf birini mutlu etmek için değerinin üstünde ona iltifat ederiz. Sanırız ki, onun özsaygısını inşa edecektir. Oysa o, tam tersine uzanır! Ona sunulan sözel değerin basamaklarını çıkmak yerine seni veya bir diğerlerini kibriyle ezmek ister.
Gerçek şu ki;
İnsan, kendine verilen değeri fark edebildiği kadar değerlidir. Aksi halde, verilen her iyi söz, içi boş bir yankıya dönüşür. Ve yankı büyüdükçe insan gerçeğinden uzaklaşır.
İltifat, yeri geldiğinde bir hediye değil, bir yüktür. Taşıyamayanı bozar.Taşıyanı ise hak ettiğinin üst boyutuna taşır ve orada dönüştürür.
Diyorum ki;
Bazen susmak, hak edilmemiş güzel sözlerden daha güçlü bir tepkidir.
Düşüncelerim ekinlerimdir: Hasatım ise yürek özlerimdir. Şiir doğsun mu?
SANA…
Bir gülüş yeter sanmıştım,
İncecik bir söze,
Biraz övgüye, biraz kalbe dokunan sese…
Ama bazı kalpler,
Hiç dokunulmamış yerlerinde kırılırmış.
İltifat ettim,
Değer verdim,
Yükledim omzuna sevgimden bir cümle.
Sandın ki taç taktım başına,
Oysa ben sadece seni,
göz hizasında görmüştüm…
Her güzel söz,
Bir sınavdır aslında;
Ya kendini bilene ayna olur,
Ya da kendini bilmeyene totem!
Nihayetinde onlar daima yıkılır.
Susmayı seçtim daha sonra,
Gereğinden fazla aydınlatmanın
İnsanı kör edebileceğini.
Bazı insanlar ışığın değil,
Gölgesine sığınırmış yalanlarının.
Çünkü sustukça büyürmüş gerçekler.
Ve sustukça da küçülürmüş yalanlar.
Emine Pişiren/Akçay























