Bir bahar sabahı, taşlar üstünde tüneyen martılar gibi dalgaları izledim sahilde. Hayalimdeki beyaz sayfaya mı erişecektim, bilemedim.
Bilinmeyene yolculuk, çileli bir hayat için ne kadar geçerliydi.
Aklımdan geçirmediğim, bir yuvaya mı gitmek istiyordum, o halde bir bilet almam gerekiyordu. Dağları aşmalı ve öğrenmeliyim, görmek istediğim yerleri. Tanımalıydım.
Birbiri için yaratılmış iki genç; iki kişilik bilet almaya karar verdiğinde, gönüller ferman dinlemiyordu.
Torosları külek boğazından geçtiler, uçsuz bucaksız bozkırın uzayan yollarında şaşkındılar.
Kader kahkahayla gülerken, sizde şaşkınlık içinde, tebessüm eder, nerede bu şehir ve nerede yuvamız, dersiniz. Martı gibi sessiz ve kalplerde sevgiyle sonu gelmeyen yoldadır gözünüz.
İki kişilik bilet, geleceğe açılan, kapıdan geçiş tacınız ve gurbet anlamında; aileden kopuş heyecanıdır. Heyecandan da öte büyük şehir adına kuracakları yuvadır. İki kişilik bilet.
İki kişilik biletle geçtiler sevgi çemberinden, yuvaları adına…
Rüyada gibiydiler, onlarınkisi macera mı neydi?
Dağ ve ova manzaralı yolculuk, içimi bir kaygı kemiriyordu. Toprağımdan uzaklaşırken, geçtiğim yerlerin, bize benzer yanı yoktu. Farklıydı coğrafya, farklıydı çevre.
Anılar, sonsuz hazine tacımızla yollardayız. Mola yerinde dinlenip kendimize geldik.
Şafak sökerken, boğazdan araba vapuru ile karşıya geçtiler. Son durak, Sirkeci söylendi. Heyecan, karmaşa ve ne olduğunu bilmeden beklemek ve zamana “dur” demek gerekti.
İstanbul hayal kırıklığı ve duygularda çelişki. Bilet için geçersizlik ilanı. İnsanlarda telaş, koşuşturma ve hüzün bir arada.
İki kişilik yuvamızın sevgi atmosferinde, gönüllerde beraberdik. Günler içinde daha kendimize geleceğimize inanıyorum.
Gemileri yakmak bu olsa gerek, İstanbul.
Gülelim maceramıza, doyasıya gülelim…
İstanbul sende ne bulurlar, tepki vermezsin. Duruşun sevgi adına mı yoksa acı mı belli değil.
Kazan kepçe misali koşturuyorum, sen ise keyfindesin…
Tepelerin esintisi, ılık ve nazlı. Damlalar cama vurup içeriye sıçrardı hayal dünyamda.
Düşüncede İstanbul, sevgide İstanbul…
Tepeden tırnağa İstanbul.
Hasan TANRIVERDİ























