İlçenin tek kasabı, Atadan kalma ve dürüst bir esnaftı. İneği kendileri alır, kesim yerinde halleder ve dükkâna getirirlerdi. Dede ve oğulları birbirine benzetirlerdi. Çok konuşmaz lafı eğip bükmezlerdi.
Kasabın oğlu Turan, uzun boylu, kemikli ve kaslı bir yapıya sahipti. Hamallara benzerdi. Dedesinin aynı zamanda, hamal olduğunu söyler ve işini çok iyi yapardı, derdi. Okulunun dışında babasına yardıma gelirdi.
Turan’ı, hükümete çağırdılar. Başkanın yanına vardı. Ondan ikişer kilo et istediler. En az on kilo getirmesi gerekiyordu. Babasına geldi ve etleri hazırlayıp çırakla sipariş veren hükümete geçti.
Kasap ineği seçiyor ve etin özelliğini çok iyi biliyordu. Yirmi senedir dükkânı işletiyordu. Kaçak olarak satılan etleri almıyordu. Kasap, psikolojik olarak, hileye karşıydı. Parasını vermeyeni ve hile yapana bir daha et vermiyordu.
O günlerde, İlçeye “soyguncular gelmiş,” haberi kulaktan kulağa yayılmıştı. Esnaf tedirgin olsa da birbirlerini kollamaya başlamışlardı. Emniyette alarma geçmişti. Aradan geçen günlere bakarsak, hiçbir şeyin olmaması, esnafın dikkatli hareketine bağlandı. Esnaflar tanımadıklarına mal dahi vermediler.
Kasap oğluyla, dere kenarındaki yerine gitmiş ve ineği kesmişti. Yolda sanki toz yağıyordu. Çöl tozu, dedikleri böyle bir şey ki soluk alamadılar. Çevrede kimseler yoktu, insanlar evden çıkmamıştı.
Dükkânda etleri satmış ve inek almak için komşu İlçeye gidecekti. Akşama az kalmıştı. Hemen yola çıkmalıydı. Çünkü geri dönmeyi düşünüyordu. Turan’ı göndermeyi daha uygun buldu.
Turan bir buçuk saat içerisinde İlçeye varacaktı. Vasıta bulsa da inekleri koyacak, arabalar meşguldü. Çırağı evine gönderdi ve Kasabanın yolunu tuttu. Köylerden geçmeyi düşündü. Satılık ineği olan varsa, alabilirdi.
İlçenin girişinde, hanlara uğradı. İlk defa uğradığı han boş gibiydi. İçeride bir kadın oturmuş bir şeyler örüyordu. İnek sesi veya zil sesi duymadı. Kadına kalıcı değilim, inek almak istiyorum, dedi.
Kadın kasabın oğlunu tanıdı. “İnek veririm ama sabah alır çıkarsın,” dedi. Kasabın oğlu zaman kazanmak istiyordu. Alıp gitmeliyim, dedi. Kadın bir daha “sabah çıkarsın,” diye tekrar etti. Kadın sabah çıkarsın derken bir şeyler anlatmak ister gibiydi.
İki ineği bağlayan kasabın oğlu, yarın beyiniz gelir parayı alır. Yolda inekler huysuzluk çıkartmadı ama karanlıkta yürümek çok da hoşlarına gitmedi. Su başında durdular ve su içtiler.
İnekler biraz da dinlenmiş oldular. Yolda problemleri olmadı. Kasabın oğlu el feneriyle karanlığı açıyordu. Sırt çantasını yüklenip ve sığırların iplerine tutacaktı. O sırada iki tane at gibi köpek, ineklere saldırdı ve inekler kasabın oğlunu, sarsıp kaçtı. Köpeklere el feneriyle müdahale etmişse de başarılı olamadı.
Hayvanlar bir defa ürkmüşlerdi. Sanki öğretilmiş gibi, fırlayıp gittiler.
Kasabın oğlu, morali bozuk olarak, eve vardı. Babası büyük şehirde ağabeyinin yanındaydı. Güvendiği, ineklerin köpek saldırısında kaçması soygunun bir türlüsü gibiydi. Sabahtan İlçeye geldi ve ineklerin parasını kadının beyine verdi ve iki tane daha aldı.
Kadına olayı anlattı. Bu inekler geri dönerler. Bana haber verin, hemen gelirim, dedi. Kadın kasabın oğluna garip baktı ve içinden nereye geliyor. Bu olay, soyguncuların beyimle oyunu dedi.
Kadının beyi gelince; açtı ağzını yumdu gözünü, böyle bir olayı hayatta duymadım ve bilmem, dedi. Kadının beyinin yanındaki davranışının farkında olan Kasabın oğlu, sessizce iki ineğin daha parasını verdi ve yola çıktı.
Hanım; Turan’a, bir daha gündüz gözüyle buradan çıkacaksın, dedi.
Turan, bir hafta sonra, kadının yanına geldi ve iki inek daha alacağını, söyledi. Her şey planladığı gibi yürüyordu. İnekleri aldı ve akşamüzeri yola çıktı. Akşam olmadan İlçeye varırım, dedi. Yolda yavaş yürüyorlardı. Arkadaşları onu arkadan ve önden gizli takip ediyordu.
Karanlık bastırdığında İlçeye varamamışlardı. Suda dinlendiler ve yola çıktılar. Kasabın oğlu her an bir şeyler bekliyordu. Düşündüğü gibi oldu ve köpekler geldi. İlerde ağaçlar arasında üç kişi de bekliyordu. Köpekleri belediyeden aldıkları uyuşturucuyla hallettiler. Ağaçlar arasındaki üç kişiyi de arkadaşları yakaladı.
Kolluk kuvvetleri ve arkadaşlarıyla kadının hanına gittiler. Beyini ve kadını yakaladılar.
Olay aydınlandı, esasında soyguncular kadının beyiyle birlik kurmuşlar. Soygun böylece gerçekleşiyormuş.
Soygun olayına başka kişilerde uğramış ve hepsinin parası, beyden alındı. Onlarda içeri girdiler.
Hasan TANRIVERDİ























