Hıdırellez, kökü çok eski çağlara dayanan bir inanç, an’ane, adet karışımı ritüel.
İslamiyet öncesi çağlarda başlatılan, İslamiyet’in kabulü ile İslami motiflerle süslenen, Hızır Aleyhisselamla bağdaştırılan yaz mevsimini başlatan müstesna bir gün. Hepimize hayırlı olsun.
Eskiden her şehrin her kasabanın Hıdırlık, Hıdırtepe gibi isimler verilen yerleri vardı, oralarda yöresine göre değişse de temelde birbirine benzer şeyler yapılır; dualar edilir, dilekler tutulur, eğlenilir, yemekler yenirdi.
Bazı yörelerde büyük ağaçlara salıncaklar kurulur sallanırdı gençler, türküler ve maniler söyleyerek.
Çömleklere bir takım nesneler koyulur (bu yüzük, kolye, bilezik olurdu)
herkes niyet çeker birer de mani söylerdi. Kimi sevgiliyi anar:
‘Sungurlu’nun mezerliği
Üstündedir üzerliği
Padişahın oğlunda yok
Sevdiğimin güzelliği’ der, sevgiliyi över kimi de yâre sitem eder:
‘Altın saatim şak şak
Küstü isen barışak
Aramız uzak düştü
Mektubundan konuşak’
der sevgiliye sitemli haberler yollardı.
Bazı yörelerde ateşler yakılır sıra ile üstünden atlanır, halaylar çekilirdi.
Bir gün öncesinden gül ağacı dibine veya akarsu kıyılarına dilek ve duaları temsilen, isteklere göre ev isteyen ev, çocuk isteyen beşik, evlenmek isteyen gelin duvağını simgeleyen işaret maketler yapar, bereket parası olsun diye paralar da bırakılırdı.
Günümüze doğru evler, arabalar da istenir oldu.
Hızır Baba uğrarsa dileklerin olacağına herşeyin bereketleneceğine inanılırdı.
Öyle güvenilirdi ki Hızır Baba’ya bir Tokat türküsünde olduğu gibi:
‘Yola yolladım seni de
Yollar yormasın seni
Hızır elinden tutsun da
Bana yollasın seni’
diyerek Hızır Baba’nın nasıl her müşkülü çözdüğüne olan inanç en güzel şekilde dile getirilirdi.
Dilimize ‘Hızır gibi yetişmek, Hızır uğramak, Hızır yoldaşın olsun’ gibi deyimler de kazandırmıştır Hıdırellez.
Ayrıca Hıdırellezlerde oğlu nişanlı olan erkek tarafının ailesi gelin evine; yerine göre, geline küpe, kolye veya yüzük gibi altın takılar, geline ve ailesine çeşit çeşit giyecek eşyalar veya kumaşlar, çeşit çeşit yiyecekler, bazen kına ve aynalarla süslenmiş koyunlar bile hediye edilirdi.
Bana da eşim ve ailesi nişanlılık döneminin Hıdırellezinde çok güzel yiyeceklerle dolu bir Hıdırellez sepeti ve çeşitli hediyeler getirmişlerdi, bu jest çok hoşuma gitmişti.
Yeri ve yöresi neresi olursa olsun Hıdırellez şenliğinin, kutlamasının kırsal bir alanda, yeşillikler içinde mesire yerlerinde kutlanması ortak bir paydadır.
Benim çocukluğumun geçtiği yer olan Sungurlu
İlçesinde Hıdırellez, şehrin o zamanlar kıyısından geçen, şimdi tam ortasından geçen Ankara Samsun karayolunun yan tarafındaki Fidanlık’ta kutlanırdı.
Yol boyu fidanlıkta günün erken saatlerinde toplanan insanlar mahalle mahalle birleşir, çoğu börek, çörek ve haşlanmış yumurtalardan müteşekkil sofralarını kurar gün boyu piknik yapar, yarenlikler yapar, eğlenir dururdu.
Bu en güzel ve en masum sosyalleşme adetiyle kışın yorgunlaştırdığı yürekler temiz havanın da etkisiyle yenilenir güm güm atardı, yüzlere renk gelirdi.
Çocuk ve gençler ip atlar, dokuz dalya, Sek Sek, Yumuşmaca ( saklambaç) gibi oyunlar oynardı.
Akşama doğru şehrin ortasında mukim saat kulesi şehrin hemen her yerinden duyulan sesiyle saatbaşı ‘dan dan’ vurarak eve dönme saatini hatırlatırdı, ilçe halkına.
Dilek ve dualar da tatlı bir şırıltıyla akan Budaközü Çayı’nın kıyısında yapılırdı, Hıdırellez den bir gün önce akşam saatlerinde.
Şimdi neler mi oldu, Budaközü çayının suyu yukarılarda baraj için boğuldu, suyu çok azaldı, lağım da veriliyor sanıyorum yanlışım varsa düzeltsin hemşerilerim.
Fidanlıktaki bütün ağaçlar kesildi, Ankara Samsun yolu genişletildi, gidiş dönüş çift yön oldu.
Birtek saat kulesi kaldı güzel kasabanın ortasında, sessiz sedasız saati ‘dan dan’ vurup çalışmıyor, sıvaları dökülmüş, kargalara yuva olmuş, ağlamaklı hüzünlü.
Ama durun hakkını yemeyelim, bazılarına göre çok gelişti Sungurlu, o güzelim bağlar söküldü, güzelim konak ve ahşap evler yıkıldı, her yan katlı katlı dev apartman denilen çirkin binalarla doldu.
Bu bayram da gitmiştik memlekete, daha dün geldik. Gece bir ahbap ziyaretinden dönerken yağmur muydu çiseleyen yoksa saat kulesinin gözyaşları mıydı hıçkırıkları mıydı duyduğum bilemedim?
Dedim ki bize ne oldu? Saatkulesi suskundu, ben anladım, sükut ikrardan gelirdi,
Ahmaklıksa hatayı tekrardan.
5 Mayıs 2022 Ankara
Şükran Uçkaç Yargı Sazsızozan























