Hayat adil değildir; “hak etmeyenlerin” iyi yerlerde olmasının arkasında birden fazla sebep yatıyor.
Maddi imkânı, eğitim kalitesi ya da güçlü bağlantıları olan bir kişi, yetenek düzeyinden bağımsız olarak daha iyi fırsatlara erişebilir. Aile ve sosyal çevre tetiklemesi olarak düşünebiliriz.
Farklı okullar, rehberlik hizmetleri bireyler arasında uçurum yaratır; bu da bazılarını “hak etmedikleri” pozisyonlara taşır. Şans ve Rastlantılar insan hayatını değiştirir. Bazı kimseler, şans eseri doğdukları coğrafya ya da dönemin ekonomik koşulları sayesinde daha avantajlı başlar. Doğru zamanda doğru insanlarla tanışmak, kariyeri ya da sosyal statüyü hızla yukarı çekebilir. Bazen Nepotizm ve Yolsuzluk etkileyici sebeptir.
Kayırmacılık ve rüşvet gibi etik dışı uygulamalar, liyakati geride bırakır. Yönetici pozisyonlarından akademik yükselmelere kadar pek çok alanda “hak eden” yerine “bağlantısı olan” kazanır. Bu noktada siyasetin sağı solu hiç önemli değil. Nitelikli ve yetkin olmanın geçerli olmadığı en büyük haksızlık bu olsa gerek. Algı yönetimi göz ardı eder. Bu da gerçek yetenekli kişilerin geri planda kalmasına yol açar.
Bazen denizin ışıltılı maviliğini izlerken nerede hata yapıyoruz diye kendimi ve benim gibileri sorgulamıyor değilim. Başarılı olan cezalandırılır mı? Cevap net evet ve maalesef. Eşit koşullarda yarışman imkânsız. Dünya düzeni ne tuhaf!
Her şey yer değiştirdi. Erdem ve ahlaklı olmanın yerini riyakâr ve biat edenler aldı. Dürüstlüğün yerine sahtekârlık geçti. Anasını babasını maddi çıkar için satanlarla doldu. İdeolojiler kişisel çıkarlarla donatıldı. Güven askıya alındı. Zaaflar havada uçuştu. Kimin eli kimin cebinde umarsız. Ben bu dünya düzenini beğenmedim. Öfkem dünyayı yakmaya yetecek kadar.
Bu zamanlarda eğitimin, okumanın ve aydınlanmanın huzur verdiği kanattindeyim. O halde;
Kendimiz İçin Ne Yapabiliriz?
Başkalarının başarısına takılmak yerine kendi yeteneklerinizi ve bilginiz geliştirmeye zaman ayırmalıyız. Sadece çalışkanlık değil, doğru insanlarla kurulan ilişkiler de kapıları açar. Etkinliklere katılıp anı yaşayın. Adaletsizliğe karşı mücadeleden vazgeçmeyin: İş yerinizde veya çevrenizde ayrımcılık, kayırmacılık görüyorsanız sesinizi yükseltin; kolektif farkındalık ve şeffaf süreçler talep edin. Etik değerlerinizden ödün vermeyin.
Sonuç olarak, “hak etmeyenlerin” iyi yerlerde olması çoğu zaman kişisel yetkinlikten çok, sistemdeki düzensizliklerin ve şans faktörünün ürünüdür. Bizim sorumluluğumuz ise kendi yolumuzu çizerken adil, şeffaf ve dayanışmacı olmaya gayret etmektir.
İyilik iyidir…
Bu düzen elbet doğru olan için işleyecek…..
Adalet herkes için gereklidir…
Hak ve doğruluk kazanacak………….























