Sebze fidanları arasına düşmüş martı gibi, kendimizi caddede bulduk. Bu şaşkınlıkla, meraklı vatandaş kılığında, insanların koşuşturmasını izledik.
İnsanlarda dur durak yoktu. Yürümüyor adeta koşuyorlardı. Öğle tatiline çıkan memurlar da onlara katılmış köfteciler sokağında, soluk soluğaydılar.
Merakımızı, mağazalar çekiyordu. Vitrinlere; içine girecek gibi bakıyorduk. Arabanın üzeri açıktı, film izliyor gibiydik.
Tatlıcıdan gelen kokular ve çeşitli şekerlemeler aklımızı başımızdan alıyordu. Gayrı ihtiyari içeri girdik. Fasulye gibi şekerlemeden aldık. Birlikte yedik. Uçağın gürültüsünden etkilendik. Kafamızı havaya kaldırdık. Bir süre uçağı takip ettik.
Gülenler, birbirine laf atanlar, ara sokağa girip kayboluyordu.
Her an meşgulüz, şehirde çok yorulmak, böyle bir şey demekti.
Mağazanın vitrinine baktık. Gömlek ve pantolonlara bayıldık. Aramızda konuşup içeri girdik. Gömlek ve pantolonu işret ettik. Ürkek davranışımız, şehrin acemisi olduğunu gösteriyordu. Tezgahtarın söylediklerini duysak da anlamıyorduk.
Kafamızdaki olumsuzlukları ortaya koyuyoruz. Fiyatını duyunca martıdan daha beter zemine uzanıyoruz. Yüksek diyemiyoruz da başka var mı, soruyoruz. Mağaza çalışanı ile aramızda sanki uçurum var. Gömlek için girdik, almamak için çare arıyoruz.
Çıkartılan her kumaşa, bir takım olumsuz ip uçları, uydurmaya çalışıyoruz. Kendimize göre aldanmamak, fahiş fiyatı kırmak ve alışveriş de pazarlık gibi kontrolü acemiliğin olumsuz ögelerini sergiliyoruz.
Birimiz de akıl danışmanlığı yapmıyor ve tezgâha gelen giyeceklerin kalitesini beğenmiyoruz. Beğenmeyebiliriz ama, nedeni için bir verimizi ileri süremiyoruz. Güvencemiz de olmadığına göre, mağazada kendi davranışımıza eziliyoruz.
Yapılacak olan sözü daha uzatmadan, mağazayı terk etmek. Sokak kalabalık, dışarı atılıyoruz. Kimse olayın farkında değil. Bize sorarsan herkes ayıplayacak. O kadar güzel gömlek ve pantolonun neyini beğenmediniz.
Kimsenin bizimle ilgisi olmadığını fark ediyor ve seviniyoruz. Yaptığımız bize kalıyor.
Otobüsün numarasına bakıyor ve şoföre soruyoruz, Çapa’ya gider mi? diyoruz.
Kaptan şoför, insan sarrafı olmuş. Anadolu’nun hangi köyünden düştüler, şehrin bilinmezine diyordur. Otobüse doluyor ve yorumlara devam ediyoruz. O kadar gömlekten birini birimiz almalıydık. Arkadaş öyle güzel pantolon görmedim, dedi. Peki niçin almadın, aldatılmaktan korktun. Yarı fiyatını versen acaba ne derdi.
O kadar güzel eşyalardan birini güya beğenmedik. Onlar yurt dışına gönderiliyor biz ise beğenmiyoruz. Olumsuz ögeleri beynimize yüklemişiz ve almamakla, davranış bozukluğu gösteriyoruz.
Doğru olmak, bilmeyi gerektirir. Bilmediğimiz için doğruyu da yanlış kabul ediyoruz. Böylece belirli bir oturmuş düzen sağlayamıyoruz. Mağaza sahibi de bizi bu yönüyle anlamalıdır.
Kişinin doğru olması yetmez, devletin milletine karşı düzeni de doğru olmalıdır ki, insanlar güvensinler.
Hasan TANRIVERDİ























