Her millete has gerek dini gerekse milli bayramlar insanlık tarihi kadar eski ritüelleri barındırır içinde. Kutlayanı da kutlamayanı da inananı veya inanmayanı da vardır.
Atmış yaşındayım, ömrü onar yıllık zaman peryotlarına böldüm.
Çocukluk yıllarımın on yıllık bayramlarını yurtdışı görevim sırasında memleket özlemiyle yanarken gurbet ellerde yazdığım bir şiirimde anlatayım size…
Mahalledeki ve ilçedeki erkeklerin erkenden bayram namazına gittiği, onlar gelene kadar ev halkının karınca kararınca Allah ne verdiyse bayram sofralarını kurulduğu, yardımlaşmanın ve dayanışmanın zirve yaptığı, çoğunun ellerinin arefe gecesinden kınalandığı her çocuğun düşlerini süleyen gerçekten düş gibi geçen artık düş olan rüya gibi o bayramlar…
GURBETTE BAYRAM
Yine kına kokuyor minik ellerim…
Mahalle fırınına gidecek baklavaya kızgın yağlar döküyor annem
Babaannem bahçeyi sulayı süpürmüş
Ona da yardım ettim anneme de ve dahi dedeme …
Karakızı tımar etti dedem bir güzel …
Ona da bayram sana da dedi dedem
Sabırla tararken karakızı… yemlerken
Ben de baktım merakla karakız yemini yerken…
Bu gün arife yarın bayram derken…
En önce ben uyanacağım hem de sabah erken…
Dedemi öpeceğim bayram namazına giderken…
Bayram cümle mahlukata hediyemiş öyle dedi dedem…
Börek çörek yapmış
Patates haşlayıp kavurmuş babaannem…
Babama mı o uzakta çalışıyor buğday pazarında…
Ekinler almış arpa da çok işi varmış onun
Yalnız bayram alışverişine beni de götürürdü giderken..
Bakkal Bilal Çınar dan yapılırdı cümle kasabanın alışverişi…
Neler sığmazdı ki o dükkana…
Şeker çay un mercimek makarna toz biber kahve
İplere dizilmiş şan baba tatlıları renk renk kolanyalar
Vita yağı lili tursil sabun okul malzemeleri ha bi de kına…
Kınasız bayram olmazdı…biraz da ceviz içi ve karbonat…
Bilal Amca listedekileri verir
En son kolonyaları doldururdu evden giden şişelere şırıngayla …
Kalan damlaları da bize sıkardı fıs fıs…
Limon kolonyası ve tütün…
Annem kokuyor bu gün bile bütün…
Evin içi taze kireç kahve kına baklava kokardı bütün gün…
Basma elbisem bayramlığım başucumda olurdu hep
Ah sabah olsa da bir giysem…
Bayram namazından dönen dedeme kapıyı açıp örtsem
Hikmet Teyzeme gidip el öpsem…
Alsam harçlığımı sevinçten şakıyıp dil döksem…
Mahallede oturup kimin harçlığı daha çok ölçsem…
Ah mümkün olsa da şimdi çocukluğuma göçsem…
Avuçlarımı buruş buruş etmiş kına …
Yıkadık geçti diyor annem baksana…
Kokla ne güzel kokuyor diyor annem elini
Özenerek tarıyor saçımın her telini…
Kokluyorum sabahtan beri avuçlarımı bak ana…
Kına kokmuyor gurbet ana baksana…
Ne olur gel de ellerime kına yaksana…
Saçlarıma yaldızlı kelebek tokalar taksana…
Gönlümün gamı kederini yıksana…
Gurbette bayram bile dar geliyor insana…
Ne olur annem gel de ellerime kına yaksana
Şu darı dünyada hallerime baksana…
16.07.2015 NÜRNBERG
ŞÜKRAN UÇKAÇ YARGI SAZSIZOZAN
Hepinizin kendinden birşeyler bulacağı bu çocukluk günlerime duyduğum bu Gurbette Bayram şiirini ben ellili yaşlarımda yurtdışı görevinde memleket özlemini de harmanlayarak yazdım.
Çok şey değişse de yirmili, otuzlu yaşlarımın bayramları da güzeldi.
Artık yavaş yavaş ‘çocuklar kurban kesilirken görmesin psikolojileri bozuluyor’
‘biz bu bayram evde yokuz tatile gidiyoruz, bayram da neymiş’ söylemleri.
Bırak isteyen tatile gitsin bayramlarda yıldızı dökük otellerde pineklesin, Rus turistin içip içip camış gibi atladığı çişli havuzlarda yüzsün çoluk çocuk, sana ne…
Kırklı ellili yaşlar, kurbanlıkların birden bire koçtan büyükbaş hayvanlara evrilmesi, acemi insanların kesemediği büyükbaşların yarı canlı kaçmaları, usulüne uygun kesimler yapılmadığı için her yerin kangölüne dönmesi, atıklarla etrafın kirletilmesi kurban kesin kesmeyin tartışmaları…
Kesilen kurbanın ‘Uğur derin dondurucularda’ istiflenmesi tartışmalarının, işin tadını tuzunu iyice kaçırması…
Bırak insanlar kestiği kurbanı ister yesin, ister dağıtsın, ister saklasın sana ne…
Sen de kes bir kurban dört yol ağzında hepsini gelene geçene dağıt bana ne…
Sonra en kötüsü ne biliyor musunuz? Gelinen son noktada camilerde siyasi hutbelerin okunmasına tepki olarak kimsenin artık bayram namazına gitmemesi…
Eskiden bey de geda da hırlı da hırsız da bayram namazına gider İnci gibi bir sıraya dizilir, bayramdan bayrama da olsa kulluğunu hatırlardı, küsler barışır, iyilikte yarışır, bayramlaşılırdı.
Sorhoşa sormuşlar ‘sen çok mu içersin?’
Yok demiş yok ‘akşaaamdannnn akşama’
‘Namaz kılar mısın?’
Hızlı hızlı ‘bayramdan bayrama, bayramdan bayrama’ kılarım demiş.
Birlik beraberliğin sağlandığı bir ritüelin daha ters yüz edilmesi, lağvedilmesi, amacından işlevinden fersah fersah uzaklaşması…
Hele şu bitişiğindeki en yakını açken Afrika’daki açı doyuracağı yalanını söyleyen fırsatçılara para vererek kurban kestim zannedenler huuuu…
Ve bayramların da ölmesi, bayramları da öldürdük biz elbirliği ile…
Cadılar bayramının bile kutlandığı şu ülkede sosyal yardımlaşmanın en güzel örneği olan kurban bayramını egolarınıza kurban ettiniz ya daha ne deyim…
Tamam kurban kesmeyin ama kesenin de ‘hayvan katliamı’ diye itikadını kesmeyin, bayramdan sonra salam, sosis, pirzola, kıyma yemeyecek misiniz, onlar yerden mi bitiyor?
Diyeceksiniz ki ‘zaten pahalılıktan yiyemiyoruz’ onun vebalini de tarım ve hayvancılığı köreltenlere yükleyin…
Köylü kokuyor diye tavuk beslemiyor, şehirden koliyle yumurta alıp gidiyor…
Mendiller, harçlıklar vermeyin artık çocuklara, lego alın, tablet alın, el öpmesinler dudakları aşınır, hürmeti, kıymeti izzeti unutsunlar. Yarın sizi de koymazlar evlerine…
Komşuya et vermeyin hatta günahınızı bile vermeyin sizin gibi düşünmüyor çünkü dünya görüşü size uymuyor…
Kimseye limon kolonyası ve şeker de ikram etmeyin zaten herşey pahalı…
Camiye de gitmeyin, dua da etmeyin tek ama kimseye beddua da etmeyin…
Herkese kendi bayramı kutlu olsun.
” Dam başına dolan kız
Bayram geldi donan kız
Bayram kurbansız olmaz
Canım sana kurban kız”
Deliye her gün bayram.
Şükran Uçkaç Yargı Sazsızozan
7.9.22 Sungurlu
























