Kıymetli ve özgün anılar / Depremle yok oldular / Yürek tomurcuğu şiirler / Birer birer kurudular.

Edindiğim bilgilere göre: Fransızlar, Ermenilerle birlikte Maraş halkını kıyasıya top ateşine tâbi tutarak katletmeye başladı. Bunun üzerine Mustafa Kemal, yurdun her yerinde mitingler yapılmasını, İstanbul Hükümeti ve yabancı devletler elçilikleri nezdinde telgrafla protestoda bulunulmasını istedi. Bu hususta İstanbul Hükümetini de uyararak, Fransızların Maraş’ta Türklerin katliamının protesto edilmesini ve önlenmesini istedi.
Mustafa Kemal’in tamimi üzerine yurdun birçok merkezinde mitingler yapıldı protestolar yayınlandı. Ancak bu miting ve protestolar, Fransızlar üzerinde herhangi bir tesir uyandırmadı. Türklere karşı yaptıkları mezalime devam ettiler. Bu durum karşısında Mustafa Kemal emrini yenileyerek bütün heyet-i merkezi yelerin harekete geçmesini, Türklere yapılmakta olan mezalimi, Meclis-i Millî, İtilâf Devletleri elçilikleri ve İstanbul basını nezdinde şiddetle protesto etmelerini istedi. Mustafa Kemal’in teşebbüsleri ve yurdun her tarafında yapılan mitingler, çekilen protesto telgrafları Maraş halkının müdafaa gücünü artırıyordu.
Maraş halkı biliyordu ki arkasında Çanakkale savaşlarının büyük kumandanı Mustafa Kemal vardı, bütün Türk milleti vardı. Maraş halkı bu destek sonucu Fransızların saldırılarına 22 gün boyunca cesaretle karşı koydu. Gösterilen kararlılık sonucu Fransızlar şehri elde tutmanın mümkün olamayacağını anladılar. 11 Şubat 1920’de Maraş’ı terk ederek İslahiye’ye çekildiler. Böylece Maraş, düşman işgalinden kurtulmuş ve Millî Mücadele’nin ilk zaferi kazanılmış oldu.
Mustafa Kemal şehrin kurtulmasını tebrik amacıyla, Maraş Müdafaa-i Hukuk Cemiyetine ve Belediye Başkanlığına kutlama telgrafı çekerek; “…Yirmi güne yakın bir zaman zarfında Ermenilerle birleşen Fransız kuvvetlerine her türlü mahrumiyet içinde karşı koyan ve muvaffak olan kahraman Maraşlıları bütün memleket namına tebrik ederiz. Maraşlılar bu kahramanca müdafaaları ile millet davasının yüceliğini, milletimizin yaşamak, müstakilen yaşamak hususundaki
Mustafa Kemal bu faaliyetlerinin yan ısıra maddî olarak da Maraş halkına destek sağladı. Maraş’ta çarpışan Kuvay-ı Milliyenin zarurî masraflarını karşılamak, yaralarını sarmak amacıyla yurt çapında bir tamim yayınlamak suretiyle herkesin yardımda bulunmasını istedi. Yapılacak yardımlar Maraş Müdafaa-i Hukuk Heyet-i Merkeziyesi emrine verilmek üzere Elbistan Ziraat Bankası şubesine havale edilecekti. Bu tamim üzerine yurdun birçok yerinden, Maraş halkına yardım amacıyla yirmi iki bin liraya yakın para gönderildi.
Fransızlar Maraş’ta uğradıkları yenilgiyi bir türlü hazmedemiyorlar, şehre tekrar dönmenin yollarını araştırıyorlardı. Mustafa Kemal bir kurmay asker olarak bunun farkındaydı. Bu sebeple; Fransızların Maraş’a yapabilecekleri geri dönüş hareketini önlemek için, birinci hat olarak, Bahçe-Belpınar ve Belpınar’ın doğusundaki dağlarda, ikinci hat olarak Gâvur Gölü tarafında, üçüncü hat olarak da Maraş’ın güneyindeki boğazda millî müfrezeler bulundurulmasının uygun olacağı görüşündeydi. Böylece Fransızların Maraş’a doğru yapabilecekleri askerî bir harekât için gerekli tedbir alınmış olacaktı.
İstanbul Hükümeti, Maraş halkı ve orada kalan Ermenilerin sefaletini ileri sürerek Fransızlardan iaşe yardımı talebinde bulundu. Ancak Fransızlar bazı şartlar ileri sürdüler. Bunların başında; Maraş’taki Türk kuvvetlerinin kuzeye çekilmesi ve Türklerin ellerindeki silâhları teslim etmeleri şartı bulunuyordu. Kabullenmesi mümkün olmayan bu şartlara, Maraş Mutasarrıf vekili İrfan Bey karşı çıktı.
Mustafa Kemal ise; İrfan Bey’in fikrine iştirak ettiğini, Fransızları Maraş’a davet etmenin, millete hakaret demek olacağını belirtti ve şu görüşleri savundu:
“Birecik ve Urfa’da Fransız topları Türk köylerini tahrip, Fransız kurşunları masum Türk ahalisini katlederken, daha Maraş’taki yangın sönmemişken, kendi davetimiz ve ağırlamamız ile Fransız kuvvetlerini Maraş’a yerleştirmek ve Türkler tarafından sefalete terk edildiği iddia edilen Ermenilerin hayatının kurtarılması için, Fransızlardan iaşe dilenmiş rolü yapmak elbette mantıksız ve vicdansız bir harekettir. Bunu yapmakla havalideki Türk ahalisinin manevî gücünün kırılacağı açıktır.”
Kahramanmaraş’taki Kurtuluş hareketini başlatan olay, 31 Ekim 1919’da Sütçü İmam’ın düşmana ilk kurşunu atmasıdır.
31 Ekim 1919 da düşmana ilk kurşunu atan Sütçü İmam, düşmanın Maraş’tan kovulmasından sonra, savaştaki büyük fedakârlıklarının bir ödülü olarak Belediyede odacı olarak çalışmaya başlamıştır. Bu görevle birlikte kaledeki topun idaresi de kendisine verilmişti. Bir top atımı sırasında barutun ısınan namludan erken ateş alması sonucunda yandı. Alman Eytam Hanesinde tedavi altına alındıysa da iki gün sonra 25 Kasım 1922 tarihinde vefat etti.
Mustafa Kemal’in bu girişimi sonucu, Fransızların yardım bahanesiyle Maraş’a tekrar dönme teşebbüsleri önlenmiş oldu.
Atatürk, Maraş’a Neden Gelmedi? Sorusuna yanıt
![]()
Edindiğim bilgilere göre: (Atatürk’ün Narlı’ya Gelişi: 26 Ocak 1933.. Narlı, Kahramanmaraş’ın ilçesi Pazarcık’a bağlı bir yerleşim merkezi… )
Atatürk Kahramanmaraş’ta bir kez bulunmuştu. 1933 yılı Ocak ayının 15’inde uzun süreli bir yurt gezisine çıkan Atatürk, Adana’dan sonra, 26 Ocak’ta trenle Gaziantep’e yönelmişti.
O tarihlerde tren hattı Gaziantep’e kadar uzanmadığı için sabah saatlerinde Narlı İstasyonu’nda trenden inmişti. Narlı’da Maraş ve Antep yöneticileri ve yerel halk tarafından karşılanan Atatürk kısa süreli temaslarının ardından kendisini karşılayan Antep heyetiyle birlikte Narlı’dan ayrılmıştı. Saat 11’e doğru Antep’e giren Atatürk, o gün bir dizi toplantı ve açılışa katılmıştı.
Ertesi gün 27 Ocak 1933’de, Ramazan Bayramının ilk günü olması münasebetiyle valilikteki bayramlaşmaya katılan Atatürk, öğleden sonra yine Narlı’dan trenle Adana’ya dönmüştür.
Arşivlerde yer alan bütün fotoğraflar ve kayıtlar genellikle Gaziantep ya da Adana ile ilgilidir. Yukarıdaki fotoğrafta Gaziantep’e girişinde yapılan karşılama esnasında çekilmiştir.
Atatürk’ün Narlı istasyonuna trenle geldiği tarih, 26 Ocak İlkokulu ve 26 Ocak Ortaokulu’nun adlarında yaşatılmaktadır.
Aslında Atatürk daha önce yine trenle Maraş il sınırlarından geçmişti ama trenden hiç inmemişti. Atatürk’ün 1931’de gerçekleştirdiği Malatya seyahatinde 12 Şubat akşamı Adana’da bindiği tren 13 Şubat günü Pazarcık İstasyonundan geçmişti. Tren istasyonda durmadığı için karşılama töreni yapılmamış, halkla teması olmamıştı. Atatürk ertesi gün yine aynı trenle Malatya’dan Adana’ya giderken Pazarcık istasyonundan geçmişti.
Şu gerçekte unutulmamalı: Atatürk çok okuyan, gereksiz konuşmayan, yaşamı savaş alanlarında geçen, korumasız bir yurtseverdi. O olanaksızlıklar içinde kimi yurt köşelerine gitmeye zamanı olmamıştır.
*
Kimi kalemler şiir yazıyor… Şiire Dönüş ile böylesi yaslı günlerimizde yazımı bir dörtlükle nakışlamadan geçemeyeceğim:
Mànidar’ım, bu gün ben bir başkayım
Sorma halim, şifa bulmaz hastayım
Canlar gitmiş, kederimden yastayım
Maraş’tan bir haber, gelmez olaydı.
Fikret Kuşçuoğlu
*























