Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cumartesi, Aralık 6, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Hüseyin ERKAN

Aksu Öğretmen Okulu (XXII)

Hüseyin ERKAN Yazar Hüseyin ERKAN
07 Kasım 2022
Hüseyin ERKAN, Öykü Tefrikaları
0
413
Paylaşma
5.2k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

 İSTANBULLU KALDI ADIM

1955-1956 ders yılında Aksu Öğretmen Okulu’nda üçüncü sınıf öğrencisiydim artık. Dün bir, bugün iki derken, iki yılı devirmiştik işte!

Genel olarak bir değişiklik yoktu; okulun tek şubeli olan sınıfımızda. Ancak dershanemiz değişmişti. Küçük derslik binasında da değildik biz, büyük derslik binasında da… Ya neredeydik? Kütüphane ile laboratuvar arasında sıkışmış bir derslikte…  Bizden başka bir sınıf yoktu bu binada.

Güzel giyinmesinden başka bir özelliğini bilmediğim okul müdürümüz Tahsin Aygün, önceki ders yılı sonuna doğru Ankara Öğretmen Okulu’na atanmış, yerine yeni bir müdür gelmemişti. Müdür Başyardımcısı Osman Aybastı “Müdür Vekili” olarak yönetiyordu okulumuzu yine.

Birkaç ay böyle geçtikten sonra, yeni bir müdür geldi. Enis Türköz’dü adı. Daha önce hangi okuldaydı? Nereden gelmişti bize? Merak edip sormadığım için öğrenememiştim. Bugünlerde okuduğum, Sercan Ünsal’ın “Bozkırda Bir Eğitim Pınarı Pamukpınar Köy Enstitüsü 1941-1954” adlı çok değerli bir inceleme ve araştırma ürünü olan 500’er sayfalık iki ciltlik eserinden öğrendim ki, 1954-1955 ders yılında Sivas’ın Yıldızeli ilçesi yakınındaki 1940’larda Pamukpınar Köy Enstitüsü olarak kurulan Pamukpınar Öğretmen Okulu’nda müdürmüş. Yani Aksu’ya oradan gelmiş.(*)

Daha sonra, bir bakıma kaderimin olumlu yönde değişmesini sağlayan bu öğretmenimi ayrıca anlatacağım.

Üçüncü sınıfta Türkçe dersimize yeni bir öğretmen giriyordu. Müdür Başyardımcımız ve beden eğitimi öğretmenimiz Osman Aybastı’nın eşi Naciye Aybastı…

Ne zayıf, ne şişman… Uzun boylunca ve yapılı…  Yüksek topuklu ayakkabı da giyince, tepeden bakıyormuş gibi geliyor; birkaç arkadaşımız dışında henüz 14-15 yaşındaki bizlere.

Giyimi uyumlu… Saçı başı düzgün, bakımlı… Bunlar güzel de bir de gülümseme olsaydı yüzünde!  Çok şey istiyorum ben de değil mi?

Tüm güzellikler toplanamaz ki bir öğretmenin üzerinde. Evet, bilincindeydim bunun, bilincindeydim de… Sanki şöyle bir şeyler okuyorduk biz davranışından, bakışından:

“Bildiğiniz öğretmenlerden değilim ben. Yanlış bir şey yapar ya da söylerseniz, gözünüzün yaşına bakmam, canınıza okurum.”

O belki öyle bir öğretmen değildi ama öyle algılıyorduk biz. Dolayısıyla soru soramıyorduk Türkçe derslerinde. Öğretmenin sorularına da korkuyla cevap veriyorduk.

Bitişiğimiz kütüphaneydi ama bir gün olsun kütüphaneye götürmedi bizi. “Ne gereği var! Zaten Bitişiğimizde. İsteyen gitsin.” diye düşünmüş olsa gerek. Bir ders yılı boyunca, ders dışı bir kitapla da girmedi sınıfa, bir gazete ya da dergiyle de…

“Ben Türkçe dersi öğretmeniyim. Ders dışı işlerle ilgim olamaz benim. Ders kitabı neyine yetmez öğrencinin!” diye mi düşünüyordu; bilemem.

Bir gün, okulun Kültür ve Edebiyat Kolu, önümüzdeki cumartesi akşamı şiir okuma yarışması yapılacağını, katılmak isteyenlerin isimlerini yazdırmalarını duyurdu.

Bu konuda hiç deneyimim yoktu ama neden bilmem, katılmak istedim bu yarışmaya. İlgili âbiyi bulup yazdırdım adımı.

Dördüncü, beşinci, altıncı sınıflardan sık sık sahneye çıkıp mikrofonu başarıyla kullanmasıyla ünlü büyüklerim dururken, çocukça bir cesaret değil miydi, onlarla yaşamaya kalkmam? Sınıfımızdan benden başka kimse yapmadı böyle bir hata!

En önemli kararı verip adımı yazdırmıştım da hangi şiiri okuyacaktım ben? Biraz düşündükten sonra Orhan Veli’nin İstanbul’u Dinliyorum şiirini seçtim.

Seçmesine sectim de “Bu şiiri nasıl güzel okuyabilirim?” diye düşünüp bir çalışma yapmadım . Türkçe öğretmenime de haber vermedim, bir başka öğretmenime de…

Bu tür yarışma ve eğlenceler cumartesi günleri akşam yemeğinden sonra, sahnesi olan yemekhanede yapılırdı. Toplantı saatini bildiren kampana vurulunca tüm öğrenciler, sahnenin karşısında aldılar yerlerini.

Ön iki sıra sandalyeli olur, öğretmen ve ailelerine ayrılırdı. Öğrenciler için tabure denen arkalıksız oturaklar… Ben, mümkün olduğunca önlerden bir yer kaptım.

Öğretmenler ve eşleri yerlerini aldılar. Okul müdürü Enis Türköz de gelip en önde ve sahneye tam ortadan bakan koltukta yerine alınca, iyice sessizliğe büründü salon.

Mehmet Âkif Ersoy, Mehmet Emin Yurdakul, Necmettin Halil Onan ve Ârif Nihat Asya‘dan yüksek sesle okunan, milliyetçi duygularımızı kamçılayan şiirlerle başladı yarışma. Bu arada son sınıflardan bir âbi, Ayhan Hünalp’İn “Saçların Alnına Dökülecek” adlı oldukça uzun ve duygusal bir aşk şiirini okudu. İlk kez duyduğum bu şiiri çok beğendim. Öyle güzel okudu ki âbimiz, yarışmacı olduğumu unutturup yaşattı bana şiirde anlatılan duyguyu.

Alkışlar bitince, adımın söylendiğini duymayayım mı mikrofondan? Uyanıp daldığım hayallerden, yürüdüm sahneye doğru. Benden çok yüksekteki mikrofonu ufacık boyuma göre ayarlarken sunucu, “Bu çocuk da mı yarışmacı?” der gibi şaşkınlık mırıltıları uçuştu salonda.

Başımı kaldırıp şöyle bir süzünce izleyenleri, “Sesinizi kesin lütfen!” demişim gibi sanki, dinlemeye hazır bir duruma geçti herkes.

Şiiri yazdığım kâğıdı çıkarıp cebimden, “Şimdi size Orhan Veli Kanık’ın İstanbul’u Dinliyorum adlı şiirini okuyacağım.” diye bir giriş yapıp bağırıp çağırmadan başladım okumaya:

“İstanbul’u dinliyorum,  gözlerim kapalı;

Önce hafiften bir rüzgâr esiyor;

Yavaş yavaş sallanıyor

 Yapraklar, ağaçlarda;

Uzaklarda, çok uzaklarda,

Sucuların hiç durmayan çıngırakları;

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.”

Ne ezberlemiştim bu şiiri, ne de herhangi birinden yardım almıştım. “Şurasını şöyle, burasını böyle okursam daha mı iyi olur?” gibi bir çalışmam da olmamıştı. Yarışmadan önce, bir öğretmen

gözetiminde deneme de yapılmadı. Bırakın bunları, bu yarışmaya katılacağımı, sıra arkadaşıma bile söylememiştim.

Düşünüyorum da şimdi, doğru değildi; benim yaptığım. Bir yarışmaya katılan, iyi hazırlanmalı; emek harcamalı; değil mi ya!

Kimdi, Kültür ve Edebiyat Kolu rehber öğretmeni, anımsamıyorum. Demek ki, o da biraz savsaklamış görevini. “Rehber Öğretmen” dediğin böyle mi olur?

Başarılı mıydım, bilmiyorum. El, vücut ve mimik hareketleri ile desteklenmeyen, anlama göre dize ve kıtalarda etkili bir tonlama yapmadığım düz bir okumaydı benimkisi.

Şiiri bitirip de bir adım geri çekilince mikrofondan, öyle bir alkış koptu ki salondan, şaştım kaldım. Ben mi alkışlanıyordum, okuduğum şiiri mi?

“Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü

Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü”                                                                                diye yüksek sesle de okunamazdı bu şiir;

“Ben bir Türk’üm, dinim cinsim uludur.

Sinem özüm ateş ile doludur.”                                                                                                                                    diye gurur duyup caka satarak da…

Sahneden inip yerime oturuncaya dek devam etti alkışlar. Benden sonra birkaç yarışmacı daha okudu şiirini. Son yarışmacı da inince sahneden sıra geldi, öğretmenlerden oluşan jürinin kararına.

Sağımda solumda oturanlar, “birinci sensin” diyorlardı ama böyle bir olasılık aklımın ucundan bile geçmedi. Ben olsaydım jüride, kuşkusuz ki, Saçların Alnına Dökülecek şiirini okuyana verirdim birinciliği. (Şair bu şiirini, “Saçların Alnına Düşecek” olarak değiştirdi daha sonra.)

Biraz sonra jüri masasından bir öğretmen çıktı sahneye. Birinciliği Ârif Nihat Asya’nın Bayrak adlı şiirini okuyana, ikinciliği Ayhan Hünalp’in “Saçların Alnına Dökülecek” şiirini, üçüncülüğü de Mehmet Âkif Ersoy’un Çanakkale Şehitlerine şiirini okuyanın kazandığını duyurdu.

Dereceye giremedim ama “İstanbullu”  kaldı adım bir süre. (Devam Edecek) 

Paylaş
Etiketler: AksuKöy Enstitüsüöğretmen okulu
Önceki Yazı

Su Kovası

Sonraki Yazı

Üreme Safhasıyla İlgili İlk Ayetler

Hüseyin ERKAN

Hüseyin ERKAN

İlişkili Yazılar

Güvenlik Görevlisi
Hasan TANRIVERDİ

Güvenlik Görevlisi

06 Aralık 2025
5k
Yaşlı Adam Yanıyor
Hasan TANRIVERDİ

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
5k
Boğazımızın Sisi
Hasan TANRIVERDİ

Boğazımızın Sisi

04 Aralık 2025
5k
Göz Gördü Gönül Katlanmadı
Hasan TANRIVERDİ

Yavrularım Yanmasın

03 Aralık 2025
5k
Sonraki Yazı
Üreme Safhasıyla İlgili İlk Ayetler

Üreme Safhasıyla İlgili İlk Ayetler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Bebeğim

Bebeğim

06 Aralık 2025
Güvenlik Görevlisi

Güvenlik Görevlisi

06 Aralık 2025
Aklımda Bir Ses Var

Aklımda Bir Ses Var

06 Aralık 2025
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap