Hayat, doğar ve yaşantısını sürdürerek gelişir. Karşılaştığı sıkıntıları, gürül gürül akan, bir ırmağa benzetebiliriz.
İnsanlar böyle bir ırmağın her türlü özelliğinden yararlanır. Fakat onun kaynağının yani suyun varoluşunu da bilmezler. Irmağın kökeni olan suyun, deryaya dökülmesini ve deryanın da her şeyi ile ırmağı kabul ettiğini gözlemler.
Bir taş altından doğan su, parıltılı ve incecik sesiyle akar. Aktıkça sıkıntıları da peşine takılır. Su akardı fakat yatağı bozuk ve çevrenin de sarmalındaydı.
Akan su çeşitli kollardan, katılımlarla karşılaşıyor. Böylece sanayi, evsel atıklar, tarım ilaçları ve çöplerle görünmeyen kirliliğe ulaşıyordu.
Büyüyen ırmak, taşlara çarparak ilerliyor ve hoş olmayan tüm atıkları da taşımak zorunda kalıyordu. Kaynadığı andaki, bir içim lezzeti, berraklığı kalmıyordu. Akan su, çoğu zaman iğrenilecek bir renge ve bir yapıya dönüşüyordu.
Böyle bir su kütlesinin deryaya ulaştığını görüyoruz. Derya, her türlü atığıyla ve kirliliğiyle suyu kabul ediyor ve bu hâliyle bağrına basıyordu. Böylece akan suyun kirliliğini yok ediyordu.
Hayat akıyor ve dertleri de sürükleyerek, olgunlaşıyordu. Olgunlaştıkça yaşlar ilerliyor ve o da bir deryaya ulaşıyordu.
İşte hayatta ırmak gibidir. Doğar saf temiz bir paktır. Büyür gelişir ve olgunlaşır. İlk doğumdan itibaren, olgunlaşıp hayatın birçok olayları için sorumluluğunu alana kadar, geçirdiği değişim incelenirse, bir ırmakla benzerliğine, şaşmamak elde değildir.
Demek ki, su ile bebeğin doğuşundan sonra yaşanan hayatı karşılaştırdığımızda, benzerlikleri açıkça görülecektir. Suyun vadideki yatağını, bebeğin ana kucağındaki gelişimini inceleyin, her ikisinin de yıllara yenik düşüp kirliliğini fark edeceksiniz. Suyun yatağına ulaşan pis sular ve tüm atıklar kaynağın o güzelliğinden hiçbir özellik bırakmayacaktır.
Ana bebeğini karnında taşıdı ve kucağından ayırmadı. Yemedi yedirdi fakat çevre onu anadan kopardı. Bu durumda istenmeyen özellikleri hayatına uygular oldu. Kişi hayatın devam ettiğini unuttu. Unuttu onun üzerine atılan pislikleri. Bu pislikler, atan kişi ve kuruluşların geçim kaynağıydı. Kimse bunun maalesef farkında değildi.
Bir bebeğin doğuşundan sonra geçirdiği safhaları, psikolojik olarak incelediğimizde, nelerle karşılaştığı ortadadır. Problemlerin kaynağının da “İnsan” olduğunu nasıl söyleyebiliriz.
Toplumu zehirleyenlere nasıl alet olursun. Güzelim kaynak suyuna tüm pisliğini gönder ve aşağı taraftan iç suyunu, yapabilir misin? Al çocuğu yetiştiriyorum diye, zehirle sal toplumun içine, aynı şey değil mi?
Kaynağına ve yeni doğanına karışmayın. İlk halini korumaya çalışın. Büyükler sevgi ve saygısını eksik etmez. Aktığı gibi kalsın, oynamayın su ve insanla.
Hayat su misali akar ya kirletmemek gerek.
Hasan TANRIVERDİ





















