Beyaz bulutlar tepelerde dans ederken, henüz kara yüzünü göstermemişti. Balık heyecanı içimizi öyle sarmıştı ki bulutların tepelerdeki dansının farkında değildik.
Suyun çağlamasına telaşlandık. Su sanki içimizde çağlıyordu. Kuşların ötüşüne, şarkı söyleyenimiz sesleri birbirine karıştırdı. Coşkuyla dere kenarındaki düz taşa malzemelerimizi bıraktık.
Yağmur bir aya yakın yağmadığı için derede su azdı. Karşıya geçtik, kaştaki erikten biraz topladık fakat istediğimiz olgunlukta değildi.
Balıkların saklandığı kayaya giden suyun önünü keseceğiz. Sonra önünü kestiğimiz suya bazı bitkilerin yapraklarını ezeceğiz. Böylece balıklar suda rahat duramayacaklar. Gözleri yandığı için havaya fırlayacaklar ve biz de o anda yakalayacağız.
Otları topladık, ezmeye başlayacağımız sırada dereden yukarı iki kişi geldi.
“İyi günler çocuklar. Ne yapıyorsunuz,” dedi.
Biz de büyük bir marifetmiş gibi, “Suya yakı vurup balıkları tutacağız,” dedik.
Gelenlerden uzun boylusu, “Yuvalarını bozacaksınız, tüm yavrular ölecek ve derede balık kalmayacak. Balıkların kökünü kurutmak ister misiniz?” Dedi. Konuşmayan orta boylu şişman ve kır saçlısı, “Balıklara da bir şans verin dereye yukarı gördüğünüzü, elinizle tutmaya çalışın, kaçanı ise kovalamayın. Böylece onlara da fırsat vermiş olursunuz.” Dedi.
O kadar doğru söylüyorlardı ki bizim yaptığımız resmen av değil balıkları öldürmeye teşebbüstü.
Kardeşim, suda gezenler de ana olamaz mı diye sorunca, şişman olanı, balıkların üreme sezonu, balık tutmaktan vazgeçin ve balık sezonu açıldığında tutarsınız. Hatta bizi de çağırın, dedi.
Doğru söyledikleri belliydi. Biz de gelenlere erik verdik ve teşekkür ettik. Düz taşın üzerine oturduk, beslenme için yem aramalarını izledik. Kardeşim “Balık tutmaktan daha zevkli,” dedi.
Arkadaşımız “Dere bulandı,” Dedi.
Dere yatağından uzaklaştık ve kaşa çıktık. Aşağımızda oynayanlara da haber vermek için ıslıkla uyardık. Arkadaş denize doğru gitti.
Kararan bulutlar yer yüzüne yaklaşarak, dansa başlamıştı. Kara bulutlar diye ilk defa görüyor gibi bağırdık ve yağmur geliyor, dedik.
Kaşa yaptığımız kulübeye girdik. Damlalar hafiften bir yoklama çekti. Peşinden gök delindi. Yağmur ve derede gerçekleşecek olan değişime odaklandık. Yağmur kalmadan bir gürültüyle, sel geldi ve el sallayarak denize koşturdu.
Kardeşim haftaya satın alacağı balığı, derede pişirecektik.





















