Gençlik yıllarını aile ortamında geçiriyordu. Fakat çevresinden de doğal olarak etkileniyordu. Genç Ali’nin belirli tutkuları vardı. Delikanlılık baharında at tutkusu ağır basıyordu. At yarışlarını yerinde izlemek en büyük hayaliydi.
Genç Ali’nin okul sıraları yükseldiğinde, yanında bir köpeğiyle gezmek isterdi. Deli dolu davranmak onun özendiği hareketti. Kendini beğenen bir kör gibi, duygu seline kapılmış gidiyordu. Gelişme olarak sporcu bir vücuda sahipti. Kendini futbolculara ve koşuculara benzetiyordu. Arkadaşlarının pohpohlamasıyla çok iyi bir topçu olduğunu zannediyordu.
At ve bisiklet yarışlarına imrenirdi. Kırık dökük bir bisiklet eline geçirmişti. Onunla kaştan aşağıya takla attığında hastanede gözlerini açmıştı. İyi olduğunda artist gibi uçtuğunu söylüyordu. Sıra lafa gelince eğilmez gerekirse kırılırdı.
Yaşantısında geçireceği psikolojik bir olay yaşantısını allak bullak ederdi. Dik kafalılığını kendi yaşantısına göre uygun olduğunu zannederdi. Sorup öğrenmek diye sosyal bir yanı yoktu. Onun için bildiği düdüğü öttürmenin peşindeydi. Fakat cezasını da ağır öderdi.
Arkadaşları arasında iyi ile kötü arasında ayrım yapmayı gururuna yedirmezdi. Geç vakitlere kadar gezmekten zevk alırdı. Birlik ruhuna itaat etmez, isyankâr rollere girerdi. Spor yapmaz, koşsa birinci geleceğini tahmin ederdi. Futbol takımıyla maça çıkar, kısa sürede sakatlandım diyerek bırakırdı. Esas konusu dersten kaçmaktı.
Saz çalarak sesinin güzel olmadığını gizlemek istiyordu. Sazın tellerine dokunamaz sıkılır, uğraşamam derdi. Sinirli hâlleri yakınlarınaydı. Esasında sevecen bir yanı vardı. Ailesi kendisini anlamadığını söylüyor, sorguladıklarında girdaba tutulmuş oluyorum diyordu. Bu noktada ailesiyle tartışır ve dışarı kaçardı. Annesi peşinden göbeğin dışarda kesilmiş, derdi.
Aynaya bakmaz mısın? Diye annesinin zılgıtını yerdi. Saçları dağınık, pantolon ütüsüz ve gömleği dışarı sarkardı. Gönlünün zengin olduğunu söyler. Kimsesiz çocukları, sokak hayvanlarını sever ve korurum, derdi. “Gönül ferman dinlemez,” sazına söyletebilseydi, çok mutlu olacaktı. Fakat gönlümün dümeni bozuk, derdi. Düzensiz ve sahteci bir hayatın pençesine düştüğünün farkında değildi. Köprü ayağında balıkların hareketlerini akşam kararıncaya kadar izlemekten hoşlanırdı.
Gösterişe düşkündü fakat arkadaşları istemediği için o da gitmezdi. Bu konuda arkadaşlarıyla ters düşmüştü. Çünkü montuna toz kondurmazdı. Onu gözüm gibi sakınıyorum, derdi.
Gençlik yıllarının çabuk geçtiğini son sınıfa geçtiğinde anlamıştı. Evin baskısı yoktu ancak, pazar işlerini ve kardeşinin kursunu üzerine yıkmışlardı. Aksatmamasından çok memnun olurlardı. Ailesinin ona güvenmesi hoşuna gidiyordu. Yemekte kardeşini konuşturup gülmek, kursta neler yaptığını anlatmak gibi davranışlar, Genç Ali’yi eve bağlıyordu.
Okuldan mezun olduktan sonra, askerlik kararını aldırdığı gün, onun yaş günüydü. Yaş gününü ailece kutladılar. O da kalktı, kardeşini futbol maçına götürdü.
Motor bakım bölümünü bitirmişti. Askere kadar motor ustasının yanında çalışacaktı. Aynı zamanda yüksek kısma da hazırlık yapacaktı.
Yıllar geçiyor Genç Ali yeni fark ediyordu. Bir şey daha fark etmişti, o da mutlu olmak aile ile beraber olmakta yatıyordu.
Hasan TANRIVERDİ