Okulumuzdaki törenler bir başkaydı. Önde üniformalarıyla bando takımı, arkada öğrenciler ve halk. Tören alanına doğru sıralar hâlinde kuğular gibiydik.
Bir elimizde bayrak, diğerinde bir demet orman gülüyle adeta uçuyorduk. Sevinç ve neşeyle Kocatepe’ye.
Bizim için her bayramın, ayrı bir önemi vardı. Balık avına çıkmış martılar gibi kanat bile çırpmadan uçuyorduk. Yurdun her karış toprağını gözlüyorduk. Dünyayı verseler bir karışını vermezdik.
Tören alanına saatler sonra ulaşabilirdik. Önümüz kesilir, alkışların sonu gelmezdi. Tören alanına girdiğimizde, efsunkâr bir hava soluyorduk. Heyecanımız tavan yapıyor, gururlanıyor ve kurtuluşumuza ne kadar sevinsek azdır diyorduk.
Hayal aleminde gibiydik. Önümüzde anıtkabir, 57. Alay sancağı ve Kocatepe vardı. Gözümüzün önünden gitmiyorlardı. Düşümüzde Bandırma vapuru, Samsun, Amasya, Erzurum ve Sivas’a kadar sanki uçmuştuk.
Sakarya, İnönü, Dumlupınar ve İzmir. İzmir de açtı güller. İzmir’de Tük Milleti soluklandı.
O gün Yunan ve diğer kâfir orduları döktük denize. O gün güneş başka, ay başka doğdu.
Bir başkaydı törenler, bir başka. Öğrencilerin ve halkın katılımıyla törenden sonra camilere dolar ve Atatürk’ün yaptıkları kurtuluş serüveni anlatılırdı.
Özgür insan, özgür toplumda inanç ve ahlâk hâkim olacaktı.
Hasan TANRIVERDİ





















