Sevgili komşum, merdiven boşluğumuzu süsleyen, evin merdivenlerini çıkanlara hoş geldiniz diyen çeşit çeşit çiçekler, yetiştiriyor sağ olsun merdiven tırabzanlarına astığı saksılarda. Sardunyalar, aşk merdivenleri, sarkaçlar, kaktüsler neler neler. Bir gün çiçeklere bakım yapıyormuş, dedim ki:
– Kolay gelsin bakım mı var? Yaptığı işi çok severek yaptığını çok belli eden bir sevecenlikle:
– Evet, dedi. Kaktüsleri ayıracağım çok sıkıştılar.
– Hadi kolay gelsin, bir saksı versem bana da ayırdığın kaktüslerden fideler misin? Dedim.
– Olur, dedi. Ben unuttum gitti.
Tatilden döndüğümde masanın üzerinde iki saksı kaktüs görünce şaşırdım, eşime dedi ki:
– Bana hoşgeldin demek için bula bula kaktüs mü aldın? Dedim.
– Yok ben almadım, komşu sana yetiştirmiş, sen istemişsin, dedi.
– Ha evet istemiştim, unutmamış sağolsun dedim.
Antalya’dan uzun bir otobüs yolculuğuyla dönmüş olmanın yorgunluğuyla erkenden uyudum. Sabah kalktığımda tazecik, yemyeşil Antalya limonuyla çayımı yudumlarken kaktüslere baktım ve güldüm. İki şey hatırlattı kaktüsler. Çiçekleri çok seven ve evinde çeşit çeşit çiçekler yetiştiren kadının birine misafirler gelmiş, çok yaramaz olan çocuklar başlamışlar kadıncağızın gözünden bile sakındığı çiçekleri çekiştirip, koparmaya. Kadın ha bire:
– Yavrum o çiçeğe dokunmayın, o yaprağı koparmayın, deyip durmuş ama nafile çocuklar bütün çiçeklere zarar vermişler, kiminin çiçeğini koparmış, kiminin yapraklarını yolmuşlar, anneleri ise diğer misafirlerle koyu koyu sohbetlere dalmış, çocuklarını hiç uyarmamış, ev sahibi kadının çocukların yaramazlığı, gözü gibi baktığı çiçeklerine verdiği zararlar ve annelerin bu durum karşısında gösterdiği vurdumduymazlık sonunda canına takeden kadıncağız sonunda kaktüslere yaklaşan çocuklara:
– Çocuklar o çiçeklere dokunabilirsiniz, istediğiniz gibi oynayın, demiş. Bazı zamane anneleri çocuklarını nerde nasıl davranacağını konusunda hiç terbiye etmiyor gerçekten. Böyle yetişen çocuklar iş yaşamında, özel hayatlarında istenmeyecekler mutsuz olacaklar. Lütfen anneler çocuklarınıza nerde nasıl davranacağını öğretin, bu konuda duyarlı annelere sözüm yok.
İkinci kaktüs vakası çok çok vahim. Çok katlı bir iş hanının, onuncu katında iş yeri olan adam akşam, mesai bitiminde iş yerinden çıkar asansöre biner ve gider. Büro elemanı ortalığı temizler, pencereleri kontrol eder, tuvalet ve lavaboyu temizler, kapıyı kitler ve o da gider. İş adamı yakınlarda bir işini halleder, çok sıkıştığı için etrafında tuvalet arar bulamaz aklına bürosundaki tuvalete gitmek gelir. Asansörle onuncu kata çıkar, tam büronun kapısını anahtarıyla açarken elektrikler kesilir. Adam, karanlık da olsa büroyu bildiğinden el yordamıyla tuvaleti bulur, zaten çok da sıkıştığı için hızla alaturka tuvalete oturur. Oturmasıyla yeri göğü inleten bir böğürtüyle bağırır, çok canı yanan adam ağlayıp bağırıp çağırarak kendini zor toparlar, pantolonunu tam giyemeden bin bir zahmetle elektrikler de olmadığı için on katı iner, canhıraş kendini yola atar, arabasını kullanamayacağından taksiye binmek ister ama akşam akşam hiçbir taksici pantolonu dizlerinde ağlayan bu adamı taksisine almaz, en sonunda bir taksici durur, adam taksiye dizlerinin üstünde ve ters biner, zar zor bir hastanenin aciline gider, uzun uğraşlardan sonra kaktüsün dikenleri temizlenir adam günlerce hastanede kalır. Meğerse büronun temizlik elemanı temizlediği tuvaletten börtü böcek çıkmasın diye deliğe kaktüs saksısını koymuştur. Bizim zavallı adam da kaktüsün üstüne oturmuştur. İkinci olaydan çıkarılacak ders, ne demiş eskiler, bir, tehlikeli şeyler her yere bırakılmaz, iki, insan oturacağı yere mutlaka bakmalıdır. Nereden nereye sabah sabah Kaktüsün yaptırdığı flaşbekler. Esenlikler efendim.
Şükran Uçkaç Yargı
Sazsızozan
1 Eylül 2019
ANKARA