Bir sancı içimizde gittikçe şiddetini artıran, hayalleri puslandırıp düş kuramaz hâle getiren.
O sancı yaşamımızda, o sancı sosyal ve ekonomik değişimin izlerini belirlemede ve kültürel değerleri değersizleştirmede.
Sancılı başlayan değişimi bilinçli aldık içeri. Tartmadan ve kontrolsüzce evimize konuk oldu. Konuğumuzu kabullenmek zorunda kaldık. Bakmadık fakat göz ucuyla takip ettik.
Değişim bir sancıyla gelmişti, fark edemedik. Tozdan kaçtık, asfalt diye sevindik. Asfalt yolu kendimize benzetemedik. Farklı davranışlar edindik, birbirimize olan inancımızı kaybettik. Kaybettiklerimizin peşine gitmedik, elimizin tersiyle sildik. Farklı davranışları değer sanarak.
Ekonomik değişime sarıldık ve kendimizi kurtardığımızı hissedip kültürel değerleri bir kenara attık. Yaşantımız zaman içerisinde belirsizleşti. Sevinçle değişimin izlerini sürdük ve onurumuza dokundurmadık. Dostane bağları kopardılar fakat hissetmedik.
Değişim sancılarını doğalmış gibi kabullendik, doğallıkla özümüze döndüğümüzü zannettik. Sosyal yapımızı ve çalışmalarımızı benliğimize uyacak şekilde planladık. Planımıza işlediler, değişimin kara faturasını ve faturayı elimize verdiler. Kara fatura yenilik adına elimizdeydi artık.
Kara faturayı diploma sandık ve böbürlendik. Okul dedik, çağ dedik. Toprak ve suyu ekledik. Bu şekilde bütün kavramları sıraladık karnemize. Karnedeki kavramları ayrımcılık adına kullandırdılar. Adına hâl ve gidiş dediler.
Yılların değişimle ilgili zehrini emdirdiler bünyemize, bünyemiz zarar görse de ayakta kaldık. Ayakta kalmalıydık, çünkü “En iyi parazit üzerinde yaşayanı öldürmeyendir.”
Parazit beslediğimizi düşünemedik, düşündürmediler. Gelişemedik ve geliştirmediler. Eğitim ve öğretimden yoksun kaldık, gözümüzü açtırmadılar. Güvensiz ve itibarsız koydular anlayamadık.
Bir sancı içimizde, bu sancı doğaya düşman. Doğanın yeşiline, ormanına ve suyuna düşman. Bu sancı insan sağlığına düşman. Sancıyla sakat kaldık ve iyileşme şansını kaybettik. Geçmişle geleceğe ışık tutamadık.
Sancı girdi topluma, toplumun yüreğine. Yüreğinde ördü bağını koymadı yürümeye. Yönetime de girdi sancı, insanları bırakmadı yerinde, koşturdu şehirlere.
Yöreler ve yörelere ait akar sular, dereler aynı kalmalıydı. Samimi ve insancıl duygularımız öne çıksa da düşünemedik. Köylünün derelerle bağını koparttılar, akar suları yok ettiler duyamadık. Bütün gelişmeleri sosyal dokumuza uyarlayamadık.
Sancılandık, sahne karardı, perde indi ve geç fark ettik.